Gerçeği Anlat Gerçeği Yaşa
Blues gerçeği tanımlamaktır.
“Bluesta vurgulanan şey durumu değiştirmek değil, onunla beraber yaşayabilmektir. Tarlalardan kaçıyorsanız bluesu hissetmiyorsunuzdur, der Albert Murray.
Blues yaşamın ne olduğuna dair bir resmini çizer, ne olması ve nasıl olması gerektiğinin değil. Olası en iyi şartlarda dahi üzüntüyü ve sevinci bir arada yaşatabilir ve bundan rahatsızlık duymaz. Günümüzde hâlâ pek çok şarkıda geçen “I feel blue” ifadesi yarı sarhoşluk, nahoşluk ve depresif hissetme hâlini anlatır.
Herkes blues hisseder ve bu düşük ruh halleri bize saldırdığında her birimiz kendimizce bir savunma mekanizması icat eder, bu durumla savaşabilmek için çeşitli yollar geliştiririz. Ancak Keith David’in dediği gibi; Hiçbir şey blues hissini savuşturmak için blues müziği kadar işe yaramaz.
Kısacası blues müziği, ruhumuzu ele geçiren bu mavi şeytanları kovalamanın bir yoludur.
Blues çareyi kaçınılmaz olanın karşısında hiçbir şey yapmamakta arar. Acılarınız hakkında konuşarak, düşünerek ve çalarak adeta hareket etmeksizin köklerinize doğru bir yolculuğa çıkarsınız. Bir yönüyle bluesun değişimi yadırgayan statükoyu vurgulayan eğiliminden söz edilebilir. Ancak bu müziğin çıkış şartlarını, toplumsal ve bireysel anlamda değişmez acıların evrensel gerçekliğini ve günümüz için hala geçerli olan eşitlik bulmamış yaşam koşullarını dikkate aldığımızda kaçınılmaz bir yaklaşım olduğu anlaşılır. Psikolojik tedavi seanslarında da sorunların çözümü için harekete geçmezden evvel hareketin en önemli önceli olarak tam bir tanı koymak gerekmektedir.
Şarkıcı ve oyuncu Miche Bruden’e göre: Blues kesinlikle sadece hüzün değil, bundan çok daha fazlası. Âdeta bir şaka olarak kurulmuş. Bu mutlu bir müzik, evet bazen üzücü bir durumu ele alan ama asla üzgün olmayan bir müzik. Sanki içkinin etkisine benzer bir şey. Ancak kesinlikle daha iyisi.
Her türlü duruma yanıt verebilecek bir müzik olan blues; asıl sırrını, gücünü ve gizemini “ifade yeteneğinde” barındırdığını kanıtlamıştır. Çünkü blues müziği doğası aynı zamanda iyi bir edebiyatçıdır da. Gerçekliğin ifade ediliş biçimindeki “ustalık” gerçeği artık önemsiz kılacak kadar ironik ve ustaca dışavurum yaratır. Mesele hangi soruna nasıl çözüm bulduğun değil sadece ifade yeteneğinin kendisi ve dışavurumun formudur.
Gerçeği Anlat Gerçeği Değiştir
Bluesa günümüzden geriye doğru bakıldığında, giriş gelişme ve henüz sonucu olmayan bir tür hikaye algısı oluşmakta ve bu hikaye yüzyıllardır kendini tekrar ediyormuş hissine yol açmaktadır. Klasik bir blues şarkısı hayatın gerçekliğine bir uyanış, bu sayede bir etkileşim kurma biçimiydi. Ancak bir noktada yalnız bireysel ele alınan sorunların aslında toplumun belli bir döneminin genel niteliklerine ait olduğuna, toplumsal süreçlerin birer parçası olduğumuz gerçeğine uyanırız.
