Gecenin bir vakti öyle bir koku dolanıyor ki zihnimin kenarında; dumansız, çekingen, gitgelli; yön değiştiriyor, yan değiştiriyor, bir sızıyor, bir kaçıyor. Neydi bu? Ne kokusuydu? Burnum titriyor peşinde kanat çırparken. Aklımdaki koku kütüphanesini baştan sona tarıyorum. Dönüp dönüp “ağaçlar” rafına geliyorum ama ağaç değil bu. Başka bir şey… Bulamıyorum.
Hangi hatırayı gıdıkladığını bilemediğim kokunun asıl kışkırtıcısı Defne Suman. KD’nin yeni kalemi. Tozlu yaz otlarının üstüne çökmüş yoga yaparken zihnini nasıl susturduğunu merak ettiğim, su gibi yazan kadın. Aldatmanın sınırı nedir, sorusunu kurcalamış. Gerçekten… Nedir?
David Zinczenko, Erkekler, Aşk ve Seks adlı kitabında aldatmanın sınırı konusunda bir kadının anlattıklarını aktarıyor: Kadının bir kız arkadaşı, sevgilisin terk ediyor. Barda içip içip başka bir kızla öpüşmüş çünkü oğlan. Kadın da bu konuyu kendi sevgilisine anlatıyor. “Bu olay, erkek arkadaşımla benim aramda, neyin aldatma sayılacağı hakkında büyük bir tartışma kopmasına sebep oldu” diyor kadın. Sarhoşken verilen öyle bir öpücüğün aldatma sayılamayacağını söylüyor çünkü diğeri. Kadın da yazara soruyor: Ben böyle düşünmüyorum. Bu erkekler aldatmanın sınırını nerede görüyorlar?
Zinczenko da anlatıyor: Neredeyse bütün erkekler, seks yapmayı, oral seksi ve anlamlı dokunuşları aldatma olarak kabul ediyormuş. Ama işin içine aktif vücut bölümleri girince olay biraz daha müphem bir hal alıyormuş. Kadınların yarısı striptiz kulübüne gitmeyi, aldatmak olarak görürken, yüzde yirmisi eski sevgilisini google’da aratmayı aldatma kabul ediyormuş. Ortada bir sınır olduğu herkes tarafından kabul edilirken, kimin hangi sınırı geçtiği konusunda iki taraf anlaşamıyormuş. Pek çok erkek sınırı şu şekilde çiziyormuş: Erkekler eğer diğer kadınlarla ağız ve genital bölgeleri ilgilendiren fiziksel bir şeyler yaşarlarsa bunu aldatma olarak nitelendiriyorlar. Ama başka kadınlarla flört etmeyi, dans etmeyi ya da porno film izlemeyi veya striptiz kulüplerine gitmeyi aldatma olarak görmüyorlarmış.