Kanatsız Ev

Kanatsız Ev

Oturduğum masayla sandalyeyi ve ağzına kadar izmarit dolu kül tablasını saymazsak, hiç eşya yok bulunduğum odada. Koynuma soktuğum minik radyo da sıkıntı verdi, kapattım. Şimdi bu odada ses de yok; ne kuş ötüyor dışarıda, ne rüzgar penceremi çalıyor… Nefes alışlarımın...

Ne Yapmalı?

Kaç hayat var, diyebiliriz, acaba şu alemde? Asgarisi, insan sayısı kadardır herhalde? Ya da kısaca; onca göz neyi algılıyorsa o kadar! Ben mesela; sevgi, sıcaklık, huzur gibi efil efil şeyler görüyorum son zamanlarda, algıma bu kadarına izin verdiğimde,...

Mehtaplı Gecelerin Yıldızları

Mutluluk, bir avuç leblebi tozu… Servet, cepteki misket sayısı… Mücadele, dizde kabuklaşmış birkaç yara… Hüzün, kırılan küçük arabamızdı… Çocuktuk o vakitler, sevgiler saf, nefretse hiç yoktu… *** Bir varmış bir yokmuş… Bütün...

Genç Bir Serüvenciden

Bir şey var beni çağıran; koca bir dünya ve o koca dünyada bir yer… Oraya varmalı… orayı bulabilmeliyim… Ama bunun yolu ne yazık ki sizin bu kurulu, kurallı, sırça hayatlarınızdan geçmiyor… O yüzden ne aile görmek istiyorum ben ne de korunaklı...

Yitik Zamanlar

Birgün, hava güzel mi güzel… Büyük bir ırmağın kıyısına bir masa atmış oturmuşum…    Eller ensede, yüz güneşte, ayaklar suda, sere serpe… Ve yanımda yöremde; tarih, görkem, yoksulluk, öfke, hüzün! Öyle, epeyce bir kaldım orada....