Öncelikle kısaca “kişi” ve “birey” farkına değinmek istiyorum.

Dünyamızda bugün sekiz milyar kişi yaşıyor. Peki, kaç birey yaşıyor acaba?

Bu sekiz milyar kişinin kaçı birey olabilmiştir? Ne yazık ki sadece yüzde 2’si…

Bu nedenle “kişisel gelişim” ve “bireysel gelişim” birbirinden farklıdır. Kişisel gelişim, karşımıza çıkan zorluklarla baş edebilme yetisini geliştirmekle yani “yapmak”la ilgilidir. Bireysel gelişim ise hem karşımıza çıkan zorluklarla baş edebilme yetisini geliştirmek, hem de olumlu özellikleri bünyesine katmakla, yani “hem yapmak hem olmak’la” ilgilidir.

Her birimizin kodlarında yaşam yolculuğunu birey olarak sürdürmek gibi bir amaç vardır. Zihnimizde çok net olarak tanımlanmamış olsa da bilinçaltımızda güçlü bir istek olarak vardır birey olma arzusu. Bu arzu, doğamızda var olan bir olgu. istediğimiz zaman görünmez olabilmek, zihnimizden geçen şeylerin anında gerçeğe dönüşmesi, olağanüstü yeteneklere sahip olmak gibi çocukluk hayallerimizin içinde bile gizlenmiştir güçlü bir birey olma arzusu. Ama ne yazık ki çoğu insanın bu arzusu gerçeğe dönüşmeden sadece bir arzu olarak kalır ve yaşlılık dönemine kadar uzanır. Yani çoğu insan çocukluktan doğrudan yaşlılığa geçer. Yetişkin olamamış ama yaş almış ne çok yaşlı çocuk var şu dünyada.

Birey Alışkanlıklarının Mimarıdır,
Kişi Alışkanlıklarının Kurbanıdır

Hiçbir şey yapmasak da belli bir fiziksel olgunluğa ulaştığımızda doğa bizi fiziksel boyutta yetişkin kılıyor. Her birimiz on sekiz yaşına geldiğimizde, yasalar önünde “yetişkin” sayılıyoruz. Ama ya duygusal olgunluk, zihinsel olgunluk, ruhsal olgunluk?

Zihinsel, duygusal ve ruhsal olgunluk otomatik olarak, kendiliğinden olmuyor. Kişinin kendi emeğiyle bu olgunluk seviyelerini kazanması gerekiyor. “Birey olabilmek” bu boyutlarda olgunlaşmamızla mümkün…

Özetle; Kişi olmak için doğmak yeterli.

Birey olabilmek ise “çaba” gerektiriyor; zihinsel, duygusal ve ruhsal boyutta ol-gunlaşmayı!

içimizde devasa bir potansiyel güç var. Gücün ortaya çıkmasının ön koşulu ise, Özsaygımızı yükseltmek. Özsaygıyı yükseltmenin en etkili yolu da bizi geliştiren, daha iyi versiyonumuz olmamızı sağlayan yeni alışkanlıklar kazanmak ve bize hizmet etmeyen, yararı olmayan, zararı olan, tüketen alışkanlıklardan özgürleşmekten geçiyor.

Özsaygısı yüksek bir insanla özsaygısı düşük bir insanın günlük rutini, alışkanlıkları bir olabilir mi?

Yeni alışkanlıklar kazanmanın, özdisiplin geliştirmenin amacı, yaşadığı gibi düşünen insandan düşündüğü gibi yaşayan insana dönüşmekle ilgilidir.

 Alışkanlık Nedir?

Alışkanlık, neredeyse ya da tamamen otomatik hale gelmiş, doğuştan değil, sonradan kazanılmış davranışlardır. Düşündüğümüz, hissettiğimiz, yaptığımız ve başardığımız şeylerin yüzde 95’i öğrenilmiş alışkanlıklardan kaynaklanıyor. Günlük yaşamımızın yüzde 40’ını ise rutin davranışlarımız oluşturuyor.

Hayatımız an be an yaptığımız seçimlerimizle şekillenir. Her gün yaptığın seçimlerini gözden geçir. Farkındalıkla yaptığın seçimler… Bilinçsizce yaptığın seçimler… Seçim yapmayarak yaptığın seçimler… Alışkanlıklarının sana yaptırdığı (otomatik) seçimler… Hayatının kalitesi yaptığın seçimlerin kalitesinin hayat aynasındaki yansımasıdır.

 Alışkanlıklar Düzenli Olarak
Tekrar Ettiğimiz Davranışlardır

Alışkanlıklar, deneyimle öğrenilen zihinsel “kısa yol” dosyasıdır.

Tekrar ettiğin davranışlar “kimliğini” oluşturur.

 Fit olup olmamanı alışkanlıkların belirliyor.

Mutluluğunun seviyesini alışkanlıkların belirliyor.

Ekonomik durumun alışkanlıklarının sonucudur.

ilişkilerinin kalitesini alışkanlıkların belirliyor.

