Macaristan’da bir deyişimiz vardır: Tek kalçayla iki sandalyede oturursan yarım kalça ile kalırsın.
İkili bir yaşam sürerseniz ara kapanacak, yakayı ele vereceksinizdir.
Özgür olduğunuzda sahici bir hayat sürebilir, iki sandalye arasında kalmaya son verebilir halde olursunuz. Tümüyle kendinizi gerçekleştirme sandalyesine oturursunuz.
Evliliği yıkılmanın eşiğinde bana geldiğinde Robin iki sandalye arasındaki boşlukta çırpınıyordu. Kocasının müşkülpesent taleplerine ayak uydurmaya çalışmaktan yorgun düşmüş, evliliğinde heyecanını kaybetmiş, boş geliyordu. Günün sonunu getirmek için bir oksijen maskesine ihtiyacı olduğunu düşünmüş, rahatlama ve keyif arayışında evlilik dışı bir ilişkiye başlamıştı.
Aldatma tehlikelibiroyundur. Yeni birsevgiliden daha heyecanverici birşey yoktur. Yeni bir yatakta çöpü kimin çıkaracağını, çocukları ve arkadaşlarını toplayıp futbol idmanına götürme sırasının kimde olduğunu konuşmazsınız. Sadece haz vardır, hiçbir sorumluluk yoktur. Ve geçicidir. İlişki başladıktan sonra Robin bi rsüre boyunca canlandığını, neşesinin yerine geldiğini, daha iyimser, daha doygun olduğunu, sevgi ve yakınlığa duyduğu açlık başka yerde karşılandığı için de evdeki kurulu düzene daha fazla katlanabildiğini hissetmişti. Fakat ardından sevgilisi resti çekti. Seçmesi gerekiyordu; o mu, kocası mı?
Takılıp kalmış, karar veremez bir halde benimle ilk seansına geldi. Bu ilk görüşmemizde dönüp dolaşıp içinden çıkılmaz görünen bu tercihlerine eksileriyle artılarını sıralıyordu. Boşanırsa sevgilisi gitmeyecek ama iki çocuğu yıkılacaktı. Evliliğini sürdürürse de ona kendisini görülü rve değer verilir hissettiren tek kişiden vazgeçmesi gerekiyordu. Seçim çocuklarının mutluluğuyla kendisinin tatmini arasındaydı.
Ancak yapması gereken temel seçim hangi erkekle birlikte olacağı değildi. Kocasıyla yaptığı her ne ise -geri çekilme, saklanma, sır tutma- değişmeye karar verene dek bunlar ısevgilisiya da her romantik ilişkisinde yapmaya devam edecekti. Özgürlüğü doğru erkeği seçmekle ilgili değildi. Herhangi bir ilişkide arzularını, umutlarını ve korkularını dile getirmenin bir yolunu bulmakla ilgiliydi.
Ne yazık ki bu yaygın bir sorun. Tutku ve bağlılıkla başlayan bir evlilik bile giderek bir hapishane hücresi gibi gelmeye başlayabilir. Yavaşça, zaman içinde olur bu ve parmaklıkların ne zaman takıldığını görmek çoğu zaman zordur. İlişki ye sızan alışılmış şeyler vardır -para, iş, çalışma, geniş aile konusunda stres ya da hastalık- ve çift, rahatsızlıkları giderme araçlarından yoksun olduğu için kaygı, incinme ve öfke birikir. Bir zaman sonra gerilim ya da kavgaya yol açtığından bu duyguları dile getirmek daha da zorlaşır, bundan ötürü bu konulardan kaçınmak tercih edilir. İki kişi farkına bile varmadan ayrı hayatlar sürmeye başlar. Kapı başka birinin gelip yitirilen şeyin yerini doldurmasına açıktır.
Bir ilişki gergin ise bu tek bir kişinin hatası değildir. Her iki kişi de mesafe ve kavgaları sürdürecek şeyler yapar.
Robin’in kocası mükemmeliyetçiydi. Robin’i eleştiriyor, yargılıyordu, hoşnut edilmesi zordu. Kendisinin de ilişkiye zarar veren şeyler yaptığını görüp kabul etmesi başta zor oldu: kendin igeri çekmek, başka odaya gitmek, bağlantısını kesmek, ortadan kaybolmak. Hepsinden çok, mutsuzluğunu bir sır gibi saklamak. Yaşadığı macera ikincil bir sırdı. Birincil sıra kışkanlıkla kocasından saklamaya başladığı her şeydi; günlük iniş çıkışları, tasa ve zevkleri, özlem ve keder.
Dürüstlük gerçeği kendinize söylemeyi öğrenmekle başlar.
Robin’e, eğer isterse ve kendi kendisiyle daha dürüst bir ilişki üzerinde çalışırken ilişkisini askıya alması koşuluyla tedavisine devam edeceğimi söyledim.
Ona iki alıştırma verdim. İlkine Yaşamsal Bulgular adını veriyorum. Ateşiniz iölçmenin, iç ikliminizin ve dünyaya getirdiğiniz duygusal havanın ayırtına varmanın hızlı bir yolu. Tek bir söz etmediğimizde bile sürekli iletişiyoruz. Yalnızca komadaysak iletişim kurmuyoruz. Günde birkaç kez bedeninizi gözden geçirmek için bilinçli bir gayret gösterin ve kendinize “Yumuşak ve sıcak mı yoksa soğuk ve katımıyım?” diye sorun.
