Tasarruf yolculuğuna çıkarken doğaya olan sevgimiz ve onu koruma gayretlerimizin yoğunluğu ile günlük yaşamımızda kolaylıkla yapabileceğimiz bilgileri paylaştık. İşin içine bir şeyleri korumak girince, korunması gereken ve koruma stratejileri konusunda çalışma yaparken koruyanın da bu bilinç seviyesinde olması ve yapacaklarını kararlılıkla ve istikrarlı bir şekilde yapması gerekmektedir.
İçsel gelişimimizin bir parçası olarak özümüzde var olan tasarruf eylemini gerçekleştirememenin verdiği pişmanlık duygusu ve vicdani sıkıntılarla yaşamaya alışsak da bu sıkıntılı duruma düşmemizin sebebi ya bilgisizlik ya da yanlış bilgilendirmedir. Tasarruf bilinci kabaca içsel tasarrufla bağlantılanabilir. Kendi vücudunu ve ruhunu beslemesi gereken insan, bedenini ve çevresini birçok anlamda çöplüğe çevirirken çevresine saygı duymasını bekleyemeyiz. Öncelikle kendimizle ilgili tasarrufları kontrol etmeliyiz. Öğünlerce yemek, atıştırmalık, dolaplarca kıyafet, ayakkabı, kozmetik malzemeler, ihtiyaçtan öteye giden yaşamsal faaliyet gereksinimleri çevreye doğrudan veya dolaylı yoldan zarar vermemize ve kaynaklarımızı hızla tüketmemize yol açıyor.
Birleşmiş Milletler ’in (BM) 2011 yılına ait bir raporunda yaklaşık 1,3 milyar ton gıdanın ziyan edildiği ve bu yiyeceklerin aslında 3 milyar insanı doyurmaya yeteceği belirtilmiştir. Süpermarketlerin belirli standartlarına uymayan ve satılamayan tonlarca meyve sebze atılmaktadır. Otellerde kalan müşterilerden kimin, ne kadar yemek yiyeceğinin bilinmemesi nedeniyle fazla üretilen yemekler sonucunda yılda ortalama 60 bin ton yemek çöpe atılmaktadır. Ankara Ticaret Odası tarafından hazırlanan ekmek raporuna göre, her 10 ekmekten biri israf ediliyor. Türk halkı, her yıl ekmeğe 7 milyar dolar para ödüyor. İsraf edilen ekmeğin ekonomik büyüklüğü ise yıllık 700 milyon doları buluyor. Yiyecek israfı doğaya zarar veriyor, azalan kaynakları kullanıyor, gelişmekte olan ülkelerdeki yiyecek maliyetinin artmasına sebep oluyor. Yemeye ihtiyacımız olmayanı aldıkça, dünyanın güneyi açlığa biraz daha itiliyoruz. Sadece Türkiye’de her gün 8 milyon nüfuslu Somali’deki tüm açları doyuracak kadar ekmek çöpe dökülüyor. Peki, bu utanç verici durumdan kurtulmak için ne yapıyoruz. Hiç kendinize sordunuz mu?
Tüm alışverişlerimizi planlı yapmalıyız; az ve sık alışveriş yaparak yiyeceklerin bozulmasını engelleyebiliriz. Evsel atıkların %40’ı organik atıklardan oluşuyor, bunları gübre olarak kullanabilirsiniz. Aynı şekilde artan yemekleri atmadan başka bir yemeği yaparken kullanabilirsiniz. Meyve sebzeleri şekillerine göre değerlendirmekten kaçınmalıyız. Birçok kez küçük narin çilekler, bükülmüş havuçlar, şekilsiz domatesler, elma, armutlar formu çok düzgün olan türdeşlerinden daha lezzetlidir. Bu sayede süpermarketlerin standartlarını kaldırmasını sağlayabiliriz. Dışarıda yediklerimizin artanlarını paket yaptırarak atılmalarını engelleyebiliriz ve en önemlisi porsiyonlarımızı biraz küçültmeliyiz. Aslında bu hem sağlığımıza, hem bütçemize, hem de israfa karşı en güzel önlem değil mi?
İsrafa dur demeyerek doğaya bile bile zarar veriyoruz. Bir defadan bir şey olmaz diyecek lüksümüz kalmadı. Gelecek nesillere bırakacak bir şeylerimiz olmasını istiyorsak başlama günü bugündür…