Öğlen saatindeki randevum için ofise geliyordum. Tam ofise varmak üzereydim ki bir mesaj geldi: “Canım seansa girmek istemedi, gelemeyeceğim.” Kadının hem yazış tarzından hem de bu kadar son anda haber vermesinden rahatsız olmuştum.

O hafta hazırlanmam gereken iki seminer olduğu için seans almamıştım;  Kendisi ihtiyacım var diye o kadar çok ısrar etmişti ki kırmak istemediğim için tamam demiştim.  Sabahladığım için biraz yorgundum ve üstüne de 1,5 saat süren bir yol mesafem vardı. Onca yolu boşa geldim diye geçirdim içimden. Ofisi biraz havalandırıp eve dönmek üzere yola çıktım.

Metroya binmek üzere yürüyordum. Önümde yalpalayarak yürüyen birini fark ettim. Birkaç adım sonra merdivenlerin demirlerine tutundu, kıpırdamadan kaldı birkaç saniye. Yanına yaklaşıp “İyi misiniz?” dedim. Omuzlarını silkti. Öyle birlikte birkaç saniye daha bekledik. Belli ki hareket edecek durumda bile değildi. Koluna girdim ve “Lütfen gelin, hemen köşedeki oturacak bir yer var, biraz dinlenin” dedim. Hala sessizdi ve çok zor adımlarla büfeye kadar yürüdük. Bir bardak su içti.

Hiç kalkacak halde değildi. Kendisine doktora gidelim mi diye sordum. Bunca yıl gittim de ne oldu, dedi. Anlatmak ister misiniz, dedim. O da “Zaten anlatmadığım bir siz kalmıştınız, eh size de anlatayım” diye başladı cümleye.

19 yaşındayken sırf çok zengin diye kendisinden 12 yaş büyük biriyle ve ailesinin onayı olmadan evlenmiş.  İlk başlarda her şey iyiymiş. Lüks başını döndürdüğü için gözü hiçbir şey görmüyormuş. 4 yıl sonra kocasının aslında kendinden önce evlendiğini ve ondan bir de çocuğu olduğunu öğrenmiş. Bu onu ciddi bir şekilde hayal kırıklığına uğratmış. Kısa bir süre sonra eşi kaldıkları siteden bir başka ev kiralayarak eski eşini ve çocuğunu da bu siteye yerleştirmiş.

Bu sürece bir de kendi hamileliği ve ciddi bir şekilde sorun yaşadığı lohusalık süreci eklenmiş. Sonrasında kendisini panik atak hastası olarak bulmuş. Sonraki cümlelerini aynen kendi ifade ettiği şekilde yazıyorum:

“Panik atak değil kanser olsam da artık bir anlamı yoktu. Ardı ardına gelen böylesine büyük hayal kırıklıkları beni kendimi suçlamaya götürdü. Ne günah işledim de bunları yaşıyorum diye düşünür buldum kendimi. Ne kendimle ne de çocuğumla doğru düzgün ilgileniyorum. Hiçbir şey için kıpırdayasım yok. Onca zaman ilaç kullandım, tedavi gördüm ama hiçbir işe yaramadı. Ölsem de kurtulsam diye bekliyorum aslında. Tanıdığım herkes durumumdan şikâyetçi. Bir arkadaşım ısrarla bilinçaltını temizleyen bir Selda varmış, ona git, belki işe yarar dedi. Ben de bugün için randevu aldım, buraya kadar geldim ama yeni bir ümitsizlik yaşamak istemediğim için görüşmeye gitmedim. Nasıl olsa bir şey değişmeyecek, ben aynı ben, kocam aynı adam, dünya aynı dünya!”

Bu cümleler karşısında donakaldım. Gayet sakin bir şekilde “Belki de denemelisin” dedim; “Bilemezsin ki belki bu sefer işe yarayacak. Hem işe yaramazsa ne kaybedersin ki? En fazla bu da olmadı dersin ama ileride denemedim demezsin. Bunu önce kendin sonra da çocuğun için yap” dedim.