Bu uyanış anında artık ruhumuza Soul müzik eşlik eder. Soul müzik, siyahi gücün yükselişi ve siyahi kimliğin kendi gerçekliğine uyanışını temsil eder. Ancak bu pasif bir uyanış değildir, aynı zamanda bu gerçekliğin onurlandırılmasını talep eder. Ekonomik koşullarda yaşanan değişiklik ve yeni ırk ilişkileri zamanla daha farklı türden ruhsal çalkantılar yaratıyor ve bu duyguların şarkılara yansıma tarzını da değiştiriyordu. Blues modu, yeni koşullar altında oluşan yeni harmoninin dışında kalmaya başladı.
Hayat eskiden zorlu bir mücadeleydi ve kabullenmek dışında yapılabilecek hiçbir şey yoktu, diyor, Jerry B. Ancak koşullara uyum sağlama ve kabullenme dönemi sona eriyordu. Blues’da içe dönük olan duygular artık dışarıya yöneldi ve değişimi işaret etmeye başladı.
Big Billy bu durumu şöyle açıklıyor:Gençler blues ile ağlamayı çoktan unuttu, artık konuşuyorlar ve avukat tutuyorlar. Jim Crow Yasaları’nın ağırlığı karşısında siyahi toplum tarafından sosyal ayrımcılığa yönelik olarak geliştirilen yeni stratejiler ve davranışlar, eski pasif beklentilerin ve hayallerin yerini almıştı. Değişim sadece eski uyumlanmalara karşı ilgisiz kalmakla yetinmemiş, aynı zamanda bilinçli ve aktif bir reddedişi de beraberinde getirmişti.
Soul müzik bu süreçte hayati bir rol oynadı. Soul müzik hem siyahi kimliğin ayırt edici yönlerini bulup bu farklılıklara ışık tutmakta, hem de parlamasına izin vermektedir. Siyah; artık kalitesiz ve bayağı olan ya da beyazın kötü bir kopyası konumunda olan kişi değildir. Farklıdır ve kendinin farkındadır.
Gospel müziğinden büyük etki alan Soul, 1960’ların bilinciyle beraber, vadedilen geleceğin cennette değil, dünyada olduğu anlayışı gospel müziğin bilincini de dönüştürür. Artık yaşamdan sorumlu olan kurumlar kutsal değil, seküler olanlardır. Hem bakış açıları hem de müzikal yapısı açısından aralarında yakınlık nedeniyle gospel müziği, siyahi müzikal ifadenin laik ihtiyaçlarına göre yeniden uyarlanmış olan soul ile ilişki halindedir.
Malcolm X, Onlar özgürlüğümüzü aldılar ve bize İsa’yı verdiler demişti. 1960’ların Soul müziği ise, İsa’yı ve spiritüelleri, kendi müziklerine entegre ederek özgürlüklerini geri almak üzere yeniden anlamlandırdı.
(Bu yazı, yazara ait olan “Bana Biraz Blues Ver” adlı kitabın içeriğinden oluşturulmuştur.)
(Biyografi Güncelleme)
Beyza Dut –
Uluslararası İlişkiler lisans eğitminin ardından, İstanbul Üniversitesi, Türk-Alman ortaklığı kapsamındaki Uluslararası Medya Çalışmaları Yüksek Lisans programından mezun oldu. Halen, Ege Üniversitesi Gazetecilik doktora programında tez aşamasında olan yazar, Eğitim Yayınevi “İletişim ve Medya Alanında Uluslararası Araştırmalar” serisinde ve Detay Yayıncılık tarafından yayınlanan “Yeni Medya ve Etik” kitaplarında bilimsel makaleleri ile yer almıştır.
Araştırmacı, proje yazarı ve editör olarak iş deneyimlerinin yanı sıra, tiyatro temel eğitimi alan yazar, göç meselesinin insani boyutuna yönelik aktif saha çalışmaları, röportajlar ve sahne gösterileri gerçekleştirmiştir. 2022 yılında “Bana Biraz Blues Ver” adlı ilk kitabı yayınlanmıştır.