1870’lerde bir kitap başlığı olarak kullanılmış bu söz. 1930’larda Naziler tarafından derince içselleştirilen bir slogana dönüşmüş. Birçok toplama kampının girişinde yer alıyor:
Çalışmak özgürleştirir!
Ama bu fikir sadece faşizmin değil endüstri devrimi sonrası modern dünyanın, tüketim toplumunun, kapitalizmin de şiarı. Ulus devletin vatandaşlar üzerinde; sermayenin kültür üzerinde; vizyonu el verdiği ölçüde gözü dönebilen işverenin çalışanlar üzerinde çalışmayı kutsallaştırarak serpilme, semirme aracı.
Çalışmak bizi nasıl özgürleştiriyor peki?
“Para verir bize, oyalanma imkânı verir, hayranlar verir, çalışmayı hayatın anlamı sayan köleler verir” demiş Ekşi Sözlük yazarı mylia.
“Çalışmak özgürleştirir. Keser ellerinizi ayaklarınızı. Serbest bırakır sizi, bütün düşlerinizden, hayallerinizden, amaçlarınızdan, heveslerinizden. Sizi sizden alır, geriye posanızı bırakır. Özgürleştirir sizi, kendi kendinizden uzaklaştırır. Çalışmak bizi kurtarır. Sabah kalkıp işe gitmek kurtarır bizi; bütün gün düşünmekten, gece yorgunlukla yatağa girdiğinizde bir süre sonra uyuyabilmek kurtarır sizi düşlerinizden, vaktiniz kalmayınca sonunda yaşamaya, kurtulmuş olursunuz ağırlığından hayatın. Paraya mutlu olursunuz, ete mutlu olursunuz, taşa mutlu olursunuz. Mutlu olmanın sıfırlarla ölçülmesine mutlu olursunuz. Kendinizi bir sayarsınız o sıfırların başında. Uyuşur gidersiniz hayatın akışında. Çalışmak sizi kurtarır. Çalışmak bizi kurtarır. Düşünmekten kurtarır, anlamaktan kurtarır, acı çekmekten kurtarır, sevmekten kurtarır, yaşamaktan kurtarır.”
Türkiye 35 OECD ülkesi arasında tatil günü sayısı bakımından sondan üçüncü geliyormuş.
İspanya’da mesela resmi tatilin ya da bir bayramın cumartesiye denk gelmesi durumunda tatil pazartesi günü başlatılıyormuş.
Şu İspanyol atasözünü bilince buna pek o kadar şaşırmıyor insan: “Çalışmak insanın değerli vaktini boşa harcamasıdır.”
Ne dersiniz, arbeit macht frei mı yoksa tembellik hakkı mı?