Çocukluğumuzda ağaçlar bizim için sadece orman, sadece oyun ve oyuncaktı. İçimize halen huzur veren o yaprakların hışırtısı ile büyüdük. Bizi koruyan, sırtımızı yaslayıp kâh oyun oynadığımız, kâh dinlendiğimiz, kâh sessizce ağladığımız ağaçlar, insanlığa kucak açan sevgidir. Geçmişini unutan ve kendine yabancılaşan insanın ağaçlar hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu, çevresine dair algı körlüğünün en net göstergesidir. Hâlâ inatla yanımızda durmaya çalışan dostlarımızı görmezlikten gelmemeliyiz. Türümüzün bugünlere gelmesinde bize en büyük desteği sunan, şuanda acımasızca yok ettiğimiz ağaçlardır.
Ağaçlar benliğimize hitap eder; yanlarında kendimizi güvende hissederiz. Hiç ağaçtan korkan insan gördünüz mü? Bilakis insanlar hep ağaçların yanında olmak ister; piknik yapmak, kamp kurmak ya da orman manzaralı bir evde oturmak istemelerinin sebebi budur. Ağaçlara dokunmak huzuru, sabrı, yaşamı ve doğayı anlatır bize. İstatistiklere göre rahatlamak ve dinlenmek için ormanda gezintiye çıkanların sayısı, müze gezenlerin sayısının 40 katıdır. Aramızdaki bu özel bağ, ağaçlar ile insanların temel molekül yapısının aynı olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Eski toplumlarda ağaç ölümsüzlüğün, yeniden doğuşun simgesiydi, günümüz toplumundaysa bir hammadde, toprak rantı için göz kırpmadan yakılan değersiz bir metadır. Oysa ağaç bizim için hâlâ çok önemli; her ağaç bir meyve, kâğıt, kibrit, sopa, masa, kapı, dolap, ev, müzik aleti, kap kacak… Kısacası aslında her ağaç bir yaşam ve kaybettiğimiz her ağaç da kaybolan geleceğimizdir.
Peki, ahşap bir tabutun içinde son yolculuğumuza uğurlanmadan evvel parçası olduğumuz doğaya ne verebiliriz? Hep bahane olarak öne sürdüğümüz yoğun yaşam tempomuzdan çok ödün vermeden ne yapabiliriz? Öncelikle israf etmemeyi öğrenebilir, ardından da ağaç dikebiliriz. Belediye fidanlıklarında gayet cüzi fiyatlara fidanlar satılıyor; birçok internet sitesinde çeşit çeşit, evinize teslim fidanlar bulunabiliyor, birkaç tane alıp bir yerlere dikebiliriz. Örneğin tatile giderken bir yol kenarına veya gittiğiniz tesisin bahçesine. Bunlara vaktim yok diyenler için teknoloji iyi bir yardımcı. Tema, Çekül gibi dernek ve vakıfların internet siteleri üzerinden fidan bağışı yapabilir, sevdiklerinize hediye edebilirsiniz.
Ağaçlar oksijen kaynağıdır, erozyonu önler, su kaynaklarını korur ve düzenler, kullandığımız odunun ana maddesidir, beden ve ruh sağlığımız için önemlidir, iş ve geçim kaynağıdır. Her gün önünden geçip gittiğiniz bir ıhlamur ağacı 1000 yaşında olabilir; bir zeytin ağacı 400, elma ve armut ağaçları 300 yıl yaşayabilir. Hayranlık ve saygı uyandıran yaşlarına rağmen bize her şeylerini sunmaya devam ederler hem de sevgiyle. Ağaçlar yazgımızdır, biz onlarla varız. Aslında biz insanlar, Carl Sagan’ın o güzel deyişiyle “ağaçların asalakları” olmaktan öteye gidemeyen canlılarız. Haydi, ufak bir fidanı toprak ananın kucağına bırakalım, bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşayalım.