Kucaklaşmanın sağlığa yararı
Bugün kendine sarıldın mı?
Bugün kaç kişiye sarıldın?
Kimlere sarıldın?
Kendini nasıl hissediyorsun?
Her sarıldığınızda kendinizin de sarıldığınız kişinin de sağlığına olumlu katkıda bulunuyorsunuz.
Kucaklaşma en doğal ilaç. Birçok hastalığa iyi geliyor. İyileşmeyi hızlandırıyor. Sağlığı arttırıyor. Üstelik bu mucizevî ilacın hiç yan etkisi yok.
Çocuklar “uf” olunca bir sarılma ile geçer. Biz yetişkinlerin “uf”ları da sarılma ile geçer veya acısı azalır.
Kucaklaşmayla sevinçlerimizi de paylaşıyoruz. Kucaklaşma içimizdeki sevinci, yaşama bağlılığı, mutluluğu arttıran doğal bir ilaç.
Sarılmanın fiziksel yararları:
Sarılmak doğal sakinleştiricidir.
Stresi azalttığı için, kan basıncını da yüzde otuz oranında düşürür. (Yüksek tansiyon hastalarına iyi haber.)
Depresyona iyi gelir.
Daha rahat uyumayı sağlar.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Metabolizmayı hızlandırır.
İnsanı canlandırır, enerjisini arttırır.
Kalp hastalıkları riskini azaltır.
Kalp atışlarını düzenler, sakinleştirir. (Sarılan kişilerin kalp atışı, sarılmayan kişilere göre dakikada beş ila on arası daha yavaş atar.)
Stres hormonu kortizol seviyesini düşürür. (Kortizol hormonu, ne yapsa kilo veremeyenlerde bol miktarda salgılanır.)
Çiftlerde “bağlılığı arttırıcı” ve kalp dostu oksitosin hormonu salgısını arttırır. (Bu pek güzel bir haber. Eşinizin size bağlılığını arttırmak için hacılara hocalara muska yazdırmaya gerek yok. Sarılın, sarılın. Bağlılığı doğal yolla arttıran oksitosinin sihirli gücünden yararlanın.)
Beyindeki dopamin salgısını arttırarak, doğal “kendini iyi hissetme” hali sağlar.
Sinir sistemini uyararak canlandırır.
Sarılmanın psikolojik yararları:
Yalnızlığı azaltır. Sarılma en kötü günü bile aydınlatır. Yaşananlar daha katlanılır hale gelir. Kızgınlıklar, korku ve endişeler azalır.
Değerlilik duygusunu arttırır. İlişkileri yakınlaştırır. Onay ve kabul gördüğünüzü hisseder ve hissettirirsiniz.
En başta siz kendinizi iyi hissedersiniz.
Sarılmak bizimle sevdiklerimiz arasındaki bağlantıyı en kısa sürede kurmamızı sağlar. “Yalnız” değilim” duygusunu hissettirir. Kendimizi yalnız hissettiğimizde olayların altında kalıyor duygusunu yaşarken sarılacak birisi olması gücümüzü arttırır.
Hayatımızda dokunulma eksikliği varsa bunu profesyonel dokunucularla telafi etmeye çalışırız. Örneğin sıkça hastalanarak doktora gideriz. Antropolog Desmond Morris, doktorlara, kuaförlere ve masörlere “profesyonel dokunucular” der.
Eşini kaybedenlerin depresyona girdikleri sıkça görülür. Bu, sadece sosyal yalnızlıktan değil, dokunulma yoksunluğundan da kaynaklanır. Hayvanlarımızı bile okşayarak sakinleştiririz. Dokunmak kadar güçlü bir bağlayıcı yoktur.
Kucaklaşmanın bunca yararına rağmen kucaklaşmaktan hoşlanmayan bazı insanlar olabiliyor. Bu hoşlanmamanın nedeni genellikle çocukluk dönemi travmalarından kaynaklanıyor. Aslında bu insanların herkesten daha çok kucaklaşmaya, dokunulmaya sarılmaya ihtiyacı var. Peki, bu insanlar için neler yapabiliriz?
Sevecen bir söz, hafif bir dokunuş, sıcak bir gülüş, bir teşekkür… Kendisini iyi hissetmesi için yapabileceğiniz herhangi bir şey olabilir bu.
Beyinde temel olumlu duyguların gelişimi dokunma ve sarılma ile oluyor. Dokunma, “serebellar” beyin sistemini etkiliyor. Bu bölüm, güven ve şefkatin kaynaklandığı ve öğrenildiği bölge.
2000 yılında yapılan bir araştırma şunu gösteriyor: Bebeklerin kan testi yapılırken kucaklanılması daha az ağlamalarını ve kalp atışlarının düzenli olmasını sağlıyor. Bunun için araştırma yapmaya bile gerek yok. Her anne bunu bilir.
Her birimizin duygusal boyutta şefkate ihtiyacı olduğu gibi fiziksel boyutta da şefkate ihtiyacı var. Fiziksel şefkatin adı: sarılma. Sessiz, içten bir sarılma, binlerce kelimeden daha iyi gelir yalnız yüreğe de dolu yüreğe de. Hadi kalkın. Evinizde kim varsa hiç nedensiz, içten sarılın her birine. Evcil hayvanlarınız varsa onlara da sarılın. Evde yalnızsanız kendinize sarılın sımsıkı. Bitkilerinize de dokunun sevgiyle. Bakın evin enerjisi de sizin enerjiniz de nasıl değişecek. Her canlının dokunulmaya ihtiyacı var. Kucaklaşın hayatla. Ben de sizi kucaklıyorum.
Sevginin sıcaklığıyla hoşça olun.
Nil Gün
Not: Üç bölümlük bu yazının birinci bölümünü buradan okuyabilirsiniz. Üçüncü bölüm derginin Eylül 2012 sayısında yayımlanacak.