Yeni bir araştırmaya göre havaalanlarındaki tam beden tarayıcılarının insan sağlığına zarar vermeyen oldukça güvenilir aletler olduğu anlaşılmış.
Tam beden tarayıcıları havaalanlarında daha sıkı güvenlik önlemleri alabilmek için kullanılıyor. Amerikalılar da yakın bir zamanda -2011 yılı bitmeden- bu aletlerden birkaç bin tane edinmeyi planlıyorlarmış (mevcut dört yüz elli tarayıcılarına ek olarak).
Ama en önemli çekinceleri bu tarayıcıların radyasyon etkisinden yolcuların korkması.
Tesadüfe bakın ki, Kaliforniya Üniversitesi tam da bu sırada bir araştırma yürütmüş. Araştırma sonucuna göre, böyle bir aletle yapılan tam beden taraması sırasında kişinin maruz kaldığı radyasyon oranı, diş röntgeni çektirirken maruz kalacağı radyasyon oranından elli kat daha düşük çıkmış.
Yani diş röntgeni elli kat daha güçlü. Yani çekilen diş röntgeniyle aynı oranda radyasyona maruz kalmak için elli kere tam beden tarayıcısından geçmek gerek.
Araştırmacılar, akciğer filmi çektirmenin havaalanı tarayıcısıyla bin yolculuğa karşılık geldiğini, mamografi çektirmeninse dört bin yolculuğa (bütün kadınlara yılda bir ya da iki kez mamografi çektirmek zorundasınız diyen “uzmanlara” bu cümleyi yüksek sesle okumak lazım) bedel olduğunuz belirtmişler.
Havaalanlarındaki bu tarayıcılar, tıp “dükkânlarındaki” bildiğimiz bütün medikal resimleme aletleriyle aynı prensiple çalışıyor.
Araştırmayı yürütenler, bunların yaydığı radyasyonun göz ardı edilebilir bir oran olduğunu söylüyorlar. Herhangi bir hastalığa sebebiyet vermeyecek kadar önemsiz bir oran. “Bu cihazlarla ilişkilendirerek kanser riski tahmini yapmak çok zor ama sadece uygun aletler kullanıldığında risk son derece düşük olacaktır, hatta çok sık seyahat edenler için de.”
Biz yine de eleştirmeden benimsediğimiz hiçbir düşüncenin, görüşün gerçek sahibi olamayacağımızı aklımızdan çıkarmayalım. Havaalanlarındaki tam beden tarayıcıları da dahil, bizi radyasyona maruz bırakan her şeyden şüphe edelim. Papucu “uzmanlara” bırakamayacağımız kadar mayınlı bir alanda yürüyoruz çünkü.