1973 yılında memur bir baba ile ev kadını bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldim. Babamın tayinleri nedeni ile ilkokulu Ankara’da ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudum. Aslında yazmaya ve edebiyata meraklı olmama rağmen dönemin popüler üniversite tercihi İktisat’ı kazanarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldum.
Uzun yıllar telekomünikasyon, sigorta, inşaat, reklam gibi farklı sektörlerde satış – pazarlama alanında çalıştım. Hemen her beyaz yakalı gibi alanımla ilgili sayısız eğitim aldım. Kalite Yönetim Sistemleri ile ilgili Denetmenlik Sertifikası aldım. Hâlâ daha çok yoğun bir şekilde devam eden tiyatroya merakımdan dolayı Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yaz dönemi tiyatro eğitimi aldım. Dijital pazarlamanın mesleğimle ilgili tamamlayıcı olacağını düşündüğüm için Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Dijital Pazarlama Yönetimi Eğitimi’ne katıldım. Farklı dernek ve vakıflarda, sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak çalıştım, hâlâ çalışmaya devam ediyorum.
Anne olmaya karar verdiğimde üniversiteden mezun olduğum günden beri aralıksız devam ettiğim iş hayatına ara verdim. Ancak oğlum doğduktan sonra bu kararın aslında kendini tanıma ve kendinle yüzleşme cesareti gerektirdiğini ve bir çocuk yetiştirmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunun farkına vardım. Oğluma hak ettiği gibi bir anne olabilmek için kendimde geliştirmem gereken yönler olduğunu ve önce kendi çocukluğumu büyütmem gerektiğini anlamam hayatımın dönüm noktası oldu. O günden sonra bireysel gelişim maratonum başladı diyebilirim. Önce çok kıymetli eğitmenlerden Anne Eğitim Seminerleri aldım. Daha sonra Theata Healing ile tanıştım, uygulayıcısı oldum, ileri seviye eğitimini aldım. Daha sonra Access Bars seansları aldım. Bunlar hayatımda yeterli olmasa da fark edilir değişiklikler yarattı, ta ki babamı kaybedene kadar. Babamı kaybettikten sonra bir karar aşamasındaydım ya değişip gelişmeye devam edecek ya da aldığım bütün eğitimlere ya da desteklere rağmen başımın üstünde duran kara bulut yokmuş gibi davranmaya devam edecektim. Bu dönemde, özellikle EFT’nin kullanıldığı travma çözümlemeye yönelik sayısız bireysel terapi aldım. Ancak yine de yeterli gelmeyip daha ne yapmalıyım diye düşünürken, profesyonel hayata geri dönme kararım sayesinde Nil ve Saim ile tanıştım. Bir tesadüf gibi gözükse de “Kader, gayrete âşıktır.” sözünün bir karşılığı olduğunu düşünüyorum ben bu buluşmanın. Ekiplerinin bir parçası olduktan sonra katıldığım ilk workshopta yaşadığım şaşkınlık dün gibi aklımda. Sonrası su gibi geçen, çok gözyaşı, çok kahkaha, ama bolca sevgi ve şefkatle dolu 14 eğitim ve Kuraldışı Akademi’den mezuniyetim…
Bugün bu satırları yazmamı sağlayan yazılarımın Kuraldışı Dergi’de yayınlanması da benim kişisel tarihimde eşsiz bir yere sahip. Çünkü lise üniformamın içindeyken mutlulukla yazdığım kelimelerim hayat akıp giderken bir yerlerde kaybolmuştu. Ancak bu eğitimler sayesinde elime tekrar kalemi aldım, yazdım yazdım… Kelimelerimi tekrar bulduğum ve onlar aracılığı ile karşımdakilere dokunabildiğimi hissettiğim an, benim zafer anımdı. Bir egzersiz sonrasında yazdığım yazım “Sessizliğin Düşündürdükleri” de boynuma taktığım ışıl ışıl madalyonum.
Hayatın aslında bir keder okyanusu değil deneyim kılavuzu olduğunu öğrenmenin hazzıyla öğrenmeye, gelişmeye, bütüne katkı olmaya devam…