Jean Haner
Çin Yüz Okuma Sanatı
Yüzünüzden Okunuyor

 

Herkesin bayıldığı birini tanıyor olabilirsiniz. Büyük olasılıkla, bu kişinin kırışıklıkları vardır ve yüz hatları mükemmel değildir. Gene de odaya girdiğinde herkesin yüreği hoplar. Verilen tepki, fiziksel görünüme değil, o kişinin yüzünden ışıyarak yayılan bilgiyedir. İnsan kendi gerçek doğasına uygun yaşadığı zaman, herkes onu güzel bulur. Kişi kendi doğal akışıyla denge içindeyse, duyguları bastırılmamış veya reddedilmemiş demektir ve inkârı olanaksız güzellikteki bir neşe ve erdemle yaşar.

Şaşırtıcı sır, yüzünüzün size bu duruma nasıl ulaşacağınızı gösterebileceğidir. Görüntünüz size, karşılaştığınız zorlanmalardan etkilenen bir yaşam biçiminden çıkmanın yolunu gösterir. Yüzünüz ayrıntılı içsel planınızın, buraya ne olmaya ve ne yapmaya geldiğinizin aynasıdır.

Mikelancelo, “Her blok mermerde tam önümde duruyormuş gibi açık, biçimli, tavır ve hareketi mükemmel bir heykel görürüm. Bu güzel hayaleti ben nasıl görüyorsam başkalarının da gözleri önüne sermek için sadece onu hapseden kaba duvarları yontmam gerekir” der.

Yüzünüzü okumayı öğrenmek, içinizdeki sanat eserini ortaya çıkartabilmeniz için asıl kimliğinizin parçası olmayanlardan kurtulmanıza yardımcı olabilir. Çalışmamın amacı, özgün yaradılışınızı geri kazanabilmeniz için sizi bekleyen gizlenmiş yaşama gücünü ve neşeyi keşfetmenize ve onun doğal akışına göre yaşamanıza yardımcı olmaktır. Bana göre, dış görünüşe böylesine odaklanmış bir dünyada güzel görünmenin ve güzel hissetmenin en iyi yolu budur!

Yüz okumak, Çin tıbbı ile aynı kadim ilkelere dayanır ve Çin’de bugün hâlâ, sadece yüzü inceleyerek hastalıkları tanı koyabilen doktorlar vardır. Vücudunuzun durumunu ortaya koyan nitelikler, duygularınızla da paralellik gösterir. Bu nedenle, bir Çinli doktorun sağlık durumunuzu değerlendirmek için bakacağı alanlar, kişiliğinizi okumak için de kullanılabilir.

Hepimiz gün boyunca bilinçsizce yüzleri okur ve tepki veririz. Beynin neredeyse tüm arka yarısı olan kortekste yüz milyar sinir hücresi bulunur. Çoğu, esas olarak görmeye adanmıştır; bunların büyük bir oranı da sadece yüzleri tanımaya ayrılmıştır.

Bir de, yüzünüz yalnızca herhangi bir andaki içinizdeki sizin bir yansımasıdır. Siz değiştikçe görüntünüz de değişir. Geleceğiniz yüz hatlarınıza, sadece o ana kadarki kişiliğinizi yansıttıkları kadarıyla yazılmıştır. Siz kendi içinizde dönüştükçe, o da değişir. Geleceğiniz önceden belirlenmemiştir.

Kişisel gelişme ve değişim yaşayan insanlarda çarpıcı fiziksel değişikliklere tanık oldum. Kaşların farklı bir şekilde büyüdüğünü, dudakların değiştiğini ve kırışıkların azaldığını ya da kaybolduğunu gördüm. Bazen cilt, kıkırdak ve kemik yapısının bile içteki gerçek çalışmanın bir sonucu olarak değiştiği görülür. Yüzünüz içsel olarak kim olduğunuzun gerçek bir aynası gibidir.

Yüzünüzü keşfetmeye başlamanın en kolay yollarından birisi, zamanın şu anki noktasında kim olduğunuzu esas alarak, yaşam yolculuğunuzun, her on yılı hatta her bir yılının nasıl olacağına dair yol haritasını gözlemlemeyi öğrenmektir.

Yüz hatlarımızın her biri yaşamımızın yaklaşık on yılını temsil eder. Geniş, güçlü ya da özellikle güzel bir uzuv ya da hattın ona karşılık gelen yılların genelde olumlu geçeceğini ifade ettiği düşünülür. Ayrıca, yüzümüzün bölümleri genel yaşam deneyimimizin gidişatını önceden haber verir.

Yüzünüzdeki en önemli iki belirleyici hat türüne “Dağlar” ve “Nehirler” denir. Dağlar kemiklidir: alın, burun, çene ve çene kemikleri. Nehirler bir tür nemliliği olan yumuşak bölgelerdir: kulaklar, saç çizgisi, gözler ve ağız.

