Berin Yavuzlar Kuraldışı Dergi için sordu

 

Ne çektiyse Eurovision temsilcisi seçilmekten çekti bizim Can Bonomo efendi. Bir anda herkes onu konuşur oldu. Neyin nesiymiş, kimin fesiymiş, aslında şöyleymiş, böyleymiş. Sonra birileri çıktı ortaya, düştüler ötekileştirme merakına. Yetmedi, magazinciler sardı çevresini, hayat iyice bir garip oldu. O şaşırdı, belki üzüldü ama hep sustu. Derken 2011’de parlayan en yetenekli adamlardan biri olarak, cevabını verdi, çıktı şarkısını söyledi. Şimdi de sırtladı kocaman bir yükü ve düştü yollara.

 

M Ü Z İ K

Sekiz yaşında gitar çalma hikâyesi gerçek mi? Kim sizi yönlendirdi müziğe?

Sekiz yaşında anneannemin evinde oturuyorduk. Annemler çay içiyor, sohbet ediyorlardı. Yan komşunun oğlu Zafer Ağabey yüksek sesle elektrogitar çalmaya başlayınca anneannem, “Oğlum git Zafer Abi’ne söyle, biraz sesi kıssın” diyerek yan komşunun evine gönderdi. Zafer Ağabey, “Kısacakmışsın çok gürültü oluyormuş” dememin üzerine bana The Beatles ve The Kinks gibi kült gruplardan şarkılar çalmaya başladı. Eve döndüğümde anneme müzisyen olmak istediğimi ve bana bir gitar almasını söyledim. “Oğlum bak daha yeni raket aldık, hiç oynamadın” demesine rağmen birkaç hafta süren ısrarlarımı kırmadı ve ben müzik eğitimime başladım.

Nasıl bir müzikal anlayışınız var?

Konvasiyonel çizginin biraz dışında. Seçici olduğum da söylenebilir.

Kendinize has ve genelden ayrılan bir sound yakaladığınız şüphesiz. Geniş kitlelere ulaşmak ya da anlaşılmak adına bunun dezavantajları var mı?

Derdimi anlatmak istediğim, beni dinlemesini umduğum insanlara ulaşabiliyorum. Alternatif müzik yaptığımız için pop müzik yapan insanlar kadar geniş çevrelere hitap edemiyoruz. Bu bizim için bir dezavantaj değil.

Şiirin hayatınızdaki ve müzikteki yeri nedir?

Şiirin her insanın hayatında çok önemli bir yeri olması gerektiğine inanıyorum. Aslen takip ettiğim ve beni etkileyen sanatçılar şairdir.

Kimlerden etkileniyorsunuz?

Can Yücel, Bukowski, Patti Smith, Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Küçük İskender, Baudlaire, Cemal Süreya gibi isimler…

Nelerden besleniyorsunuz? Aşk sizi besliyor mu örneğin? Yoksa aşk bitince mi daha üretken oluyorsunuz?

Sanat insani duyguların tümünü kapsamak zorundadır. Sadece aşk ya da özlem gibi his ve dürtülerden etkilenecek olsaydım yaratmak sürecimde çok sancı yaşardım. Bu aralar şiir ya da şarkı üretemiyorum gideyim bir âşık olayım geleyim diye bir zihniyet olamaz. Yaratıcı süreci çok baltalar ve samimiyet geçirgenliğini düşürür. Sizi besleyen şey de hayatın kendisi ve insanın her ruh hali oluyor bu durumda.

Ayırmak olmaz ama yine de sormak istiyorum; en sevdiğiniz şiiriniz hangisi? Şunu da iyi ki yazdım dediğiniz ya da sizi her anlamda ifade eden?

En sevdiğim hiçbir şeyim yok.

 

E U R O V İ Z Y O N

Eurovizyon size ne ifade ediyordu, şu an ne ediyor?

Açıkçası benim jenerasyonum çok da Eurovision’la büyüyen bir jenerasyon değil. Ama güzel olan şimdi benimle birlikte benim bir alt jenerasyonumu da içine alarak çok geniş bir yelpazedeki insanın bizi izleyecek olduğunu bilmek.

Nasıl bir beklentiniz var?

Ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek. Müziğimizi ve sanatsal kültürümüzü yabancı ülkelere daha önce sunmadığımız bir pencereden göstermek.

Hazırlıklı mısınız her sonuca? Başarısızlığı kaldırabilen biri misiniz? Ya da büyük başarılar karşısında ayakları yerden kesilen?

