Doymak mı doyum almak mı?
İşte bütün mesele bu!
Öyle bir bedel ödeyelim ki, aldığımız ödül tadından yenmez olsun:)
Hepimiz başka başka hikayelerle doluyuz. Kimbilir ne bedeller ödendi hayatlarımızda?
Farkında olduk ya da olmadık ama her bedelin ödülünü de aldık daima.
Acıdan geçenler, yüzlerini güneşe dönebildiler ve gölge düşürmediler bir daha o güzel yüzlerine.
Düşürmediler mi gerçekten?
Evet! Aynı hataları tekrarlayıp farklı sonuçları beklemedikleri sürece düşmedi gölge ama tabii ki hatalar yaptılar.
Ne güzel şeydir yeni yeni hatalar yapmak.
Çıraklığıdır hayatın o yenilikler. Hem de en keyifli en heyecanlı olan, kendine yeni hatalar yapma izni verdiğin anların toplamıdır.
Acıya dayanıklı olanlar çıraklığın keyfini sürer, acıdan kaçanlar zaten her daim kaçak oynayanlardır.
Çıraklıkta öyle çok bedeller ödenir ki, aldığımız ödül, ödenenin belki de binde biridir. Ama çok kıymetlidir bizim için.
Tutkulu hedefimiz için yıllarca çalıştığımızı, okuduğumuzu ve emek sarfettiğimizi düşünelim.
Şimdi de hedefimize ulaştığımızı ve ilk kazancımızı avucumuza aldığımızı hissedelim.
Aman yarabbim!..
O ne büyük bir mutluluktur:))
Sanki Dünya’nın 7 Harikası bizim avucumuzdadır ve 8. Harikayı da kendimiz yaratmışız gibi mutluyuzdur.
Hedefimize ulaştığımız ve ilk kazancımızı sağladığımız günün üzerinden yıllar geçer. Artık işimizin ustasıyızdır. Üstelik çok çok kazanıyoruzdur. O ilk an da ki doyumu hisseder miyiz her defasında?
Eğer sürekli yaratıcılığımızı ve ruhumuzu katıyorsak, yani bedel ödemeye devam ediyorsak evet ama rutinleştiyse her şey ve üretmeden kazanıyorsak hayır.
O durumdayken sadece omuzlarımız kulak hizamıza yükselir:) Kabarırız diğer bir ifade ile…
Belki yine mutluyuzdur ama ya doyum? Ruhsal doyum?
Bu da bir seçimdir elbette. Seçimlere saygı duymak ve öyle olanları kabul etmek ise bir erdem.
Hayatım boyunca ustalaştığım işlerim de oldu benim ama fark ettim ki, hayatın tadına çıraklıkta varılıyormuş.
Ödediğim bedeller ne kadar fazlaysa, ödülün tadı da o kadar lezzetli oluyormuş.
Yaşamın zengin sofrasına oturabilmen için her zaman sana ayrılmış bir sandalye de bulunuyormuş.
Sofrada ki yemekler ise tadından yenmiyormuş.
Rezervasyon yaptırırsak eğer, o sofrada hepimize de yer varmış.
Buluşmak üzere…