Kendine verdiğin değerin göstergesi ne tür alışkanlıklar sürdürdüğüne bağlıdır.

Günlük yaptığın bazı şeyleri değiştirene kadar hayatını değiştiremezsin. Başarının ve doyumun sırrı günlük rutinde gizlidir.

Kaçıncı Söz Verişin?

Farkındalık otomatik düşünce ve davranış kalıplarının seni uyuşturmasından uyanmaktır.

Sigarayı bırakacağım.

Kilo vereceğim.

Günde sadece bir kadeh içeceğim.

Para biriktireceğim.

Her gün kitap okuyacağım.

Düzenli egzersiz yapacağım.

Yılbaşında yeni yıl kararları alırız. Doğum günümüz yeni hayatımızın yeni bir başlangıcı olacaktır. Pazartesi günü rejime başlayacağızdır. Bu tür başlangıç tarihleri koyarak kendimize verdiğimiz sözleri tutmaya başlayacağımızı söyleriz. Hatta çoğu kez kararlılıkla uygulamaya başlarız da. Bu kez tamamdır. Bu yıl farklı olacaktır. Ama kısa bir süre içinde motivasyon da irade de kaybolur ve verdiğimiz sözü tutmadığımız için kendimizi suçlarız, moralimiz bozulur, kendimizi düşük iradeli, güçsüz, başarısız hissederiz ve özgüvenimizde zedelenme olur. isteklerimizi gerçekleştirmek ise yine bir başka bahara kalır.

İş dünyasında yüksek disiplinli, yüksek iradeli, başarılı insanlar bile kendilerini bireysel boyutta geliştirmek için verdikleri bu tür sözleri tutmakta başarılı olamıyor. Yeni yıl kararlarını tutamayan insanların oranı ne biliyor musun? Yüzde 92.

Bu çok yüksek bir oran. iş kendimize verdiğimiz sözleri tutmaya geldiğinde yaygın bir başarısızlık söz konusu. Bir kısırdöngü içinde her yıl benzer kararlar alırız ama sonuç yine hayal kırıklığı olur.

Söz verip verip tutmamak, moral bozucu, özsaygı ve özgüven zedeleyicidir. Kendimizde bir karakter bozukluğu olduğundan bile şüphe ederiz. Yine de başaramayacağımızı bile bile kendimize yeni sözler vermekten geri durmayız. Neden? Çünkü içimizdeki minik ses, bizi daima kendimizin en iyi versiyonu olmaya doğru teşvik eder.

Peki, kendimize verdiğimiz sözleri, aldığımız kararları tutmak konusunda her seferinde başarılı olabileceğimizi bilmek mümkün mü? Kocaman bir eveeeet!

Son zamanlara kadar alışkanlık oluşumunun motivasyon ve iradeye dayalı olduğuna inanılıyordu. Bu yüzden ikisini de uzun vadede sürdüremeyen insanlar bu inancın yanlış değil, kendilerinin yanlış olduğunu düşünüyor, kimseye itiraf etmeseler de kendilerini zayıf iradeli ve motivasyonu değişken olan güvenilmez kişiler olarak yaftalıyordu.

Günümüz dünyasında her şey adeta bireyin iradesini test ediyor. Sağlıklı beslenmek istiyorsun. Her köşe başında birkaç fast food restoranı var. Bu yiyecekler çok ucuz ve lezzetli.

Alışverişini sınırlamak istiyorsun. Her bankadan sen talep etmeden bile kredi kartı geliyor. Çoğu insanın cüzdanında birkaç ayrı bankanın kredi kartı var. Bir alana bir bedava kampanyaları her yerde.

Sağlığımız, cüzdanımız, mutluluğumuz her an tehdit altında. Tüm reklamlar, ürünler anında doyum vaat ediyor. Bu kadar davetkâr dünyaya irade ile karşılık vermek zorlaşıyor. Anında doyum elbette daha cazip.

Daha sağlıklı alışkanlıklar geliştirmek istiyorsun. Motivasyonun da iraden de seni yüzüstü bırakıyor. işinle, çocuklarınla, ödenecek faturalarınla çok meşgulsün. Kendine ayıracak zamanın yok.

Kilo kaybetmek istiyorsun, egzersiz yapmak istiyorsun, sağlıklı beslenmek istiyorsun. Kazanmak istediğin alışkanlıklar ya çok zaman çok emek ya çok para ya da ikisini birden gerektiriyor.

Hayatına kolayca katabileceğin, senin gün sonunda tüm enerjini, zamanını çalmayan bir strateji geliştirmeye ihtiyacın var.

Çocukluk Dönemi Alışkanlıklarımız
Bizimle Kalır

Gelişim ve dönüşüm bir süreçtir; olup biten bir olay değil.

