Hatta kaderi bile!

Çünkü yaşamımızın bütün sorumluluğu bizdeymiş.

Peki biz kime kızacağız şimdi? Kime veya neye suçu atarak rahatlayacağız?

Yaşadığımız her olaydan bir mesaj, bir ders çıkarıyoruz. Yani sürekli bir düşünme, irdeleme halindeyiz. Çünkü çözülmemiş bilinçaltımızı kaderimiz olarak yaşıyormuşuz. Çekim yasasını hiç farkında olmadan çalıştırıyormuşuz.

Offf çok sıkıcı! Her şeyi irdele, her şeyi düşün. İyice giriftleşsin, içinde kaybol. Her şeyi de biz mi yaratıyoruz şimdi? O kazayı da mı ben yarattım? Nasıl yani?…

Sürekli arkadaşlarla gidip eller havaya modunda eğlenceye takılmıyoruz. Şarkıların en acılısına dertlerimizi, aşk acılarımızı banmıyoruz.

Tüm bunlar ve bunun gibi faaliyetler duygularımızı bastırmakmış. Yüzeysel rahatlamaymış. Acının kök nedenini bulmadan bize bu dünya üzerinde rahat yokmuş.

İyi de güzel oluyordu her hafta sonu gecelere akmak. Şimdi o ortamlardan eski zevki alamayacak mıyız? O şarkılara kapılıp gidemeyecek miyiz?

Offf zevksiz bir hayat bu!…

Özsaygımızı yükseltip, özsorumluluklarımıza sahip çıkıyoruz.
Birey olmak demek kendi ayakları üzerinde durabilen, kendine ve bütüne sorumluluklarını  özsaygısıyla gerçekleştiren insan demekmiş. Maharet görev insanı değil, sorumluluk insanı olmakmış.

Eeee, iyiydi böyle, anne baba yanında sadece kendi hayatımıza odaklanarak yaşamak. Faturalarımız ödenirken, ütülerimiz yapılır odamız toplanırken rahattık, iyiydik, hoştuk.

Özgürlüğümüze ve bağımsızlığımıza sahip çıkıyoruz. Bağımlı hayatlardan bağlı hayatlara geçiyoruz.

Birey olmak içsel olarak özgürlüğümüzü kazanmak ve yaşamdaki tüm ilişkilerimizi bağlı ve dengede kurabilmekmiş.

Ama bu çok zor şimdi. Eşimizin sağladığı hayat çok rahat. Evet ona ekonomik olarak bağlıyız, ama bunu da bireysel gelişeceğiz diye bırakmamız beklenmiyor herhalde. Bekleniyor mu?…

Özsorumluluk, özsaygı, çekim yasası, bilinçaltımız, kendi hayatımızı kendimiz yaratmamız derken, dertleşme meclislerinin, arkadaş çevrelerimizin aykırı çatlak sesi haline geliyoruz.

Acıya değil çözüme, olayın içindeki derse, mesaja odaklanmak, kök nedeni sorgulamak, “bunu ben hayatıma neden çektim?”in üzerinde düşünmekmiş farkındalık yaratan. Ve farkındalık oluştuğunda yaşam aynı dersleri biz anlamadıkça daha büyük etkili, daha çok canımızı acıtan olaylarla göndermeyi durduruyormuş. Çünkü yaşam kocaman bir workshop (uygulamalı yüzleştirici eğitim) alanıymış. Olan her şey bizim içsel yolculuğumuz içinmiş. Daha doyumlu bir hayat kurmamız içinmiş. Kendimizle ilgili farkındalıkları ne kadar erken yaşarsak o kadar iyiymiş.
İyi de, arkadaşlarımızı dostlarımızı kaybediyoruz. Çevremiz değişiyor. Hatta işimiz, eşimiz, aile ilişkilerimiz değişebiliyor.

Değer mi?

Hayatımızın alt üst olmasına, hayatımızdan kayıplar yaşamamıza değer mi?

Değer mi değmez mi bu karar sizin sevgili dostlar.

Bence değer, benim hayatımın her anında fazlasıyla değdi.

Yirmibir yaşımda, anneme paranoid şizofreni teşhisi konmamış olsaydı, hayatımın bugüne kadar geçen yirmiiki yılını nasıl yaşardım tam olarak bilebilmeme imkan yok. Ama bir şeyi çok net biliyorum; duygularımı tanımadan, anlamadan, onları sürekli bastırarak ve onlara bana mesajlarını verme hakkı vermeden yaşardım.

Duygularımı öğrenirken pek çok risk aldım. Somut kavramlarla, pek çok kayıp yaşadım. Ama “ben”ime doğru yolculuğumda kazandıklarım katbekat fazla oldu.

Duygularımı yaşamamaya, asıl önemli olanın akıl, mantık olduğuna o kadar programlamıştım ki kendimi, bugün pek çok hastalıkla boğuşuyor olacaktım kesinlikle; mental veya fiziksel veya her ikisi birden.

Annemin rahatsızlığı ve ona bağlı çeşitli değişen fiziksel rahatsızlıkları nedeniyle kadere lanet okuyabilirdim.

Veya kendime dönüp “ne yapabilirim kendim için” diye sorabilirdim.

İkinciyi tercih ettiğim için “öz”üme her gün teşekkür ediyorum.

Bu seçim bana sadece kendimi değil, annemle, babamla, kardeşimle, oğlumla, sevdiklerimle dopdolu doyumlu bir yaşam kazandırdı.

Hepimize “öz”lerimize teşekkür ettiğimiz hayatlar diliyorum.

Önemli not: Bireysel gelişimini her birey kendi içinde, kendine özel bir tarzda yaşar. Yukarıda yazdıklarım sadece birkaç karikatürize örneklemedir. Her birey kendi bireysel gelişim dengesini kurar ve kendi öz yolculuğuna çıkar.

Share This