Yaz geldi, havaların ısınması ile tatil planları yavaş yavaş uygulanmaya başladı. Deniz kenarında keyifli bir tatil için binlerce insan her sene sahil kıyılarımızı ziyaret ediyor; peki, çevre açısından bu yığılma nasıl bir etki oluşturuyor? Hoşça vakit geçirdiğimiz güzel kumsallar, masmavi denizler etkilerimize ne kadar maruz kalıyor? Yoksa yine her zamanki gibi yıkıcı yönümüzden mi nasipleniyorlar? Dilerseniz bu sefer sahillerimize bir göz atalım.
Yaklaşık 600.000 yatak kapasitesine sahip Antalya, cennet kıyıları ve tarihi dokusuyla ülkemizin turizm kapasitesinin üçte birini karşılar. Devasa tesisleri, düzenli ve örgütlü hareket edebilme gücüyle bu rakam her geçen gün daha da artıyor. İstanbul’un turist ağırlama kapasitesinin 3 katından fazlasına denk düşen bu ezici üstünlük, insanların deniz aktivitelerini çekici bulduğunu açıkça gözler önüne serer. İnsanlar ormanlık alanlarda veya deniz kıyılarında dinlenmek ve eğlenceli vakit geçirmek istiyor ancak ne yazık ki bunun doğa için bedeli ağır oluyor.
Kirlenme ile ilgili en büyük dezavantaj denizlerdedir. Kara, nehir, göl hatta atmosfer gibi ortamlara atılan kirleticilerin neredeyse tümü bir şekilde denizlere ulaşır. Denizlere karışan kirletici maddelerin dolaylı ve dolaysız etkileri, insan dâhil tüm canlıların ciddi ölçüde zarar görmesine hatta ölümüne yol açabilir. 8300 km kıyı uzunluğu bulunan ülkemizde kıyı bölgelerimizde oluşan kirlilik belirli bölgelerde kritik boyutlara ulaşmak üzeredir.
Oceansatlas’ın verilerine göre kıyısal alanlar, yeryüzündeki karasal alanların %20’sini kapsamasına rağmen, dünya nüfusunun %50’si 200 km. enindeki kıyı şeridinde yaşıyor. Kıyısal alanlardaki nüfus yoğunluğu kilometrekarede 80 kişidir. Bu oran dünya ortalamasının yaklaşık iki katıdır. Akdeniz, Marmara Denizi ve Karadeniz de kapalı deniz oldukları, kıyı bölgelerindeki medeniyetler çok eskiden beri var olduğu ve su yenilenme oranları düşük olduğu için herhangi bir atık ortamda uzun süre kalıyor ki bu da kirlilik yükünün artmasına sebep oluyor.
Denizlerimizin kirliliği için ulusal ve uluslararası pek çok kanun yönetmelik mevcut ancak bireysel olarak kendimize bazı kurallar koyarak, bireysel farklılıklar ortaya koyabilir, doğanın korunmasına yardımcı olabiliriz. Öncelikle denizlerin bir çöplük olmadığını artık aklımıza yerleştirmemiz gerekiyor. Her elimize geleni denize atmamalıyız. Kıyı bölgelerine gidildiğinde yanımıza birkaç su sızdırmaz çöp poşeti almak faydalı olacaktır. Atıklarımızı orada biriktirerek daha sonra çöp kutularına atabiliriz; biraz da etraftaki atıkları temizleyerek doğaya verdiğimiz zararın azaltılmasında oldukça önemli bir adım atabiliriz. Her zaman gittiğimiz o güzel kumsallarda sezonda bir veya iki defa tanıdık ve dostlarla kıyı temizliği yapabiliriz. Bize hizmet eden, huzur veren o güzel doğaya en güzel teşekkür bu değil midir?
Aslında çok az vakit ve çaba harcayarak ne kadar büyük faydalar sağlayabileceğimizi biliyoruz. Sadece işin ucundan tutmak gerek. Umursamayıp denizlere attığımız plastik pet şişe ve onun gibi plastik türevleri, dünya ekonomisine senede 13 milyar dolar zarar veriyor. Çok az emek harcayarak yapacağımız kıyı temizliği ile bu zararı engelleyebiliriz. Çöp poşetleri ve çuvalları hazırlamanın vakti geldi. Bu tatilde farklılık yaratma sırası bizde. Herkese iyi tatiller.