Bu ülkeyi atalarından miras olarak değil de torunlarından emanet aldıkları bilinci ile hareket ederek yurt savunmasına katkı da bulunan, bir hilal uğruna güneş gibi batan kahraman Anadolu kadınlarını analım.
Aziziye Tabyası’nın kahramanı Nine Hatun’u,
Top mermileri ve kızını korumak için canını fedan eden Şehit Şerife Bacı’yı,
İzmit direnişinin kahramanlarından Kara Fatma’yı,
70. Alayın çocuk savaşçısı ve istiklal madalyası sahibi küçük Nezahat’ı,
Milli Mücadele’nin Halide Onbaşı’sını,
Oyun ve oynaşı bırakarak cepheye koşan kızı, kızanı,
Yeni Fatihler doğuracak yaşta Çanakkale’yi geçilmez kılan isimsiz kadın direnişçileri,
Ve daha nice adsız, sansız şehadet ve gazilik payesine ulaşmış kahraman Anadolu kadınlarını analım.
Onlar ne amazon, ne geyşa, ne feminist ne de kocaman kalçaları ile sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen ikinci sınıf beşerdiler. Onlar güneşli güzel günler için gül bahçesine gider gibi cepheye koşan, Allah’ı arzulayarak akşama kavuşan nice Ayşe, Fatma ve Elif’tiler.
Mehmetçik savaş alanlarının kayan yıldızı ise onlar da sönen güneşi idiler,
Onbeş yaşın körpelerini kınalı kuzu gibi harbe salan yar ve yarendiler.
Biliyoruz ki; aziz hatıraları için ne kadar çok şey yapsak yine de azdır.
Biliyoruz ki; onları ancak ebediyetler eder istiab.
O zaman belki yükselerek arşa değer başımız.
Ben, bu anneler gününde, kocası Yemen’de İngilizlere esir düşmüş, yıllar yılı sabırla, metanetle onu beklemiş, bilahare kavuşma şansı yakalamış, eşini kaybettikten sonra da çocuklarına hem annelik, hem babalık yaparak 82 yaşında sonsuzluğa göç etmiş Osmanlı kadını, Anadolu anası babaannemi hürmet, rahmet ve özlem ile anacağım.
O’nun aziz hatırası önünde saygı ile eğileceğim. Mezarına gitme imkanım olmadığı için elimdeki siyah beyaz fotoğrafına bakarak dualarımı göndereceğim…