Her şeyden önce değişimi gerçekten istemek önemlidir. İnsan tüm canlılar gibi acıdan kaçan hazza yönelen bir varlıktır. Bir değişimi yapmalıyım, yapabilirim, yapacağım, yapıyorum ve yaptım arasında dağlar kadar fark vardır. Şimdiki seçiminiz size zarar veriyor bile olsa zihninizde hazla bağlantısı varsa, bu, değişimi gerçekten istemenizi engeller. Sadece istediğinizi söylemekle kalırsınız.
Zayıflamak istiyorum, ama bir türlü zayıflayamıyorum diyen bir tanıdığım diyetten diyete koşuyor. Ama ciddi bir egzersiz programına yanaşmıyor. Yememesi gerektiğini söylediği kurabiyenin lezzetinden bahsederken gözleri parlıyor. Bu kurabiye zihninde ışıl ışıl bir konumda ve haz duygusuyla bağlantılı olduğu sürece ondan kaçamaz. İradesiyle belki bir süre yemez ama sonra bir oturuşta bir tepsiyi götürebilir. Egzersiz ise zihninde acı bağlantılı olduğu için onu diş fırçalamak gibi gündelik yaşamına sokmakta güçlük çekiyor.
Diyetler daima başarısızlıkla sonuçlanan kısır bir döngüdür. Sizi başarısızlık modeline mahkum eder. Zayıflarsınız ama bir süre sonra kaybettiğiniz kiloların daha fazlasını almak üzere. İnsan kaybettiği bir şeyi bulmak ister.
Gerçekten istemenin tek göstergesi aksiyondur. Sonra değil, şimdi.
Yaptığınız şey, gerçekten istediğiniz şeydir.
Yapmıyorsanız, gerçekten istediğiniz şeyi yapıyorsunuz: yapmamayı.
Diğer önemli bir konu da gizli kazançlar engelidir. İyileştiği halde iki sene sonra yeniden kötürüm olmayı seçen kadın örneğini hatırlayın. Gizli kazancı olan ilgi ve yalnızlıktan kurtulma arzusu, yürüme ve özgür bir birey olma arzusundan daha güçlüydü. Çoğu kez gizli kazancımızın ne olduğunu bile bilmeyiz. Bu konu başlı başına bir kitap yazmayı gerektiriyor. Sadece insanların şişman olmaktan sağladıkları gizli kazançlar konusunda bugüne dek karşılaştığım örnekleri birer satırla yazmaya kalksam birkaç sayfayı bulur.
Her davranışın, her seçimin altında iyi niyet yatar. Bu iyi niyet artık bize zarar veriyor bile olsa bilinçaltı bunu anlamaz. Çocuklarını “çok seven” annelerin, çocuklarının gelişimine, birey olmalarına, özgüvenlerine ne büyük ölçüde zarar verdiklerini bilmedikleri gibi. Çocuklarını çok severken kendi gizli kazançlarını, kendi sevilme ihtiyaçlarının karşılanmasını, çocuklarını kendilerine bağımlı kılarak garantiye alma arzusu olduğunu akıllarına bile getirmezler. Nedense iyi niyet deyince derhal aklıma sevgi adına verilen zararlar geliyor. Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşelidir sözünü yine hatırlıyorum.
Bilinçaltımızdaki “iyi niyet”i tespit etmek, değişimin yolunu açmak için çok önemli. İyi niyetin daima “olumlu” bir amacı vardır. İyi niyetin ne olduğunu tespit ettiğimizde, bu amaca hizmet eden daha sağlıklı bir yol bulmamız da mümkün olacaktır.
İyi Niyetin Niyeti
Davranış niyetten bağımsız davranır. Özellikle davranış ile niyet arasındaki zaman uzadığında. İkisi bazen uyumlu hareket eder. İç ve dış dünyamızda tutarlılık hissettiğimiz her davranışımız niyetimizle uyum halindedir. Ama bazen başkalarına karşı sergilediğimiz davranışlarda yanlış anlaşıldığımız için üzülürüz. Niyetim bu değildi ki deriz. Davranışımız ve niyetimiz arasında bilinçli olarak bir fark varsa, bizim fark ettiğimiz tutarsızlığı başkaları da fark eder. Biz çok iyi rol yaptığımızı düşünsek bile karşımızdaki kişide güven uyandıramayız.
Tabii bunun adı manipülasyondur. Bu, sevmediği halde çıkarı doğrultusunda seviyor gibi görünmeye çalışan partnerin kişide uyandırdığı duygu gibidir. Karşı tarafın da bu ilişkiden bir çıkarı varsa karşılıklı aldatmacalarla sürdürülen bir ilişki içinde ömür bile tüketen çiftler vardır. Tüketici bir ilişki, ilişkinin çoğaltıcı, geliştirici doğasına aykırıdır.
