Bundan iki-iki buçuk ay önceydi, telefonum çaldı gecenin bir vaktinde; bir arkadaşımmış, bizse oturmuş kayaların üstüne, arkadaşlarla laflıyor, bir yandan da ufak ufak kafa çekiyoruz… Hal hatır faslından sonra“sigarayı bıraktım” demesin mi pat diye..
Valla ne yalan söyleyeyim, mucize gibi bir şeydi bu! Neden mucizeydi, çünkü sigara içiyor musun diye soranlara, “Hayır içmiyorum… yiyorum,” diyecek kadar iyi içen biriydi… Dolayısıyla da, haber elbette ki sevindiriciydi…
Baktım, hafif yollu imrenmişim de; imrenmiştim, çünkü ben de en az onun kadar iyi içiyordum sigara denen mereti, müptezel bile sayılabilirdim hatta…
İşin o yanı sahiden ilginçti ama… Sen tut onca şeyden özgürleş; tutkuyla seçilen meslek… deliler gibi sevilen/aşık olunan adamlar… kendini en iyi hissettiğin coğrafyalar… kısacası, alışkanlık yapan her şeyden yeri geldiğinde (ya da gelmişse) çatır çatır kop, bir çırpıda çek-git başka şey ve yerlere de, sigaradan gideme…
Unutmuştum çünkü ben, sigarasız nasıl yaşanır? O güzelim “sabah kahvesi keyfi” mesela, sigarasız nasıl çıkardı? Ya üzüntüler, sevinçler, heyecanlar… Bütün onlar nasıl yaşanırdı sigara olmadan? Ve sohbetler tatsızlaşmaz mıydı, o yoksa eğer? Bir dostun ölümü gibi bir şey değil miydi, çekip gitmesi sigaranın hayatımızdan?
Bırakmayı gerçekten de düşünmüyordum, en azından bilinç düzeyinde…
O telefonun ertesi sabahında, kalktım ve herkese, “sigarayı bıraktım” dedim… Bırakıyorum, bırakacağım filan değil “bı-rak-tım!” dedim; hâlâ şaşırırım buna…
Konu/durum üzerine hiç düşünmeden, her hangi bir kurgu yapmadan (şu gün bırakacağım, şöyle spor yapacağım, kahve sigara içmeyecek, oraya buraya gitmeyecek, gibi…) hiç, ama hiçbir plan/düşünce üretmeden girişmiştim bu işe ve bu mucize gibi bir şeydi! Ama elbette ki yetmezdi sigara bırakmaya…
Bakalım neler olacaktı ilerleyen gün ve zamanlarda…
En önce kendimi ilgiyle izlemeye başladım, bile diyemeyeceğim; bir mucize gerçekleşiyordu sahiden; sanki hiç geçmemişti sigara hayatımdan…
Onca yıldan sonra nasıl bir vefasızlıktı bu? Neydi, ancak bir sfenkste olabilecek bu ilgisizlik? Niçin huzursuz, asabi değil de bu kadar mutlu ve şendim?
Ben bir ruh hastası mıydım yoksa? Hani çok zordu bırakmak? Öyle diyorlardı?
Ben dahil çevremdeki herkesin ezberi bozuluyordu, geçen her günle birlikte bir daha, bir daha… Ama ne yapayım ki bu kadar kolaydı (kolay olmuştu) işte sigarayı bırakmak…
Yalnız şunu söylemeliyim, ilk iki hafta filan (ama sadece o günden sonra, yani sigarayı bıraktığım günden sonra) ilk kez gördüğüm arkadaşlarımın hepsine birer kez anlatıyordum olan biteni; daha doğrusu olamayıp-bitemeyeni…
Nefesim açıldı, yüzüme renk geldi, daha rahat uyanıyorum güne, yeni bir yaşam kendiliğinden geldi oturdu hayatıma…
Şimdilerde, ne kahveyi arıyor gönlüm eskisi kadar ne de rakı-birayı… O beni, kendimi bildi bileli “yarasa cumhuriyeti vatandaşı” yapan yanım da çekti gitti benden…
Erkenden uykum gelebiliyor, hanım hanımcık bir hatun oldum, herkeslere benzeyen; saatlerce yürüyüşlere çıkıyor, dağ, dere, tepe demeden tırmanabiliyorum soluğum hiç kesilmeden…
Sigarasız hiç de tadı olmaz zannettiğim hayat öyle güzel ve yeni tatlarla yürüyor ki şimdi… Ve bu, benim seyyah ruhumu inanılmaz şenlendiriyor; yeni yerler görmeye benziyor çünkü biraz da…
Güzel olanı da, hiç zorlanmadan, öylece, kendiliğinden oldu bu… Darısı herkesin başına…