Bu basiret bağlanması ne mene bir şeydir ki insanı aciz kılar o an? Sonra “Vay, niye öyle demedim?”; “Vay, neden izin verdim?”; “Vay, keşke diyeydim!” diye dizini dövdürüp durur. Kendine geldiği zaman hop oturtur hop kaldırır. O durumdayım şu an. Mesele çok büyük değil. Ancak neden paralize olduğumu anlamıyorum! Ve daha yirmi dört saat geçmeden ayıldığım için sorguluyorum da sorguluyorum artık.
Hani söylemek istediklerini söyleyemeyince boğazın ağrır ya; benimki ağrır. Bu basiretin bağlanması durumunda da beni bir sinir basıyor. Sinir basıyor arkadaş!
Hani deyince de hep şu güzel şarkı gelir aklıma. Büyük ve değerli söz yazarı Çiğdem Talu ile büyük ve değerli besteci Melih Kibar rahmet istedi demek ki:
Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayar da insan
Hani gözleri dolar ya birden
İşte öyle bir şey
Araya şarkı aldım ama konu değişmedi. Sanki elini kolunu bağlamışlar ya da ağzını süper yapıştırıcıyla yapıştırmışlar da hiçbir şey yapamamışsın, diyememişsin hissinin bir çıkar yolu yok mudur? Bilimsel bir açıklaması ya da? İllaki de vardır sanki. Yok mudur?
Araştırma konum “basiretin bağlanması bilimsel olarak açıklanabilir mi?” Hayır benim bizzat araştırmamı beklemek şart değil. Siz de araştırabilirsiniz. Ya da zaten biliyorsanız bana da anlatabilirsiniz. Ki o koşulları tekrar bir araya getirmemeye fiziksel ve/veya ruhsal olarak gayret göstereyim. İşte öyle bir şey!
Hani hep anlatılır: “Şöyle oldu, böyle oldu, o an onu diyemedim. N’oldu? Ne bana engel oldu? Bilmem. Basiretim bağlandı herhalde!” İşte öyle bir şey! Çok duydum ve duyurdum ben bu diyalogdan. Daha da duyurasım yok fakat. Ne yapmalı? Onu bilemiyorum işte.
Dileğim mümkünse bir daha hiç basiretimin bağlanmaması. Bu telefonun bağlanması gibi bir şey değil ki canım! Bir de kaybolan bir eşyanın bulunması için misal o an elinin altındaki telefonun kordonunu düğümlersin: şeytanın bacağını bağladım diye. Sonra da buluncaya kadar açmazsın o düğümü. Hah aynı o hesap! Ben de basirete giden yoldaki tıkanıklığa neden olan düğümün kafasına sinekliği yapıştırmak istiyorum yemin ederim.
İşte öyle bir şey!