On yıl önce o gün Manhattan’daki ofisime yürürken ulaştığım farkındalıklar birkaç yıl sonra yirmi altı yaşındaki Ashley adlı danışanla çalışırken daha da fazla işime yaradı. Birkaç yıl önce New York Üniversitesi’nden mezun olmuş olan Ashley pazarlama alanında iyi bir iş bulmuştu, iyi para kazanıyordu. Manhattan’da yaşıyor, çok çekici bulduğu, aynı zamanda da bağlandığı yirmi yedi yaşındaki finans uzmanı Kevin’le çıkıyordu. Dışarıdan bakıldığında hayatı muhteşem görünüyordu, ama ofisimde otururken bariz başarısına rağmen gergin ve anksiyeteye boğulmuş halde olduğunu görebiliyordum.

Ashley arada nefes darlığı çektiğini, kalp çarpıntıları yaşadığını ve kaslarının gerildiğini söyledi. Şirkette iyi bir pozisyonda olmasına rağmen işiyle ilgili endişelerine engel olamıyor, cebi dolgun olmasına, üstüne üstlük bir de yıllık ikramiye alacak olmasına karşın, sürekli olarak kirasını ödeyememe endişesi taşıyordu. Ayrıca Kevin’le ilgili endişeleri de vardı. Endişeleri ilişkilerinden ziyade Kevin’in hastalanma ihtimaline dairdi. Ayrıca Ashley hastalanmaktan ya da bir kazada yaralanmaktan da korkuyordu. Terörist saldırılarından da korkuyordu.

Ashley kaygısını ele almak yerine görmezden gelip aşmaya çalışıyordu, ama görünüşe bakılırsa bu onu kötü etkiliyordu. Ofisimi aradığında gündüz vakti yediklerini kısıtlamaya başlamıştı. Kilo almaktan korktuğu için değil; yemek yemek için işe ara verirse, endişeleriyle yüz yüze geleceği için. Ayrıca Kevin’e yapışmaya başlamıştı. Telefonu açmadığı takdirde onu arka arkaya arıyordu. Bu davranışları Kevin’i Ashley’e olan sevgisine rağmen kendini geri çekmeye itti. Bunun yanında Ashley ne zaman hızlı soluma ya da kalp çarpıntısı gibi belirtiler fark etse telefonunu alıp doğruca internet doktorluğuna soyunuyordu. Bu, kaygısını daha da artırıyor, kendine çeşitli hastalıklar yakıştırarak yanlış teşhis koymasına sebep oluyordu.

Meslektaşlarımın çoğu (neyse ki hepsi değil!) hayatta gayet güzel fonksiyon göstermesine rağmen Ashley’yi hastalık seviyesinde kaygıları olan bir nevrotik olarak görecektir. Böyle profesyonellerden birine gittiği takdirde Ashley muayenesinden hislerini yönetmeye yarayan somut beceriler edinmeden, elinde psikiyatrik ilaçların yazıldığı bir reçeteyle çıkacaktır.

Ne var ki ben Ashley ile konuştuğumda, onun kaygısını ilaçla ya da ilaçsız daha iyi yönetmeyi öğrenebilecek sağlıklı bir insan olduğunu sezdim. Besbelli, anksiyetesini azaltmak için çok fazla enerji harcıyordu, ama aksine, bu anksiyetesini besliyordu. Bana öyle geliyordu ki Ashley eğer bu seviyede bir enerjiyi kendini anlamaya, kendine karşı daha şefkatli olmaya ve Kevin dahil, başkalarıyla ilişkilerine emek vermeye aktarırsa hayat boyu çiçek açmayı -hem de anksiyetesine rağmen değil, anksiyetesi sayesinde çiçek açmayı- öğrenebilirdi. Ashley’yi pek çok konunun endişelendiriyor olması, bir şekilde hasta olduğunun değil, daha ziyade kendine dair bir şeyleri değiştirmesi gerektiğinin ve değiştiği takdirde işlerin düzeleceğinin, düzelmenin de ötesine geçeceğinin işaretiydi.

Birlikte yaptığımız çalışmada anladık ki, yüksek kaygısı, stres seviyesini azaltmaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyordu. Zihni ona şöyle diyordu: Ashley, gevşemeyi öğrenmen lazım! Kaygılıyken daha da fazla çalışma eğilimi işleri iyice kötüleştiriyordu. Onu endişelerine ve hissettiklerine daha fazla dikkatini vermeye teşvik ettim. Bu pratiği yapınca hayatının duygusal olarak endişe dolu bu döneminden çok daha dengeli, başarılı ve mutlu şekilde çıktı.

