Oturduğunuz kafede, kahvenizi yudumlarken, yan masadaki kadının kocasına “karıcım”, erkeğin de karısına “kocacım” diye hitap ettiklerine kulak misafiri oldunuz. Ne düşünürsünüz ve ne hissedersiniz?

Bu çiftin ilişkisi sizde sağlıklı ve sevgi dolu bir ilişki izlenimi bırakır mıydı?

Geçen gün parkta yanımdaki bankta oturan kalabalık bir ailenin konuşmalarına kulak misafiri oldum. Üç yaşlarında sevimli bir oğlan çocuğu ailenin ilgi odağıydı. Çocukla konuşmalarında yetişkinler ona annecim, dayıcım, teyzecim, halacım, ablacım, babacım şeklinde hitap ediyorlardı. Yani herkes farklı bir şey söylüyordu. On beş dakika kadar bir sürede gruptaki her bir insanın çocukla ilişkisinin ne olduğunu öğrenmiştim.  Öğrenemediğim tek bir şey vardı: Çocuğun ismi. Çocuğun adı yoktu!

Çocuğun Adı Yok

Kendi çocuğuna annecim, babacım diyen ebeveynler… Kardeşine ablacım diyen ablalar, abicim diyen abiler… Yeğenlerine dayıcım, amcacım, halacım, teyzecim diyen akrabalar… Kim kimin abisi, kim kimin ablası, kim kimin annesi, babası, halası, dayısı? Bu tür hitaplar küçük çocuğun hem kimlik, hem cinsiyet algısını olumsuz etkiliyor. Herkesin kendisine farklı farklı hitap ettiği çocukta benlik algısı karmakarışık hale geliyor. Herkes çocukla ilişkisindeki KENDİ konumunu tanımlıyor. Merkezde kendileri var, çocuk değil. Bu benmerkezci yaklaşımda çocuğun ne hissettiğiyle ilgili bir duyarlılık yok. Hatta bu söylemin, benmerkezci bir yaklaşım olduğunun farkında bile değiller.

Toplumumuzda çok yaygın olan bu sağlıksız yaklaşım sorgulanmıyor, normal kabul ediliyor. Hatta sevginin bir ifadesi olarak görülüyor. Bu sağlıksız hitap şekline dikkat çekildiğinde, “Ne var canım bunda. Çocuk onu sevdiğimizi biliyor” ya da “Ağız alışkanlığı işte.” diye geçiştiriliyor. Bu söylemin bilinçaltında çocuğu nasıl etkilediği, ileride ne gibi sorunlara yol açabileceği üzerinde çoğu insanın hiçbir fikri yok.

Türk Dizilerinin Etkisi

Bir davranışın toplumda yaygın olması onun doğru ya da sağlıklı olduğunu göstermez. Son dönemde Türk filmlerinde ve dizilerinde de çocuklara yönelik bu hitap şeklinin yaygın olarak kullanıldığını gözlemliyorum. Bu TV /film örneklemeleri, toplumsal sağlıksızlığı hepten pekiştiriyor ve “normal’ hale getiriyor.  Belki de son yıllarda bu hitap tarzında belirgin artışın nedeni bu.  Bu akımı bu ülkede kim başlattı bilmiyorum ama Türkiye’den başka hiçbir ülkede benzerine rastlamadım.

“Zaten neyimiz düzgün ki. Bundan önce düzeltilmesi gereken neler var?” diyerek sanki düzeltilmesi gerekenlerin bir sıralaması varmış gibi bu anlamsız alışkanlığı önemsememek sığ bir yaklaşımdır.

“Ağız alışkanlığı işte. Vazgeçemiyorum, napayım” diyorsanız,  çocuğunuzun psikolojik gelişimi için bu zararlı ve anlamsız alışkanlıktan vazgeçmek için çaba gösterin.  Sonuçta birkaç yıl öncesine kadar bu alışkanlığa sahip değildiniz… ve üstesinden gelinemeyecek alışkanlık yoktur.  Ayrıca siz basit bir sağlıksız alışkanlığın bile üstesinden gelemezken, çocuğunuzdan sağlıksız bir davranış kalıbından vazgeçmesini nasıl isteyebilirsiniz ki?

Bu hitap şeklinin akıl dışılığını daha iyi kavramak için şöyle düşün: Sen bir kadınsın ve çocuğunun annesisin. Çocuğuna  “annecim” diyorsun ve bu sana normal geliyor. Peki, şimdi yine düşün: Sen eşinin karısısın ve ona olan sevginin bir ifadesi olarak eşine de “karıcım” diye hitap ediyorsun… Eşin de (yani kocan da) sana “Efendim kocacım) diye cevap veriyor. Böyle söyleyince kulağa ne kadar garip ve saçma geliyor değil mi? Peki, çocuğuna “annecim” demenin, kocana “karıcım” demekten ne farkı var? İkisi de SENİN çocuğunla ve SENİN kocanla olan “ilişki konumu”nu tanımlıyor, çocuğunu ve eşini değil. Oysa onların bir adı var.

Çocuğa İsmiyle Hitap Edin

Değil eşiniz, bir arkadaşınız sizi bir başkasına isminizi söylemeden, sadece “arkadaşım” olarak tanıtsa bile bundan rahatsızlık duyarsınız, değil mi? Kendinizi önemsiz ve değersiz hissedersiniz. İnsanın kulağına en güzel gelen söz kendi isminin geçtiği hitap şeklidir.   Çocuğunuza ve diğer çocuklara ismiyle hitap edin. Ayşecim, Alicim gibi… Yavrum, evladım da diyebilirsiniz. Annecim, babacım, halacım, dayıcım değil… Siz onun annesi, babası, halası, dayısısınız; o sizin değil.

Bir okurum, çocuğuna “annecim” dediğinde, oğlunun “ben senin annen değilim, sen benim annemsin” dediğini paylaşmıştı ve çocuğun bu çıkışı, okurumu derinden etkilemişti.

Çocuğun Birey Olma Ya Da Olamama Süreci Çocuklukta Başlar

Çocuğun kimlik ve cinsiyet gelişimi üzerinde, kim ve ne olduğunu fark etme sürecinde ona nasıl hitap edildiğinin önemi büyüktür. Özellikle 0-6 yaşlar arasında kendisiyle ilgili söylenenler ve ona nasıl hitap ettiğiniz, yetişkinlik döneminde de onun toplum içindeki yerini ve kendini konumlandırma biçimini etkiler. Birilerinin kimliğinin/ konumunun uzantısı olarak mı yaşayacaktır? Ya da bağımdaş ilişkiler içinde kendi varlığını başkaları üzerinden mi tanımlayacaktır? Yoksa kendisi mi olacaktır?

Eğitimli ya da eğitimsiz çoğu insanın diline yapışmış olan bu garip ve anlamsız yaklaşımdan vazgeçmek için lütfen çaba harcayalım ve çevremizi bilinçlendirelim.

Çocuğunuz sizin uzantınız değil ve siz çocuğunuzun sahibi değilsiniz. Çocuğunuzu sevmek demek, onun duygularına duyarlı olmak, birey olma sürecinde ona köstek değil, destek olmak ve rehberlik etmektir. Sağlıklı iletişim evde başlar.

Sevgiyle hoşça olun.

Nil Gün

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/kocam-bana-kocacim-diye-hitap-ediyor/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/kocam-bana-kocacim-diye-hitap-ediyor/" data-text="Kocam Bana &#8220;Kocacım&#8221; Diye Hitap Ediyor" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/kocam-bana-kocacim-diye-hitap-ediyor/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This