Günlerden bir gün genç bir kız camdan dışarıyı seyrederken kendisini derin düşüncelere dalmış vaziyette buldu.
Hayatının geçmişteki sayfalarına göz atıp, düşünüyordu. O sayfalara bakarken şimdiye kadar ilgisini çekmeyen bir şeye yoğunlaştı ve dudaklarından şu kelimeler döküldü; ”Ben şimdiye kadar yaşantımın çoğu karesinde hep başkalarının söylediklerine göre yaşamışım. Hayatımın her aşamasında hep başkalarının fikirlerini sormuşum ve adımlarımı onlardan aldığım cevaba göre atmışım. Sanki kendimden çok başkaları önemliymiş gibi davranmışım,”…
Mesela; beğenerek bir elbise aldıysa etrafındakilerden biri rengi güzel değilmiş, modeli hoş değilmiş, gibi laflar ettiyse beğenerek aldığı o elbiseyi giymek için eline aldığında, duydukları aklına gelir ve elbiseyi dolaba geri bırakırdı.
Daha buna benzer, küçük gibi görünen ama aslında bütün hayatını etkileyen şeyleri görür ve üzülürdü. ”Ben başkalarının hayatıma, düşüncelerime bu kadar girmelerine ve bana yön vermelerine nasıl izin verdim,” diye günlerce düşünür. ”Nasıl böyle birşey yaptım,” derdi.
Böyle düşünmeye devam ederken, kendisine değer vermediği için, kendisine güvenmediği için böyle yaptığını görür ve bu sefer de buna odaklanırdı.
”Evet hep başkaları ilk sıradaydı benim hayatımda,” derdi.
Hep, o ne der, bu ne der, ailem ne der, arkadaşlarım ne der, derken bir baktı ki yıllar geçip gitmiş; geriye sadece geçmiş sayfalardaki o hatalar kalmış.
Aslında hata demek mi doğru yoksa geç farkına vardığı farkındalık mı demek doğru orasını bilemiyorum.
Hani derler ya zararın neresinden dönsen kardır diye, bu olaya da öyle bakmak lazım herhalde. Onun belki çok yılları gitti, belki çok kaybı oldu ama hayat herşeye rağmen bütün güzelliğiyle devam ediyor.
O genç kızın bundan sonra hayatına farklı deneyimlerle devam edeceğine ve emin adımlarla kendi yolunda ilerleyeceğine inanıyorum.
Çünkü o benim en yakın arkadaşım ve ben arkadaşıma tüm kalbimle güveniyorum.