Nörolojik olarak insanlar benzerliğe farklılıktan çok daha kolay tepki verir. Bize benzer insanların yanında kendimizi daha rahat hissederiz.
Hastalıkların tedavisinde hastasıyla uyum içine giren doktor çok daha çabuk sonuç alır. Çünkü hasta anlaşıldığını hisseder. Başarılı psikologlar ve psikiyatrlar akıl hastalarının anlattıklarına ve deneyimlerine her şeyi bilen bir edayla değil, onun dünyasına girerek yaklaşır, önce uyum sağlar, sonra hastayı yönlendirir. Önce hasta ona güvenmeli ki yönlendirilmeye hazır olsun. Çoğu hastanın ilacı, ilaç firmalarının ürünleri değil, bir yudum sevgi ve anlayıştır.
Bir televizyon kanalında hiperaktif bir çocuğu eğiten öğretmenin başarısı haber konusuydu.
Girdiği her okuldan hiperaktif olduğu için atılan küçük Recep beş yılda okumayı yazmayı öğrenememişti. Babanın ısrarlı çabaları sonucu Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü Recep için özel bir sınıf açtı ve Recep 27 yıldır öğretmenlik yapan doğal NLP’ci bir öğretmenden okumayı yazmayı bir haftada öğrendi. Bu bir mucize mi? Haber spikeri öğretmenin metodunu tanımlarken, “Recep’le Recep oldu”, diyordu. Haberde Recep ve öğretmen birlikte sıraların, masaların üzerinde geziniyordu. Arada bir beş çakıyorlardı. Birlikte zıplayıp hoplarken öğretmen Recep’e okumayı öğretiyordu. Öğretmen aynen Recep gibi davranıyordu.
Recep’le Recep olmak! İşte uyum bu.
NLP’nin öğretmen ve eğitmen yetiştiren okullarda zorunlu ders olması gerektiğine gönülden inanıyorum. Öğretilemeyen öğrenci yoktur. Öğretemeyen öğretmen vardır. Tek tip eğitimle eğitim olmaz. Acaba neden disiplin, eğitim gibi sözcükler çoğu insanın kafasında olumsuz çağrışımlar yapıyor dersiniz?
Şirketlere verdiğim eğitimlerde katılımcıların bazıları eğitime müdürlerinin isteği ile katıldığını söylüyor. Eğitimin okuldaki gibi sıkıcı değil, tersine zevkli olduğunu bilselerdi koşa koşa gelmezler miydi? Bu fikirlerinin daha sonra değiştiğini söylememe bilmem gerek var mı?
Heeey! İnsanın kendisini geliştirmesi, kendini tanıması “Recep’le Recep” olunduğunda çoook zevkli.
Uyumlu olma becerisi, başkasının haritasına girebilme ve onun dünyasını anlayabilme yeteneğidir. Uyumlu olma becerisi, başkalarına bizim haritamıza girme iznini vermek ve zaaflarımızı saklama ihtiyacı duymadan gerçek anlamda anlaşılabilme duygusunun hazzını yaşayabilmektir ve bu cesaret gerektirir. Kendin olabilme cesareti ve özgürlüğü.
Gerçek şu ki, iletişimsiz ilişkilerin tek çözümü uyum yaratmaktan geçiyor. Uyumsuz bir ilişkinin sürmesinin nedeni, sabrınızı ölçmek olabilir(!) Sabreden derviş ne yazık ki her zaman muradına ermiyor.
Uyum, anlayışlı, sevecen, empatik bir eş olmak için gerekli.
Uyum, doyum ve heyecan verici bir sevgili olmak için gerekli.
Uyum, grubunu peşinden sürükleyen bir lider olmak için gerekli.
Uyum, başarılı bir satıcı olmak için gerekli.
Uyum, ekip çalışmasının başarılı olması için gerekli.
Uyum, sevecen ve şefkatli bir ebeveyn olmak için gerekli.
Uyum, dostluk için gerekli.
Uyum etkin bir eğitmen olmak için gerekli.
Uyum yoksa, kendi bakış açımızla, kendi haklılığımızla, kendi doğrularımızla yanlışlarımızla, kendi suçlamalarımızla ve suçluluk duygularımızla, hata buluculuğumuzla ve kabul etmediğimiz hatalarımızla, şanssız, talihsiz, kadersiz olduğumuz inancıyla bol bol yaşamdan şikayet eder dururuz. Hep haklı oluruz, hep haklı, ama mutlu olamayız.
Evimin duvarındaki üç yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
“Cehaletinizin göstergesi, haksızlık ve talihsizliğe olan inancınız ölçüsündedir.”
“Tanrıyı ceza verici görenler kendi kendilerini mahkum edenlerdir.”
“Dünya, fırtına ve dalgalarla ne kadar boğuştuğunuzla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinizle ilgilenir.”