Alışkanlıklarımız günlük yaşamımızı kolaylaştırır. Her birimizin zihinsel, duygusal ve fiziksel alışkanlıkları var. Bu alışkanlıklar çocukluk döneminde öğrendiklerimize, rutinlerimize ve aile değerlerimize dayanıyor. Çocukluk döneminde ebeveynlerimizin, paltomuzu asmamız, eve gelir gelmez ellerimizi yıkamamız, lokmalarımızı çiğnerken ağzımızı kapamamız, tabağımızı bitirmemiz, banyo ve temizlik alışkanlıklarımızı kazanmamız konusunda bizimle nasıl didiştiklerini hatırlıyor musun?

Bugün hâlâ çocukluk dönemimizin alışkanlıklarını sürdürüyoruz. Bu rutinlerimiz bir şekilde engellendiğinde kendimizi garip hissederiz, zihin yorgunluğu ve stres yaşarız, “doğru olan”a yani otopilota yönelmek için dürtü hissederiz.

Alışkanlık Zihinsel Enerjinin
Ekonomik Kullanımıdır

Alışkanlıklarımız ekonomik kullanıma sahiptir. Çok az zihinsel enerji kullanır. Sabah akşam diş fırçalama alışkanlığın varsa ve uzun bir uçuş sonrası havaalanında çantanda diş fırçanın ve macununun olmadığını görürsen dişini fırçalayamamanın “eksikliğini” hissedersin.

Çocukluğumuzda öğrendiğimiz rutinler, hayatımız boyunca bizimle kalır. Çocukluk alışkanlıklarını sürdürmek zihinsel enerji gerektirmez.

Çok tertipli bir insan, büyük olasılıkla çocukluğunda “çok tertipli” olarak nitelendirilecek çok sayıda davranışta bulunmuştur. Bu davranışların tekrarı tertipliliği kalıcı kılar. Sabahları kalkar kalkmaz yatağını toplayan bir kişi, bu toplama işlemini nefes almak kadar doğal yapar. Yıllarca tekrarlanan bu alışkanlıkla yatak adeta kendi kendisini toplar. Eğer yatak toplama alışkanlığın yoksa bu alışkanlığı kazanmak için çaba gösterirsin. Yatak toplamak sana külfet ve sıkıcı bir faaliyet gelir. Hele hele işe geç kalıyorsan, sabahları bir dakika sürecek bu “zahmetli” iş gözünde daha da büyür.

Ama bu alışkanlığı kazanmak istiyorsan, her gün yaparak, her geçen gün daha hızlı, daha etkin hale gelirsin. iki üç ay boyunca her gün kahvaltıdan önce yatağını toplamayı başarırsan sen de artık dağınık yatak görüntüsünden rahatsız olmaya başlarsın.

Alışkanlıklar tekrarla kazanılır, standartlar tekrarla yükselir, gelişim denilen şey, kazanmak istediğin yeni alışkanlıkları hayatına katmakla, vazgeçmek istediğin zararlı alışkanlıkları hayatından çıkarmakla mümkün olur.

Ayrıca hayatının bir alanında yaptığın değişiklik, hayatın diğer alanlarında da pozitif etki yaratır.

Örneğin; bir yerlere sürekli geç kalan ve bunu değiştirmek isteyen bir insansan, haftalık yoga dersine zamanında gitmeye kendine söz verip başardığında, başka yerlere de zamanında gitmeye başladığını fark edersin.

Bir pozitif davranışı başka pozitif davranışlar takip eder. Bazı yeni alışkanlıkları bilinçli çabayla kazanırız. Kazandığımız taze bakış açısı, yeni bir zihin durumu yarattığı için başka pozitif değişimlere kendiliğinden kapı açar. Kazanılan bir pozitif alışkanlık, birçok yeni alışkanlığı da doğurur.

Otomatiğin Zıttı Farkındalıktır

Alışkanlıklar geçmiş davranışların otomatikman tekrarlandığı psikolojik durumlardır.

Alışkanlıkların gücü otomatikliğinden, farkındalığı hiç barındırmamasından gelir. Öyleyse kendimizi değiştirmek için gereken şey, otopilotun zıttını geliştirmektir. Otomatiğin zıttı nedir? Farkındalık!

Hayatımızı yöneten alışkanlıklarımızın farkındalığını kazandıkça, geleceğimizin üzerinde kontrol kazanırız. Alışkanlıklar bizi biz yapan davranış kalıplarıdır.

Aristo, “Neleri tekrarlıyorsak, oyuz. Olabileceğimizin en iyisi olmak bir davranış değil, bir alışkanlıktır” der.

Peki, bireysel gelişim nedir? Olabileceğimizin en iyi versiyonu olmayı amaçlamak değil mi?

Minik alışkanlık motivasyon ve iradeye ihtiyaç duymadan yapılan davranışlardır, diyoruz. Motivasyon ve irade alışkanlık geliştirmede neden işe yaramaz? Özdisiplin iradeden farklı mıdır? Önce bunları konuşalım.

MİNİK ADIMLAR BÜYÜK KAZANIMLAR 

Negatif Alışkanlıklardan Özgürleşme ve 

Pozitif Alışkanlıklar Edinme Rehberi

NİL GÜN

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/5051-2/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/5051-2/" data-text="Kişi misin? Birey misin?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/5051-2/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This