Yaz mevsimi ile gelen sıcak havalar, alışveriş sonrasında aldığımız yiyeceklerin daha çabuk bozulmasına yol açmakta ve israfı arttırmaktadır. Yiyecek israfının temel sebeplerinden bazıları; alışveriş planının yapılmaması, gelişigüzel yapılan alışveriş, artan malzemenin kullanımı konusunda bilgisizlik ve depolama sorunlarıdır, bunlara ek olarak belki de bu sorunların temelini oluşturan asıl problem, insanın ihtiyacından fazla yemesidir. 2010 yılında Sağlık Bakanlığı’nın yapmış olduğu araştırmada Türkiye nüfusunun % 30’unun obez olduğu tespit edilmiştir. Dünyada 300 milyon insan obezite ile karşı karşıya iken yaklaşık 10 milyon insan açlık ile mücadele etmektedir. Birleşmiş Milletler’in (BM) 2011 yılına ait bir raporunda yaklaşık 1,3 milyar ton gıdanın ziyan edildiği ve bu yiyeceklerin aslında 3 milyar insanı doyurmaya yeteceği belirtilmiştir; ayrıca Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2013 yılında yaptığı araştırmalar sonucunda insanlar için üretilmiş yiyeceklerin üçte birinin israf edildiği ve çöpe gittiği tespit edilmiştir. Gıda sektörünün kontrolsüz büyümesine en büyük desteği açgözlülüğümüzle biz vermiyor muyuz? Aslında aç kalan her insanın sorumluluğu bizim üstümüzde. Daha ne kadar israfa davet çıkaracağız hiç düşündünüz mü?
Tasarruf yapmanın en önemli ayağının nefsimizi kontrol etmek olduğu gerçeğine ek olarak doğru şekilde beslensek dahi dikkat etmemiz gereken noktalar olduğunu bilmek gerekiyor. Bireysel tasarrufumuzu yapmadan evvel yiyeceklerin nasıl bozulduğunu bilip ona göre önlem almamız faydalı olacaktır. Yiyeceklerin bozulmasında temel olarak 2 neden sayılabilir: fiziksel etmenler ve biyolojik etmenler. Fiziksel etmenler, besinlerde uygulanan hasat, taşıma ve depolama sorunlarının neden olduğu kayıplardır ve FAO’nun verilerine göre besinin tüketicilere ulaşana kadar geçen süre ve aşamalarda % 25’i kayıp olmaktadır. Bu korkunç rakam, israfın boyutunu anlamamız için üzücü bir örnektir. Biyolojik etmenler ise küf, maya ve bakteri gibi mikroorganizmaların yiyeceğin yapısında gerçekleştirdiği değişiklikler ve enzimlerin düzenlediği kimyasal tepkimeler sonucu, yiyeceğin yapısında oluşan değişikliklerdir. Bireysel olarak üzerimize düşen ödev, evlerimizde bulunan yiyeceklerin bozulmasına neden olan etmenleri ortadan kaldırmak veya bozulma sürelerini geciktirmek konusunda kendimizi geliştirmemizdir. Bu bağlamda alacağımız ufak önlemler ile bunları gerçekleştirebiliriz.
Evde tüketilen enerjinin yaklaşık % 15’ini buzdolabı tüketmektedir. Buzdolaplarını sıcak bölgelerden uzak tutarak, içerisinde hava akımını sağlayacak bir düzen kurarak, sıcak yemekleri buzdolabına koymayarak ve kullanım talimatlarına uyarak buzdolabımızın gereksiz yere enerji tüketmesini engelleyebiliriz. Bunların yanı sıra ekmeğinizi streç film ile sararak, yumurtayı kartonunun içinde saklayarak, yeşil sebzeleri önce kâğıt havluya sarıp sonra naylon torbaya yerleştirerek, kaşar peynirinizi kâğıt havluya sarıp kaba veya poşete koyarak ve ayrıca vakumlu kaplar kullanarak buzdolabınızda yiyecekleri daha uzun süre muhafaza edebilirsiniz. Pirinç ve bakliyatlarınızı yaklaşık iki sene cam kavanozlarda saklayabilirsiniz; soğan, patates, sarımsak birbirinden ayrı nemsiz ve gölge yerlerde muhafaza edilirse 4 hafta tazeliğini koruyacaktır. Sarımsağı başka besinler ile temas ettirmezseniz daha uzun süre dayanacaktır. Çay, ağzı kapanabilen bir kavanozda serin ve karanlık bir yerde saklanarak, bisküvi ve kurabiyeleriniz teneke kutuya koyacağınız bir avuç pirinç ile muhafaza edilerek uzun süre tazeliğini koruyabilir. Özellikle çok israf edilen ekmekler için ekmek kutusuna bir parça kereviz veya bir parça kesme şeker koyarsanız ekmeğiniz daha uzun süre taze kalmaktadır.
Özellikle evde bireysel olarak pratik tasarruf yollarını küçük bir internet araştırması ile öğrenebilirsiniz. Unutmayın, hiçbir şey yapamıyorsanız dahi tasarruf edecek bir şeyler mutlaka vardır ve en küçük önleminiz bile büyük farklar yaratmaktadır. Sabırla ve usanmadan tasarruf ediniz; tasarrufu teşvik ediniz.
Volkan Demir