Tespit ettiğimiz bir başka şey de kaygısının bazen geçerli endişeleri yansıttığıydı. Sağlığıyla ilgili takıntılarının çoğu yüzeyseldi ama bir keresinde gerçekten de doktora görünmesi gerekmişti. Kolesterolü aşırı derecede yüksekti ve düşürülmesi gerekiyordu. İronik olan şu ki sağlığıyla ilgili kaygıları yüzünden bu önemli sorunun icabına bakması zorlaşıyordu. Zira yüksek kolesterol gerçeğiyle yüzleşemeyecek kadar gergindi. Ona bir kolesterol ilacı önerebilecek kardiyoloğa görünmesini ve diyetisyene gitmesini tavsiye ettim ve bunlar Ashley’yi zamanla daha sağlıklı bir noktaya getirdi.

Kendine özen göstermesi üzerine de çalıştık. Öğle yemeklerinde teknolojiden uzak durmasını, telefonunu kapatmasını, e-postalarını akşam belli bir zaman aralığında kontrol etmesini önerdim. Ayrıca her gün kahvaltıda besleyici şeyler, sonra da her üç dört saatte bir sağlıklı atıştırmalıklar yemeye başladı. Bunun yanında haftada iki kez gittiği bir kickbox dersine de yazıldı. Hayli motive olduğu için tüm bunları öncelik haline getirdi, hatta kendi de fazladan bazı faydalı etkinlikler ekledi.

Bu çalışmanın sonucunda Ashley’nin Kevin’le ilişkisi dramatik şekilde iyiye gitti. Ashley Kevin’e yapışmayı bıraktı. Böylece Kevin, Ashley kaygılı olduğunda, ona daha sevecen yaklaşabildi. Daha önemlisi, Ashley ne kadar kaygılı olduğu konusunda Kevin’e açılmayı başardı. Özgüvensizlik göstererek kaygısını ona yüklemek yerine onun hasta olmasından korktuğunu Kevin’le paylaştı. Başta Ashley incinebilirlik göstermekten korktu, Kevin’i kaçırmaktan endişe etti ama onunla gerçek hislerini paylaşınca Kevin derinden etkilendi, karşılığında Ashley’ye sevildiğini, önemsendiğini hissettirdi ve daha da yakınlaştılar -bu da güvenli bağlanmalarını sağlayarak Ashley’nin biraz daha gevşemesine vesile oldu.

Son olarak, Ashley’ye korkularıyla yüzleşmesini ve kontrol edebileceklerinin bir sınırı olduğunu kabullenmeyi öğrenmesini önerdim. Bunu spiritüel açıdan ele aldım. Ashley’yi insanları -evrenin genelinden yola çıkarak bakarsak- etki alanı çok küçük varlıklar olarak görmeye teşvik ettim. Ayrıca günlük tutmasını tavsiye ettim. Başına gelebilecek en kötü şeyleri yazmasını, sonra yazdıklarını tekrar tekrar okumasını söyledim. Korkularını kabullenmesini ve bazılarının realiteye dayanmadığını fark etmesini istedim. İşin sırrı Ashley’nin rahatsız olma konusunda rahat hissetmeyi öğrenmesiydi. Endişe dolu düşüncelerle ve olası ters durumlarla baş etme kapasitesini artırması gerekiyordu. Hatta ona telefonunu kullanarak en beter korkularının ses kaydını yapmasını, sonra bunları sabah işe giderken yolda dinlemesini söyledim. Bunları baskılamanın -internet doktorluğu yaparak- asla işe yaramayacağını bilmeliydi.

Ashley’nin hayatı tamamen değişti. Sadece kaygısı azalmakla kalmadı, Ashley mutlu olmaya başladı. Kendiyle, başkalarıyla ve spiritüelliğiyle olan ilişkisi büyük bir hızla gelişti. Bunun duygusal anlamda günlük hayatındaki yansıması aşikârdı. İlginçtir, Ashley’nin durumunda tüm bunlar hiçbir ilaç desteği olmadan meydana geldi.

Bazı kişiler profesyonel yardıma ihtiyaç duyabilir. Ashley’ye gelince, onun deneyimlediği şey anksiyeteden mustarip herkes için olanaklıdır. Dediğim gibi, çok yüksek kaygı düzeyi çoğunlukla yüksek zekâya, yüksek enerjiye ve eşsiz bir ilerleme kapasitesine işaret eder. Anksiyeteyi bloke etmeye ya da ortadan kaldırmaya çalışmak ters teper, çünkü bunu yaptığınızda içinizdeki enerji kaynağını kurutursunuz. Onun yerine aynı enerjiyi belirsizlikle barışmak ve hayatınızı kalkındırmak üzere kullanabilirsiniz. Böylece önünüze çıkabilecek her şeye daha hazırlıklı hissedersiniz.

Share This