Aynı şekilde bize zarar veren “iyi niyet”i keşfettiğimizde, yerine daha sağlıklı bir yol koymak, bizi sömüren sevgiliyi atıp gerçek sevgiliyi bulmak gibidir. O zaman kendimizi tüketmek yerine kendimizle geliştirici bir ilişkiye gireriz.
Niyet daima “olumludur” -niyetin farkında olmasak da. Ama davranışı görürüz. Bu davranış da bizi -bazen başkalarını da- mutsuz eder. Ve kendimizi zararlı davranışları yapmaktan alıkoyamadığımız için iradesiz, zavallı, güçsüz, zayıf diye yargılarız. Unutmayın, milyonlarca kişiyi öldüren Hitler’in niyeti de “olumluydu”. Almanya’nın, “aşağılık” Yahudi ırkından temizlenip, “üstün” Ari ırkın hakimiyetinde daha güçlü olacağına inanıyordu. Patolojik davranışlar da “iyi niyetin” ürünüdür. Akıl hastaları denilen kişilerin niyetlerini keşfetmek, tedavide önemli rol oynar.
“İyi Niyet” Yaşamımızda Bize Nasıl Zarar Veriyor?
Bir kadın, uzun vadeli ilişki yaşamayı çok istediği halde, kıskançlık krizleriyle sevgililerini kendinden uzaklaştırıyor. İyi niyeti ise, onu sahiplenmek ve babasının annesini terk ettiği gibi, sevgilisinin kendisini terk etmesini engellemek.
Bir erkek, iş yaşamında tüm çalışanlarını eleştiriyor, her şeyde bir kusur buluyor. Çalışanlar ondan yaka silkiyor. Cenazesi kalksa kimse isteyerek cenazeye katılmayacak kadar nefret uyandırmış durumda. İyi niyeti ise, babasının ona davrandığı gibi, kusurlar gösterildiğinde insanların değişeceğine ve daha üretken ve başarılı olacağına inanması. (Kendisi iş sahibi olduğu için üretken ve başarılı olduğuna inanıyor.)
Bir çocuk, sürekli okulda yaptığı yaramazlıklarla başını derde sokuyor. Son üç yılda beş okul değiştirmek zorunda kalıyor. Ailesi, hiperaktif teşhisi konduğu için çocuklarını ilaçla tedavi etmeye ve daha “pahalı” okullarda okutarak atılmamasını sağlamaya çalışıyor. Çocuğun iyi niyeti ise, ailesinin başka yollarla çekemediği ilgisini bu yolla çektiğine inanması ve anne ve babasının kendisi sayesinde “ortak hedef” doğrultusunda birbirlerine yaklaşmalarını sğlaması.
Bir kadın regl dönemi dışında da kanama ve ağrılardan dolayı doktor doktor geziyor. Doktorların tespit edebildiği bir sorun yok. Kadının iyi niyeti, kocasıyla ne kadar az ilişkiye girerse o kadar “namuslu” olacağına inanması. Çünkü çocukluğundan beri, namusla cinsellik arasında kurduğu bağlantıyla annesi tarafından beyni yıkanmış.
Bir erkek erken boşalma sorunu yaşıyor. Sadece karısıyla, kendisini denemek için gittiği fahişelerle değil. Karısını sevdiğini söylüyor ve bu duruma bir anlam veremiyor.
Sevişmek istediği bir günde, kayınpederinin ölüm yıldönümünü hatırlamadığı için karısı tarafından bencillikle suçlanması, erkeğin iyi niyetinin temelini de atıyor: Bencil olmadığını göstermek. Bunu da cinselliğini dolu dolu yaşamayarak yapıyor.
Orta yaşlı bir adam alerji sorunu yaşıyor. Özellikle bahar polenlerinin sebep olduğu bir alerji. Ayrıca evde sardunya bulunması da onda alerji yaratıyor.
İyi niyeti, kendisi altı yaşındayken bir bahar günü ölen annesinin ölüm döşeğinde oğluna, “Beni hep hatırla, babanın eve getirdiği sardunyaları da at” dediği için onun arzusunu yerine getirmesi. Adam bir başkasıyla ilişkisi olan babasının eve getirdiği sardunyaların annesinde temsil ettiği anlamı bilmiyordu. Annesinin kendisine söylediği son sözleri de “iyi niyet”iyle ilişkiye geçene kadar hatırlamıyordu.
Yukarıda anlattığımız örneklerdeki gerçek kişiler kendilerine zarar veren “iyi niyet”lerinin farkında değildi. Bu konuda dünya nüfusu kadar örnek çıkarmak mümkün. Kimi az, kimi çok engelleyici.
