Üç sene kadar önceydi. Bir eğitim başlamak üzereydi ve son anda içeriye hayli çelimsiz görünen sarı benizli ama gözlerindeki ışıltı da bir o kadar parlak bir genç girdi. 25 yaşındaydı. Hapisteyken tesadüfen NLP kitabımı okumuş ve hapisten çıkar çıkmaz da soluğu o tarihte verdiğimiz eğitim hangisiyse onda almıştı. Kendini tanıtma esnasında hapisten yeni çıktığını söylediğinde bizim ve diğer katılımcıların tepkisini test ediyordu; eğer yargılandığını hissederse çekip gitmeye kararlı olarak geldiğini söylemişti daha sonra. Ona kucak açtı herkes. Kendine yeni bir hayat yaratmak istiyordu. Gözlerinden zekâ, merak, gelişim arzusu ve sıcaklık fışkırıyordu.
Küçük yaşlardan itibaren sokaklarda büyümüş, aile, aidiyet nedir bilmemiş, okul hayatı pek olmamış ve suça itilmiş bir çocuktu ama gözlerinde bir şeyi daha görebiliyordunuz: Merhamet. Beslenme zinciri olarak bile hayvanların öldürülmesine üzülürdü. Bu yüzden et hatta balık bile yemezdi. Çevreci ve hümanist dünya görüşü onun ilgisini çekiyor, bu konuda önerdiğimiz her kitabı iştahla okuyor ve öğrendiklerini derhal hayatına geçiriyordu.
Kısa zamanda okuma hızını arttırmış ve benim diyenden daha çok kitap okumaya başlamıştı… Geçmişi telafi etmeye çalışıyordu sanki. El yazısını bile düzeltmişti.
Bütün eğitimlere katıldı sırasıyla. Bir de sevdiği oldu. Vefalı, vicdanlı ve sevecendi. Çok az insanda üçünün de bulunduğu bu insani özelliklerin hepsi onda mevcuttu. Gözlerinden yansıyan masumiyet ışığı, onu hapislere düşüren koşullarıyla inanılmaz bir tezat oluşturuyordu. Bir şeyler farklıydı onda. Özünden gelen bir ışığı vardı; gelişkin bir ruhun ışığı. Onu tanıyıp da sevmemek mümkün değildi. Onunla birlikte eğitime katılan herkesin yürekten sevdiği ve güven duyduğu özel bir insandı. Ailemizin bir ferdiydi. Yakında Kuraldışı’nda çalışmaya başlayacaktı. Çok hevesliydi. Sevdiğiyle birlikte yepyeni bir hayat onu bekliyordu. Düzgün bir hayat sürmesi için onu sevgiyle destekliyorduk.
SAYFA-BOLUMU
Geçen hafta acı haberle sarsıldık. Karıştığı bir suçta tek kurşunla başından vurularak öldürülmüştü. Onunla birlikte üç kişi ölmüştü uçuşan kurşunlarla. Öldürüldü ama giderken bile öldürmedi kimseyi. Öldürücü kurşunların hiçbiri ona ait değildi.
Nasıl oldu, neden oldu, hayatını değiştirmeye böylesine kararlıyken neden bir suça karıştı? Cevapları muhtemelen hiç bilemeyeceğiz. Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutan bir insandı. Belki de arkadaşlık adına, eski hayatında vermiş olduğu son bir sözü tutarak eski defterleri kapamak istemişti, kim bilir? Onun da içinde ölüm olan bir sonucu aklından bile geçirmemiş olduğuna inanıyorum.
İnsanı yargılamak kolay, anlamak zordur. İnsan çok karmaşık bir varlık. Biz neyi neden yaptığımızı her zaman biliyor muyuz ki bir başkasının niyetini okuma hakkını kendimizde bularak onu geçmişiyle yargılayalım? Biz her zaman mantıklı seçimler mi yapıyoruz ki başkalarının seçimlerini yaftalayalım? Biz daima kendi iyiliğimize yönelik seçimler mi yapıyoruz sanki? Hangimiz hatalı seçimler yapmıyoruz? Hangimiz kendimize yakışmayan davranışlar sergilemiyoruz zaman zaman?
Doğu’nun yaptığı son seçim dönüşü olmayan hatalı bir seçimdi. Ne yaptın çocuk? Ne yaptın sen? Hepimizi sensiz bıraktın?
Hayatlarını iyileştirmeleri için rehberlik yapacağın nice sokak çocuğunu daha seni tanımalarına bile fırsat tanımadan çektin gittin bu dünyadan? Bu dünyaya katacağın çok şey vardı.
Kısacık hayatında yüreklerde derin izler bıraktın. Son sahne sil baştan olabilseydi keşke.
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” sözünün derin anlamını bize derinden kavratarak gittin be çocuk…