Yeşilden sarıya dönen trafik lambasının anlamı bizim memlekette, “yavaşla ve dur” değil, “hızlan ve geç” olarak bilinir. Yavaşlayıp duranların kafa karışıklığı mutlaka giderilir.
Bankada numeratörden 674 no’lu fişi alan kişi başını hafifçe yukarı kaldırıp elektronik tabelada 667 rakamını görür ve sükûnet içinde boş bir sandalyeye oturup beklemeye başlar. Beş dakika sonra 668 yandığında, varoluşunun anlamından külliyen emindir. Ardından 669-670-671 peş peşe yanar. Mudi 674, artık hafifçe gülümseyebilir bile.
Sonra elektronik tabela 672’de takılıp kalır. 673’ü özlemle bekleyen Mudi 674 yine özlemle beklediği diiinnng sesiyle heyecanlanır ve fakat 345 yanmıştır. 674’ün yüzü asılır. Olduğu yerde biraz kıpırdanır; bacak bacak üstüne atar, zaten atmışsa çözer. Gözlerini bir türlü değişmek bilmeyen 672 rakamına diker. Bir tabelaya, bir gişedeki memura bakar.
İki gişe açık. Arkada kaç kişi bunlar? Şu müdürleri herhalde, onu da say, dört kişi var orada. Bu gişeleri niye açmıyorlar peki? 346-347-348. Dinnng-Diiinnnng-Diiiiiinnnng. Ben onlardan önce geldim. Gelmedim mi? Geldim! Diiinnng! 349! Ulan bu herif daha şimdi girmedi mi içeri?
“Açsanıza kardeşim öbür gişeleri de! Açsanıza ulaaaaan!”
Söylesenize niye bu kadar sinirliyiz?