Anne baba çocuklarını, toplum bireylerini, örgütler üyelerini korkutarak düzen kurar.
Maalesef korku, bilinçli ya da bilinçsiz insanları sindirmek için eğitimli, eğitimsiz, kadın, erkek, zengin, yoksul, genç, yaşlı herkesin kullandığı bir yöntemdir.
Korkunun temelinde fiziksel ve psikolojik şiddet vardır. Şiddet kullananlarda çoğunlukla bizim en yakınımızda olanlardır, tanıdıklarımızdır.
Şiddetle beslenen bir insan kendi bencil çıkarlarına karşılık vermeyen herkesi kendisine düşman görür.
Başta dayak,öldürmek ve tecavüz olmak üzere her türlü kötülüğü yapmaya kendisine hak bilir. Eğer fiziksel olarak gücü yetmiyorsa gizli, saklı pskolojik yöntemlerle, örneğin; mektup, telefon, internet siteleri, resim, video, cd… gibi iletişim araçlarıyla yapar. Deyim yerindeyse düşmanını(!) arkasından vurur.
Neden korkar insan?… Terkedilmekten, meslekdaşının ve okul arkadaşının kendisinden daha başarılı olmasından… gibi binlerce örnek verilebilir.
Terkedilmekten korkan karı kocaya, koca karıya ”Eğer benden ayrılırsan seni elaleme rezil ederim ha,”…
Arkadaşlığını kaybettiğini gördüğü arkadaşına ”Eğer beni arkadaşlığından silersen ben de senin bana verdiğin gizli sırlarını herkese anlatırım ha…” gibi üçüncü kişilerin hayatında hiç önemi olmayan ve hiç kimseye faydası olmayan bir ayrıntıyı dedikodu malzemesi olarak sunar.
Peki amaç nedir?
Kaybettiğini düşündüğü, beklediği, sevgi ve saygıyı zorla almaktır. Ve kötülükle sonuç alacağından emindir.
Bu yapıdaki insanlar devekuşu gibi kafalarını kuma gömüp”Kimse bizi farketmiyor nasıl olsa,” diyerek ve diğer insanları da ”saf ve aptal” gördüklerinden kötülüklerini artırdıkça artırırlar. Arkadaş, dost, düşman sınırı kalmamıştır.
Bir süre sonra da etraflarında kimsenin kalmadığını görürler.
Etrafındaki insanları kendisine düşman belleyen bir insana 2000’li yılların başlarında tanık oldum. Kalabalıkların arasında gülümseyerek dolaşan bu şahıs, insanların kedini sevmediğinden ve anlamadığından yakınıyordu herkese. Oysa gerçek, kendisine olan güvensizliği ve korkularıydı.
Bir süre sonra bu şahsın çeversindeki insanalar garip, kötülük dolu e-mailler almaya başladılar… Başta kimse ciddiye almadıysada, bir süre sonra e-maillerde gönderilen ortak konulara baktıklarında, göndereni tanıdılar. Ağır kişilik ve davranış bozukluğu gösteren bu insan kısa sürede kendisini ele vermişti. İnsanlar ondan giderek tamamen uzaklaştı. E-mailler daha da sıklaşarak gelmeye devam etti… Bu durum, ta ki bir sabaha karşı yine o meşhur e-mailleri gönderirken bilgisayarının başında kalpkrizi geçirip hastaneye kaldırlıp ölünceye kadar sürdü.
E, kötlük yapmanın da bir bedeli olmalı, kötülük yapmakta büyük bir çaba ve enerji istiyor bütün işler gibi…
Sonuçları her zaman yukardaki kadar vahim olmasa da kişi kendini sosyal çevre kirliliği içinde ve bir sürü suç ve ceza mekanizmasının karşısında buluyor genelde. Düşman saydığı kişilerin kişilik haklarına saldırarak, kırarak, dökerek yok edeceğini düşünen şahıs aslında kendi sosyal çevresinde saygınlığını ve güvenirliğini yitirirerek ağır bedeller ödüyor.