Yoğun ülke gündeminde bir facia daha unutulmaya yüz tuttu. Soma’da yitirdiğimiz insanlarımız, zor şartlarda çalışıp geçim derdi ile yaşamaya çalışırken elimizden kayıp gittiler. Oturmamış politikalar ve vatandaşların duyarsızlığı ile yeni facialarla karşılaşmamız çok sürpriz olmayacak. Sonuçta unutan, ders alamayan, önlem ve planlarını oluşturmayanların kaçınılmaz sonda payı büyük ama bu olaya biraz farklı açıdan bakarak aslında hepimizin bu yaşananlarda payı olduğunu anlamak çok zor değil. Şimdi bu olaya israf ve tasarruf penceresinden bakalım.
Çok basit rakamlarla resmi görmek mümkün; öncelikle madenlerimizden çıkan kömürün nerelerde kullanıldığı ile başlamak gerek. Kahverengi kömür olarak adlandırılan Linyit kömürü ısıl değeri (kalorifik değer) düşük, barındırdığı kül ve nem miktarı fazla olmasına rağmen yeryüzünde çok miktarda bulunduğu için gelişmiş ülkeler de olmak üzere pek çok ülkenin enerji hammaddesidir. Linyit kömürünün tamamında yakını termik santrallerde yakıt olarak kullanılarak enerji elde edilir.
Linyit rezervi ve üretiminde ise Soma başı çekiyor. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ) linyit rezervlerinde Soma 717 bin ton ile birinci sırada. TKİ, 2012 yılında çıkardığı ya da çıkarttırdığı kömürlerden toplam 33.6 milyon tonunun satışını yaptı. Bu miktarın yüzde 77’sini termik santrallerde kullanılmak üzere piyasaya sattı. Soma yılda ürettiği 10 milyon ton ile de satılabilir linyit üretiminde de birinci sırada. Bu rakamlardan bizim için en önemli olanı ise Türkiye’nin enerjideki kurulu gücünde linyitin payının yüzde 16 olması.
Doğal kaynaklar sınırsız değil. Son on yılda TKİ’nin kendi üretimi sürekli düşerken özel sektöre rödovans ve hizmet alım karşılığında kiraladığı madenlerde üretim rekor düzeye ulaştı. 2003 yılında 1,1 milyon ton civarında olan yer altı işletmeciliği üretimi, her yıl artarak 2012 yılında 11,1 milyon ton seviyelerine yükseldi. Biz israf ettikçe ve gelişim ile birlikte artan enerji ihtiyacını karşılamak için az sayıda çalışan ile düşük standartlarda kömür üretimi yapılıyor. Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi doğal kaynaklara yönelen ülkelerin tersine gelişmekte olan ülkeler enerji açıklarını üretim kapasitelerini arttırarak kapatmaya çalışıyorlar. Oysa tasarruf en büyük kazanç değil midir?
2009 yılında üretilen enerjinin resmi rakamlara göre kaçak, kayıp, kullanıldığı halde bedeli tahsil edilemeyen, izinsiz gizli olarak kullanılan çalınan ve israf edilmiş olan elektrik enerjisi oranı %17.8’dir. Ne kadar acı değil mi? Karanlık daracık dehlizlerde bize ışığı veren o emektar insanların üzerinden elde ettiğimiz enerjinin tamamını israf ediyoruz. Biraz ciddi düşünme zamanı gelmedi mi? İşletme ve yönetimlerde hatalar olabilir ama bizim de vatandaş olarak daha duyarlı olmamız gerekmez mi? Yaptığımız sorumsuzluk ve israfın ucunun nerelere dayandığına bu kahredici facia en iyi örnektir değerli okurlar. Somada kaybettiğimiz kardeşlerimizin ışıklar içinde uyumaları dileklerimizle…