Altını 21. Yüzyılın kürkü olarak ayıplar dünyasına sokmaya ne dersin? Çocukluğumda altın dişli erkekler, kadınlar görürdüm.  Bazılarının altın dolgu yaptırdığını bazılarının da sağlam dişlerini söktürüp yerine altın diş yaptırdıklarını duyardım. Altın zenginliğin ve gösterişin sembollerinden biriydi, hâlâ da öyle. Parmağında yüzükler, kolunda bilezikler…

Kendimi bildim bileli değerli takılar bana çekici gelmemiştir. Ama bir arkadaşımın bebeği olduğunda, düğünde, doğum günlerinde yerine göre çeyrek altın, yarım altın, tam altın ya da altın takı hediye etmişliğim olmuştur. Bundan böyle asla!

Bu hediyelerimin Doğa’ya verdiği zararı bugüne kadar hiç sorgulamamıştım. Kazdağı katliamı, bu davranışımı sorgulamama yol açtı.  Tıpkı 70’li yıllarda bilinçsizce kürk giydiğim gibi. Kürkün nereden geldiğini ve nasıl elde edildiğini sorgulamak aklıma bile gelmemişti o yıllarda.  Kanlı elmasların da nereden geldiğini sorgulamıyordu kimseler o yıllarda. Farkındalık yoktu.

Bugün kürk giymeyi ve elmas takı takmayı kendi adıma mümkünü olmayan utanç verici bir davranış olarak algılıyorum. Bana ayıp geliyor. Bundan böyle altın almak ve altın takı kullanmak da ayıplarım arasına girdi.

Artık talebimle arzı kışkırtanlardan olmak istemiyorum. Çünkü Kazdağları’nda yapılan katliamda dünya vatandaşı olarak benim de sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Altın takı alan, altın hediye alan, altına yatırım yapan herkesin sorumluluğu var.

Satın aldığın her şeye onay vermiş oluyorsun. Eğer hiç kimse altın takı almasaydı,  altın hediye etmeseydi ve altına yatırım yapmasaydı, bu şirketler böylesine acımasız katliamı yapmaya hevesli, böylesine fütursuz olurlar mıydı?

Altın, asla paslanmayan ve kararmayan özelliğiyle eskiden dişçilikte, tıpta, elektronik ve bilgisayar alanlarında kullanılıyordu. Bugün hepsi için daha uygun ve daha ucuz yöntemler var. Günümüzde en yaygın olarak finans, yatırım alanında ve süs eşyası olarak kullanılıyor. Dünyada toplam altının yüzde 80’i takı olarak satılıyor.

Altın, çıkarma işlemi oldukça pahalı olan, oldukça nadir bulunan bir madendir. Dünyanın 5.000 ton toprağından ancak 20 gram altın elde ediliyor.

Altın evrende oldukça az bulunan, 79 protonu ve 118 nötronu olan yoğun bir elementtir ama sanmayın ki dünyada en değerli maden altın ve gümüştür.

Altın dünyada en pahalı olan değerli madenlerin üçüncüsüdür. İlk sırada rodyum, ikinci sırada platin, üç numarada altın var. Gümüş ise dokuzuncu sırada yer alıyor.

Dünya gezegeninin oluşumunda erimiş demir, dünyanın merkezine çöktü. Erimiş demirle birlikte altın ve platin gibi diğer değerli metaller de çekirdekte birikti. Gezegenimizin çekirdeğindeki değerli metalleri çıkarmamız mümkün olsa, tüm gezegenin üzerinde dört metre yüksekliğinde kalın bir tabaka oluşturacak miktarda olurdu.

Altın insan bedeninde de mevcut.  70 kilogramlık bir insanın bedeninde 0.2 mg. altın bulunuyor. Ama ultra lüks restoranlarda altın tozuyla süslenmiş gıdaları tüketerek hava basan zenginler var ya,  o altınlar beden tarafından emilmiyor, olduğu gibi bedenden çıkıp gidiyor, tuvaletleri zenginleştiriyor.

 Neyin değerli olduğuna nihai kararı veren, toplumdur.

Altının ekonomi üzerindeki etkisi değişkendir. Diğer yatırımların güvenli olup olmamasına göre değişen bir fiyatı var.

Altın asırlar boyu para olarak yani değiş tokuş aracı olarak kullanıldı. Çünkü sikke olarak basılması ve taşınması diğer değerli madenlere göre daha kolaydı. Ayrıca ışıltısı da çekiciydi.

Ama gerçekte toplum neyin değerli olduğuna onay veriyorsa o değerli olur.

Her şeyin fiyatını arz- talep dengesi belirliyor.

Sonunda en değerli şey altın, gümüş olmayacak. Hava, su ve gıda olacaktır.

Soruyorum altın alıcılarına? Havayı solumakta zorlandığında, aç ve susuz kaldığında hangisini seçerdin?

  • Bir ton altını mı?
  • Rahat nefes alabileceğin havayı, kana kana içeceğin temiz suyu, karnını doyuracağın sağlıklı gıdayı mı?

Yılmaz Özdil 8 Ağustos tarihli yazısında sadece yabancı şirketlerin  Türkiye’de sahip oldukları maden alanının 200 bin kilometreye ulaştığını söylüyor. Bu alan Türkiye topraklarının dörtte biri demek.

Hava kirleniyor, su kirleniyor, toprak çoraklaşıyor. Eko sistem bozuluyor, sadece bu topraklara özgü birçok endemik tür yok oluyor. Can çekişe çekişe ölen, keçiler, ceylanlar, daha nice canlılar….

Tüm bunlar bitmek bilmeyen hırslar, doymak bilmeyen açgözlülükler uğruna.  İnsan yaşamına bir katkı sağlamayan, “olmasa da olur” olan altın uğruna.

Altın alyans mı? Karar sizin. Gerçek ilişkilerin sürmesi altın alyansa bağlı değildir. Eşim Saim’le bizim altın alyansımız yok.  Ama gönülden birbirimize bağlıyız.

Kazdağı musibeti bir işe yarayabilir. Bilinç dönüşümü sağlayabilir.

Fark yaratmaya ne dersin? 

Altını tümüyle hayatından çıkarmaya ne dersin?  

Altını 21. Yüzyılın kürkü olarak ayıplar dünyasına sokmaya ne dersin?

Sevgiyle hoşça ol.

 Nil Gün                           

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/altini-degerli-kilan-kim-altin-olmasa-hayatinda-ne-eksilir/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/altini-degerli-kilan-kim-altin-olmasa-hayatinda-ne-eksilir/" data-text="Altını Değerli Kılan Kim? Altın Olmasa Hayatında Ne Eksilir?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/altini-degerli-kilan-kim-altin-olmasa-hayatinda-ne-eksilir/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This