Açıkçası birinci, beşinci olmak gibi hedeflerimiz yok. Amaç Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek. Eğer bunu başarıp, yarı finali geçemesek de kendimi mutsuz hissetmem.

Eurovizyon temsilcisi oldunuz ve hayatınızda neler değişti? Bunu hem sosyal anlamda soruyorum hem de kariyeriniz anlamında…

Aslında çok fazla bir değişiklik olmadı. Yine gitmeyi sevdiğim yerlere, istediğim arkadaşlarımla gidiyorum. Konserlerimiz eskiden olduğu gibi devam ediyor. Sadece daha az uyuyorum ve daha çok çalışıyorum.

Magazincilerin artık sizin de peşinizde olması nasıl bir duygu? İlk yakalandığınızda yüzünüzde beliren şaşkınlık ifadesini hatırlıyorum.

Her seferinde şaşırmaya devam ediyorum. Türkiye’de magazin anlayışının bende tetiklediği dürtü genel olarak şaşırmanın ötesine geçemiyor.

Finale kadar sizi nasıl bir süreç bekliyor? Bunun için nasıl hazırlanıyorsunuz?

Promosyon turumuz 1 Nisan’da başlıyor. Onun dışında koreografi çalışmalarımız devam ediyor. 15 Mayıs itibarıyla Bakü’ye gideceğiz. Konserlerimiz var, onlara hazırlanıyoruz. Bol koşuşturmalı bir dönem bizi bekliyor.

Çok büyük bir yük altına girdiniz. Bu sizi geriyor ya da telaşlandırıyor mu?

Ben sevdiğim ve bildiğim işi yapıyorum. Bana bale yap demediler, müzik yap dediler. O yüzden çok germiyor. Sadece Türk bayrağının altında gideceğimiz için elimizden gelenin en iyisini yapmak için çok çalışıyoruz.

Peki sizin için yapılan iyi/kötü yorumlar sizi nasıl etkiliyor?

Ben henüz 24 yaşında genç bir sanatçıyım. Bugüne kadar bana yapılmış olan hiçbir yapıcı eleştiriyi göz ardı etmedim.

H A Y A T

Çocukluğunuza dair aklınıza ilk gelen kareyi anlatır mısınız?

10 yaşımda arkadaşlarım ve annemle doğum günümü kutluyoruz. Önümde üzerinde dinozor olan bir doğum günü pastası var. Herkes gülümsüyor.

Bu sıralar yatağa yatınca ne hayal ediyorsunuz?

Daha fazla uyuyabilmeyi.

24 yaş itibariyle hayata nasıl bakıyorsunuz?

Şüpheci ve meraklı.

Kendiniz için bir gelecek planladınız mı? 15 yıl sonra neredesiniz örneğin? Peki 40 yıl sonra?

Ben planlı programlı yaşayan biri değilim. 15 yıl sonrası, 40 yıl sonrası… Daha çok zaman var oralara. Ben daha bir yıl sonraki planlarımı hesaplamadım.

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/su-bizim-can-bonomo/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/su-bizim-can-bonomo/" data-text="Şu Bizim Can Bonomo" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/su-bizim-can-bonomo/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>Kendi planlarına göre astronot, babasına göre bilgisayar mühendisi olacaktı.<br /> İkisinin de yakınından bile geçmedi. <a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/berinfacebook.jpg"><img loading="lazy" decoding="async" class="alignright size-full wp-image-3426" title="berinfacebook" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/berinfacebook.jpg" alt="" width="180" height="240" /></a></p> <p>Önce azıcık İspanyol Dili ve Edebiyatı okudu, sonra soluğu Mimar Sinan’da aldı, seramik okudu. O aralar yazmaktan ve okumaktan anladığı çıktı ortaya. Üniversiteyle birlikte çeşitli dergilere çeviri, derleme, editörlük derken önce Discovery Channel, ardından <em>National Geographic</em> dergisinde çalıştı. Sonra soluğu <em>Marie Claire</em>’de aldı. Orada da yazdı, çizdi, bol bol röportaj yaptı, sanat yönetmenliği ve moda editörlüğüne girişti.</p> <p>Bugünlerde serbest gazetecilik yapıyor, bir internet portalını idare ediyor ve ucundan kıyısından sanat yönetmenliğine devam ediyor.</p> <p>&nbsp;</p> <p>berin.yavuzlar@gmail.com</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This