Her davranışın ardında bir iyi niyet yatar. Önemli olan niyeti gerçekten iyiye çevirmek. Bunun için de önce keşfedilmesi gerekir. Sonra yapılacak olan ise yerine doyum sağlayacak sağlıklı alternatifi bulmak.
Kendinizle ilgili kontrol edemediğiniz en “kötü” gerçeği düşünün. Onaylamadığınız bir yönünüzü düşünün. Çok mu yemek yiyorsunuz? Çok mu içki içiyorsunuz? Çocuklarınıza kötü mü davranıyorsunuz? İşyerinde sevilmiyor musunuz? Hep karşınıza “kötü” partnerler mi çıkıyor? Sinirlerinize hakim mi olamıyorsunuz? Tam başarıya ulaştığınızda bir şeyler mi yanlış gidiyor? Sık sık hastalanıyor musunuz? Ay sonuna kadar bütçenizi bir türlü denkleştiremiyor musunuz? Kendinize ayıracak zamanı bir türlü bulamıyor musunuz? Tüm bu davranışların ardında ne gibi bir iyi niyet olabilir?
Gerçeklerle yüzleşmek istememek de bir iyi niyettir. Kişinin ben sandığı egosunu koruma iyi niyeti. Bu yönünüzden “nefret” etseniz de.
Nefret ettiğimiz yönlerimizi yok sayarız, görmezlikden geliriz, başkalarına yansıtırız. Bizi kıskandığını düşündüğümüz arkadaşımızı aslında bizim kıskandığımız gerçeğini görmeden. Devekuşu gibi başımızı kuma sokarız.
Bu, gerçeği değiştirmez. Başkalarının görmesini engellemez. Sadece kendi görüşümüzü engeller. Böylece acıdan kaçtığımızı sanırız.
Kişinin kör olması, başkalarının görüşünü engellemez ki. Ama bizi “kurban” konumuna sokar. Kendimizle ilgili yadsıdığımız her gerçek boyunduruğumuz olur. Boyunduruk altındaki insan kıpırdayamaz, konumunu değiştiremez.
Kabul etmediğimiz ya da bilmediğimiz bir şeyi değiştiremeyiz.
Öncelikle değiştirmek istediğimiz yönümüzü ne kadar zor, acı verici olursa olsun kabul etmek ilk adımdır. Gizli iyi niyeti görmezlikten gelip sadece davranışımızı değiştirmeye çalışmanın kalıcı çözüm olmadığını biliyoruz. Sadece davranışı değiştirebilmek kalıcı çözüm olsaydı, diyetlerimize devam ederek zayıflayabilirdik, kendimize zarar verici davranışları tekrar etmezdik, ilaçlarla kazandığımız sakinliği ve mutluluk duygusunu sürdürebilirdik. Tüm bunları geçici olarak yapabiliyoruz ya da yerine daha kötü seçimleri koyuyoruz. Titanikte koltuk değiştirmek gibi.
Burada kendimize sorulacak soru şu. Bu davranış bana ne kazandırıyor?
Davranışı yapmamak için kendimizi engellediğimizde bir süre sonra o davranışın çok daha fazlasını yaparız. Çünkü yapmamaya odaklandığımız şey, kendisini üretir. Düşünce neye odaklanırsa onu üretir. Beyin “yapma” komutunu bilmez. Kırmızı fili düşünme demek gibi. Kırmızı filden başka ne gelir ki aklımıza. Bu durumda kırmızı filden kurtulmak için sarı papatyayı düşünmeye odaklanmak daha sağlıklıdır. Yeni iyi niyet yolları.
İçinizde canlı olan bir yönünüzü, iyi niyeti öl demekle öldüremezsiniz. Davranışı geçici olarak değiştirerek de niyeti öldüremezsiniz. Niyet, egoyla, ego ben ile özdeşleştiğinde kendinizi iradesiz olmakla suçlarsınız. Bu, niyetin davranışla bütün olma yanılgısından kaynaklanır. Oysa zaman içinde niyet ve davranış birbirinden ayrılmıştır.
Bunun için memnun olmadığınız, tekrar tekrar kendinizi başarısız hissettiğiniz davranışlarınızın listesini yapın.
Bu davranış bana ne kazandırıyor? Bu davranış benimle ilgili ne mesaj veriyor? Sonucunda nasıl gelişiyorum?
Aklınıza ne geliyorsa yazın. Ya da bir arkadaşınızla düşüncelerinizi yüksek sesle paylaşın. Soruları tekrar tekrar sorun. İyi niyeti buluncaya kadar.
Bu listede sizi en etkileyen ne?
Davranışlar semptomdur. İyi niyetler daha derinde olan nedenlerdir.
,