Yaklaşık 10 dakika boyunca kim olduğumu söylemeden onunla sohbet ettim. Sohbetin sonunda gideceğin yer yakındaysa hadi oraya kadar beraber yürüyelim dedim. Evet, ama vakit geçti ki dedi. Bence yürüyelim, kaçırmışsan başka zaman için yeniden randevu alırsın dedim. Birlikte yavaş yavaş ofise doğru yürüdük. Üst kata çıktığımızda anahtarımla kapıyı açtım. Şok oldu, nasıl yani dedi.

Ben de demek ki vakti gelmiş, Allah ayağına yolladı beni, kaçma şansın yok artık diye espri yaptım. Her ikimiz de o günden birçok ders aldık. Sonrası mı? Belki başka bir hikâyede… Ama sonuç harika…

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/tesaduf-diye-bir-sey-yok/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/tesaduf-diye-bir-sey-yok/" data-text="Tesadüf Diye Bir Şey Yok" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/tesaduf-diye-bir-sey-yok/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/SELDA-RESİM.jpg"><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright size-medium wp-image-5817" title="SELDA RESİM" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/SELDA-RESİM-295x300.jpg" alt="" width="295" height="300" /></a>Türkiye’nin ilk ve tek sertifikalı <strong><em>The Journey/Bilinçaltına Yolculuk</em></strong> uzmani olan Selda Soytürk Akyılmaz, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ni bitirdi. Mezuniyetinden sonra &#8220;Bu diploma bana yetmez&#8221; diyerek beş yıl sürecek ABD macerasına gözü kapalı atladı. Daha gittiği ilk yılın, ilk yılbaşı gecesinde geçirdiği büyük trafik kazası onu 3 ay boyunca yatağa 6 ay boyunca da koltuk değneklerine mahkûm etti. Doktorların &#8220;Büyük olasılıkla ölür, ölmezse de sakat kalır&#8221; sözlerine aldırmadı ve bütün acılarına meydan okuyarak idealleri uğruna geldiği bu ülkeden oldukça sağlıklı bir şekilde ve Nichols College’dan aldigi MBA diplomasıyla geri döndü.</p> <p>Farklı sektörlerde olmak üzere 15 yıl boyunca profesyonel iş hayatında yöneticilik yaptı. Son çalıştığı organizasyonda şirketin yurt dışı operasyonundan sorumluydu. Aşırı seyahatler ve stresli iş hayatı ona  &#8220;dışarıda yaşanması gereken harika bir hayat olduğunu&#8221; neredeyse unutturmak üzereydi ki radikal bir kararla istifasini verdi.</p> <p>Güzel rastlantılarla başladığı kişisel gelişim yolculuğunda önce Nefes Koçu oldu. Ardından Reiki ve Norbekov seminerlerine katıldı. Bir arkadaşının tavsiye ettiği <strong><em>Yolculuk (The Journey) </em></strong>adlı kitabı okumasıyla hayat onu bambaşka bir yola yönlendirdi. 1,5 yıl boyunca merkezi İngiltere’de bulunan ve bir <strong><em>bilinçaltı temizleme sistemi olan The Journey’nin </em></strong>eğitimlerini aldı ve çok büyük bir heyecanla girdiği bu süreçte Türkiye’nin ilk <strong><em>The Journey Uzmanı</em></strong> olmaya hak kazandı.</p> <p>Hayatı dolu dolu yaşayan Selda her türlü aktiviteyi (rafting, ata binmek, buz pateni yapmak, paraşütle atlamak, dalış, trekking, kayak sporları&#8230;) sonuna kadar denemekten büyük zevk alıyor. Ayrıca şu ana kadar gezdiği 40’a yakın ülke dolayısıyla arkadaşlari arasında &#8220;Bayan Evliya Çelebi&#8221; olarak anılıyor.</p> <div> <p><strong><em>&#8220;Hayat zaten kısa, daha da kısaltmaya gerek yok&#8221;</em></strong> sloganıyla herkesi hem ruhen hem de bedenen sağlıklı yaşamaya teşfik eden Selda  ‘beyin gücünün neleri halledebileceği’ konusunda yaşayan bir örnek.</p> <p><a href="https://www.seldasoyturk.com/">www.seldasoyturk.com</a> <a href="mailto:soyturkselda@gmail.com">soyturkselda@gmail.com</a></p> </div> <p>&nbsp;</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This