Genelde, Dağlar, yaşamınızda “yang” [eril] enerjinizi dünyaya çıkıp deneyimler edinerek ve bazı işler başararak geliştirdiğiniz zamanlar olarak düşünülür. Nehirler, üzerinde çalışılması gereken derin duygusal meselelerin ortaya çıktığı, yaşamınızın daha çok “yin”[dişil] aşamasına girdiğiniz zamanlardır. Bunlar zorlu ilişkilerle karşılaştığınız veya bir şekilde içsel gelişme sürecinden geçtiğiniz zamanlar olabilir.

Kulaklar = Çocukluk

Kulaklarınızda okuyabileceğiniz pek çok şeyden birisi ana rahmine düştüğünüz andan on üç yaşına kadar olan çocukluk deneyiminizdir. Kadınlarda, sağ kulak ana rahmine düşme anından altı yaşına kadar olan dönemi gösterir, sol kulak da yedi yaşından on üç yaşına kadar olanı. Erkekler için tam tersidir: Sol kulak ana rahmine düştükten altı yaşına kadar, sağ kulak ise altı yaşından on üç yaşına kadar geçen dönemi gösterir.

Bu yaşam deneyiminizin en başıdır: savunmasız, masum ve kendinizi duygusal veya fiziksel olarak korumaktan aciz olarak dünyaya gelişiniz. Bu nedenle, çocukluktaki ciddi sıkıntılar kim olduğunuzu şekillendirmekte özellikle güçlü olabilir; yaşamınızın geri kalanı boyunca yankılanabilir. Eğer o sırada yaşadığınız bir zorlanma sizi ömür boyu etkilediyse, kulaklarınızda iz bırakabilir. Kulaktaki bu görünür etki salt genel bir stres işaretinden veya duygusal üzüntünün yaşandığı bir zamandan, travmaya ve hatta hayatın o anındaki bir tacize kadar çeşitli deneyimlerin işareti olabilir. Genellikle, iz ne denli güçlü ve fark edilebilir türdense, o zamanki deneyimin acısı da o denli güçlü demektir.

Başlamak için, kulağınızın başınıza eklemlendiği yerde üst bölgesindeki noktaya dokunun. Kadınlar bunu sağ kulaklarında, erkekler sol kulaklarında kontrol etsinler. Bu nokta size ana rahmine düştüğünüz an ile doğum arasında şimdi yaşamınızı etkileyen herhangi bir deneyim olup olmadığını gösterebilir. Ana rahminde geçirdiğiniz ayların duygusal gelişmenizde önemli etkisi olduğuna inanılır. Eğer doğum öncesi veya doğum esnasında sizi strese sokacak bir şey olursa, kulağınızın o noktasında bir işaret bırakabilir. Çoğu hallerde bu nokta pek önemsenmez. Ancak eğer bu noktada bir çukur, bir oyuk ya da bir çıkıntı hisseder veya renk değişimi ya da herhangi olağandışı bir şey görürseniz, bu, yaşamınızın o ilk döneminde ciddi bir şeylerin olduğu anlamına gelebilir. Vücudun bu bölümünün nasıl farklı olabildiğinin deneyimini kazanmak için bazı arkadaşların kulaklarını incelemek ilginç olabilir!

Üzerinizde gerçekten bu denli etki bırakabilen doğum öncesi deneyimlerinizin olabileceğine inanmak belki zordur, ancak son bilimsel keşifler bunun tümüyle olası olduğuna işaret ediyor. Nöro bilimci Candace Pert’in çığır açan çalışmasının araştırdığı nöropeptidler, yani “duygu molekülleri”, duygu iletilerini gerçek fiziksel değişiklikler yaratarak, beyinden tüm vücuda taşır. Annenin nöropeptidlerinin plasentadan geçerek bebeğin kan dolaşımına girdiği artık biliniyor; annenin duygusal travması ceninin oksijensiz kalmasına neden olabilir. 1990’larda İtalyanların bir çalışmasında, araştırmacılar hamile bir grup kadından ve onların kocalarından kısaca tartışır gibi yapmalarını istediler. Ebeveynlerin sadece rol yapmalarına rağmen, ceninler annelerinin bedenleri içinde sıkıntıya girdiler.

Saç Çizgisi = Ergenlik

Saç çizginiz duygusal gelişiminizin bir sonraki aşaması olan ergenlikle uğraştığınız dönemde yaşadıklarınızı temsil eder. Zorlanmalarla başa çıkmakta artık daha becerilisinizdir, bu nedenle bu yıllardaki stres çocukluktakinden farklı yaşanır. Gene de duygusal olarak hâlâ olgun değilsinizdir ve hepimizin bildiği gibi, sonuç olarak ergenlik insana epeyce zor günler yaşatabilir! Yaşamın bu aşamasındaki üzüntüler saç çizginizin biçimini etkileyecektir. Sizinki düzensizse -yani, düz bir çizgi ya da oval gibi pürüzsüz bir biçimi olmak yerine bir sürü iniş ve çıkışları varsa- büyük olasılıkla ergenlik yıllarınız özellikle çetin geçmiştir.

Share This