Robin ne kadar sık sert, katı, kapalı olduğunu fark etmekten hoşlanmamıştı. Zamanla duygusal ateşini ölçme eylemi yumuşamasına yardımcı oldu. İkinci alıştırmayı da o zaman verdim: Örüntüyü Kesintiye Uğratmak, bir alışkanlık tepkisinin yerine bilinçli biçimde başka bir şey koymaktır. Robin kocasından uzaklaşma, kendisini esirgeme isteği duyduğunda sahneden çekilmemek için bilinçli bir çaba gösterecekti. Bakışını yumuşatacak, -uzun zamandır yapmadığı bir şey- kocasına sevgi dolu bakacaktı. Bir akşam sofrada usulca uzanıp elini tuttu.
Yakınlığa doğru atılmış ufacık bir adım. İlişkilerini yeniden inşa edeceklerse onarmaları gereken hâlâ pek çok şey vardı. Fakat yola koyuldular.
Saklanır, kimi yanlarımız yadsırsak şifa bulamayız. Sesini kestiğimiz, bastırdığımız şeyler, bodrum katındaki, giderek daha da umutsuz biçimde dikkatimizi çekmeye çalışan rehinelere benzer.
Biliyorum çünkü yıllarca geçmişim saklamaya, yaşadıklarımı gizlemeye, yas ve öfkemi örtmeye çalıştım. Savaştan sonra Bela ile komünist Avrupa’dan kaçıp Marianne ile Amerika’ya geldiğimizde normal olmak istedim. Olduğum gibi bi rharabe, Soykırım’dan çıkma bi ranne olmak istemiyordum. Bir konfeksiyon fabrikasında çalışıyor, düzinesi 7 sente erkek çocuk iç çamaşırlarının ipliklerini kesiyordum. Şivemi işitecekler korkusuyla İngilizce bir söz etmekten ödüm kopuyordu. Bütün istediğim uymak, kabul edilmekti. İnsanların benim için üzülmesini istemiyordum. Yaralarım ıgöstermek istemiyordum.
Çifte hayatımın neye mal olduğunu da on yıllar sonra, klinik psikolog eğitimimi tamamlayana dek görüp anlayamadım. Kendimi iyileştirmeden başkalarını iyileştirmeye çalışıyordum. Kendimi olmadığım birşey olarak gösteren biriydim. Dış görünüşte bir doktordum. İçteyse inkâr, üstün başarı ve mükemmeliyetçilik ardına saklanmış dehşet içinde on altı yaşında biri.
Gerçekle yüzleşe bilene dek. Sırrım vardı ve sırrımın avcundaydım.
Sırlarımızı kendimize sakladığımızda, bir inkâr, aldanma ve önemsememe tavrıyla yaşadığımızda, gözden geçirme ve salıverme olanaksızdır.
Bazen sır saklama ihtiyacı dile gelmemiş ya da bilinçsizdir. Bazen sessizliğimizi başkaları gözdağı ve zorla elde eder. İki durumda da sırlar zarar vericidir, çünkü utanç ve sürdürülmesi için ortam yaratırlar. Utanç ise her bağımlılığın özüdür. Özgürlük hakikatle yüzleşip onu dile getirmekten gelir. Önümüzdeki bölümde ele alacağım gibi bu da ancak kendi içimizde bir sevgi ve kabul ortamı yaratmamızla mümkündür.
SIRLARDAN KURTULMADA KİLİT NOKTALARI
- Tek kalçayla iki sandalyede oturursanız yarım kalça ile kalırsınız. İki sandalyeyi yan yana koyun. Bacak bacak üstüne atmadan bir sandalyeye oturarak başlayın. Ayaklarınızın yere nasıl bastığını hissedin. Kalça kemiğinizin sandalye üzerindeki ağırlığını hissedin. Omurganızın leğen kemiğinizden uzayışını, başınızın ensenizin üzerinde yükselişini hissedin. Omuzlarınızı gevşetip indirin. Birkaç derin, doyurucu, alırken uzayan, verirken sizi dengeleyen nefes alıp verin. Şimdi de kalçanızın bir yarısı bir sandalyede, diğeri ötekinde olacak biçimde oturun. Ayaklarınızı, kalça kemiğinizi, omurganızı, ensenizi, baş ve omuzlarınızı yoklayın. İki sandalye arasında bedeninizi ve nefesinizi nasıl hissediyorsunuz? Son olarak tek sandalyeye dönün. Ayaklarınız ve kalça kemiğinizle iyice yerleşin. Omurga ve ensenizi dikleştirin. Eve geri döndünüz. Yeniden hizaya, uyumlu hale gelirken nefesinizi izleyin.
- Dürüstlük gerçeği kendinize söylemeyi öğrenmekle başlar. Robin’in evliliğini iyileştirmek için yaptığı Yaşamsal Bulgular alıştırmasını deneyin. Günde birkaç kez bedeninizi yoklayıp duygusal ateşinizi ölçmek için bilinçli bir gayret gösterin. “Kendimi yumuşak ve sıcak mı, soğuk ve katı mı hissediyorum?” diye sorun.
- Güven veren başka kişilerin yanında gerçeği dile getirin. Destek grupları ile on iki adım programları gerçeğinizi paylaşabileceğiniz ve aynını yapan başkalarından öğrenebileceğiniz çok iyi bir ortam olabilir. Yaşadığınız yerde veya online, deneyiminizi anlayabilecek ve önem verecek insanlarla bir araya geleceğiniz bir toplantı bulun. Bunun size göre olup olmadığına karar vermek için en az üç toplantıya katılın.