Hayat adını verdiğimiz bu güzel kavram içinde insanları nehire bırakılmış küçük kayıklara benzetiyorum.
Bu kayıkları sanki birbirleri ile yarışmaları için bu nehire bırakmışlar. Yarışmak için yerlerini alıyorlar ve yarışın başlaması için start düdüğü çalınıyor. Ve bütün kayıklar yarışa başlıyor.
Yarışın ilerleyen zamanlarında her bir kayığın durumu ne diye baktığımızda, kimileri önüne çıkan bir taşa takılıp kalmış ilerleyemiyor, kimileri kazanamayacağını düşündüğü için nehrin akıntısına kapılıp oradan oraya savruluyor.
Bazıları da var ki akıntı demeden, engel demeden yarışı kazanmak için uğraşıyor.
Taşa takılıp kalan ve oradan kurtulamayan kayıkları, hayatlarında hep önüne ilk çıkan engellere, sorunlara takılıp kalan, kurtulmak için çabalamayan, hep bir bulanık ruh hali içinde olmayı tercih eden insanlara benzetiyorum.
Akıntı yönünde sürüklenen kayıkları, bir hedefleri, hayalleri olmayan ve onlar için uğraşmayan hayatın güzel yönlerini görmeyi tercih etmektense hayata hep karamsar bakan insanlara benzetiyorum.
Bu iki tip kayıktaki insanlar niye yaşadıklarını bilmeden yıllarını tüketiyorlar.
Yıllar sonra geriye dönüp bir baktıklarında “Keşke”lerle dolu cümlelerle karşı karşıya kalıyorlar.
Keşke çok çabalasaydım,
keşke karamsarlığa kapılmak yerine hayata hep olumlu bakabilmeyi deneseydim,
keşke karşıma çıkan ilk engelde hemen pes etmeseydim,
keşke başkalarının beni geçmesine izin vermeseydim,
keşke, keşke, keşke….
Bunlar gibi pek çok cümle var keşke ile başlayan. Ama keşkelerin çok olması geçmişi geri getirmiyor…
Nehrin içinde yarışan bir başka grup kayıklar daha var ki bunlar da engel demeden, akıntı demeden kazanmak için yoluna devam eden kayıklar…
Bu gruptaki kayıkları ise hayatları boyunca hep hedeflerinin, hayallerinin peşinden koşan ve istedikleri hayatı gerçekleştirmek için yılmadan uğraşan ve asla “keşke” demeyen; hayata hep olumlu bakabilen insanlara benzetiyorum.
Bu tip insanlar geçmişe dönüp baktıklarında “keşke” diyecek cümleleri yoktur. Çünkü onlar “keşke” diyerek hayıflanmak yerine başarmayı seçtiler.
Evet arkadaşlar, bu dünyada yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymayan, “keşke” dememek için uğraşan, hedeflerinin peşinden koşan ve hayata her zaman olumlu bakan insanlar bu yarışı kazanıyor.
Diğerleri ise maalesef kaybetmeye mahkum kalıyor.
Şimdi siz aynanın karşısına geçip kendinize bir sorun:
Siz hangi gruba dahilsiniz?
Yarışı kazananlar grubuna mı, yoksa kaybedenler grubuna mı?