Yetişkinlikte kronik sağlık sorunlarına yol açan derin, biyofiziksel değişikliklerin olması için, bir çocuğun karşılaştığı olumsuzlukların ille de şiddetli suiistimal olması gerekmez.

Felitti, “Bulgularımız, incelediğimiz on farklı olumsuzluk türünün neredeyse eşit düzeyde zarar verdiğini gösterdi” diyor. 18 binden fazla yanıtın analizini yaptıktan sonra Felitti ve Anda, belirli bir Olumsuz Çocukluk Deneyiminin bir diğerine önemli ölçüde üstün gelmediğini ortaya koydu. Cinsel istismara uğrama gibi bazı türlerin, toplumun onları özellikle utanç verici olarak görmesi ve fiziksel istismar gibi diğer türlerin daha açık düzeyde şiddet içermesi nedeniyle çok daha kötü olmasına rağmen bu bulgu doğruydu. İlginç bir şekilde, bir ebeveynin çocuğu sürekli aşağılaması biraz daha zararlı bir etkiye neden oluyordu ve yetişkinlikte daha yüksek hastalık ve depresyon olasılığı ile marjinal olarak ilişkilendiriliyordu. Sizi aşağılayan ve küçük düşüren ya da alkolik veya depresif bir ebeveynle yaşamak, çok yoğun incinmenize yol açan bir OÇD skoru oluşturabilir, bu da beyninizi ve immünolojik işleyişinizi hayatınız boyunca değiştirebilir.

Anda’ya göre, OÇD Anketi yalnızca “buzdağının görünen kısmını” tespit ediyor.

Diğer araştırmacılar da aynı fikirde. Birkaç yıldır bilim insanları, OÇD Çalışması’na dahil edilmeyen çocukluk çağı stres faktörlerini taramanın yollarını arıyorlar. Örneğin, 2014’te, Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 14 yaşında çocukları olan ebeveynlerden, çocuklarının ya da tüm ailenin, çocuğun doğumundan 11 yaşına gelmesine kadar yaşadıkları olumsuz deneyimleri veya zorlukları hatırlamasını istedi. Ebeveynler arasında önemli tartışmalar veya gerginlik ya da sadece aile üyeleri arasında etkileşim veya iletişim eksikliği dahil olmak üzere “aile odaklı” sorunlar hakkında sorular sordular.

Aynı çocukların 17, 18 ve 19 yaşlarındaki beyin görüntüleri, ailevi şefkat eksikliği veya ebeveyn uyumsuzluğu gibi çok yaygın ancak nispeten kronik aile işlev bozukluğuna maruz kalmanın bile, beyinde değişikliklere yol açtığını ve boyutunu ve hacmini azalttığını ortaya koydu.

Çocukluk Travma Anketi (Childhood Trauma Questionnaire- CTQ) veya ÇTA, çocuklukta incinme veya ihmalin daha ince biçimlerinin kalıcı, görünmez etkisini taramak için 12 yaş ve daha büyük bireylerle kullanılıyor. ÇTA, “Ailemdeki insanlar bana incitici ve aşağılayıcı şeyler söyledi” veya “Ailemdeki insanlar bana ‘aptal’‘tembel’ veya ‘çirkin’ gibi şeyler söyledi”vb. daha incelikli sorular sorarak “asla”, “nadiren”, “bazen”, “sık sık” veya “çok sık” yanıtlarını arar.

ÇTA aynı zamanda olumlu ifadelere olumsuz yanıtları da tarıyor; böylece bir katılımcının ailesinin nadiren bir güç ve destek kaynağı olduğunu veya yalnızca bazen sevildiğini hissettiğini söylediğine tanık olunuyor. ÇTA, katılımcıların çocukluk dönemi duygusal deneyimlerinin daha incelikli bir resmini çizmelerine yardım ettiği için, aynı zamanda araştırmacıların, ebeveynlerde veya ailedeki düşük dozda sevgisizlik veya ihmal ile genç beyne verilen hasar ve hayatın ileri evrelerindeki olumsuz sağlık sonuçları arasındaki çarpıcı bilimsel ilişkiyi göstermelerini de sağladı.

Kronik ebeveyn uyuşmazlığı; düşük dozda aşağılamaya, suçlama ve utançlara katlanmak; kronik alay; gizlice tartışan iki ebeveyn arasındaki sessiz boşanma; bir ebeveynin çocuğun hayatından erken çıkışı; aşırı eleştirel, kararsız, narsisist, bipolar, alkolik, bağımlı veya depresif bir ebeveynle büyümenin duygusal yaraları; fiziksel veya duygusal istismar veya ihmal; bunlar birçok ailede olur. Çocukluktaki aile dışı stres faktörlerinin de yetişkin sağlığını etkileyebileceği giderek artan ölçüde anlaşıldı. Bunlar arasında erken tıbbi travma, zorbalığa veya tacize uğramak ve mahalle şiddeti altında yaşamak yer alıyor. Bireysel olumsuz deneyimlerin ayrıntıları bir evden diğerine ve bir mahalleden diğerine farklılık gösterse de bunların hepsi, gelişen beynin gri maddesinin derinliklerindeki aynı organik kimyasal değişikliklerin habercisidir.

Felitti’nin gözlemlediği gibi, “bebeklik ve çocukluk yılları kaybolmaz, aksine bir çocuğun ıslak çimentodaki ayak izleri gibi ömür boyu sürer.” Veya T.S. Eliot’ın Four Quartets’te yazdığı gibi; “Başlangıcım aynı zamanda sonum”dur.

––

Tabii ki, bu olumlu korelasyonlar erken travma ve sonraki hastalıklar arasında var olsa da OÇD’ler yetişkinlikteki hastalığa neden olan tek faktör değil. Hastalık, yaşam tarzı, genetik, çevresel toksinler ve beslenme gibi birçok nedenden dolayı gelişir. Yetişkinlikte sadece çocukluğumuzda yaşananlardan dolayı hasta olmayız. Ve sadece çocukluk çağı travmasının ve olumsuzlukların yetişkinlikte hastalıkta bir rol oynadığını bilerek de iyileşemeyiz. Ancak Felitti ve Anda’nın araştırması bize, çocukluğumuzun şu anda karşılaştığımız sağlık sorunlarında etkin bir rol oynadığını kabul etmezsek, iyileşmenin daha zor olduğunu söylüyor.

İşte tam da bu nedenle bugün, ülke çapındaki laboratuvarlarda nöroloji uzmanları, bir zamanlar anlaşılmaz olan beyin-vücut bağlantısını inceliyor ve biyokimyasal düzeyde, çok küçükken veya ergenken karşılaştığımız erken dönem stresin yetişkinliğimizde bizi tam olarak nasıl yakaladığını, vücudumuzu, hücrelerimizi ve hatta DNA’mızı nasıl değiştirdiğini detaylarıyla ortaya koyuyor.

Share This