İyi bir üniversiteye girmek için yıllarımızı harcıyoruz. İşe ilk girdiğimiz gün ve takip eden günler ise tam bir hayal kırıklığı. Teoride öğrendiklerimiz ile pratikte bizden beklenenler arasındaki uçurum, beraberinde işyerindeki mutsuzluğu kaçınılmaz kılıyor. Bu mutsuzluk ile maaş yatana kadar mücadele edip, paranın sıcaklığına kapıldığımız birkaç günün sonunda yine aynı döngü: İşe giderken geri geri giden ayaklar… Tabi iyi arkadaşlarınız, keyifli çalışma ortamınız, trafikte az geçen zaman, yeni bir şeyler öğrenmenin getirdiği mutluluk varsa ayrı. Ancak sonuçta yöneticiden gelen bir e-posta ile bunların hepsi yıkılabilir: “Bu işi benim dediğim gibi, hiç inisiyatif almadan, beynini kullanmadan, biraz da amele gibi çalışarak bitirebileceğine inanıyorum” içerikli e-postadan söz ediyorum. Şalterin attığı nokta…
Son birkaç yılda e-ticaret girişimlerindeki artışa dikkat ettiniz mi? En azından bir tüketici olarak, ne kadar çok e-ticaret sitesinin türediğini fark etmişsinizdir. Bu girişimlerin tümü uzman kişiler tarafından mı başlatılıyor sanıyorsunuz? Çoğu yukarıdaki paragrafta bahsedildiği üzere şalteri atan, ufak krediler çekip Çin’den ya da olmadı Tahtakale’den tedarikçi bulan bizim gibi insanlar tarafından başlatılıyor. Tabi sadece “kendi işimin patronu olmak istiyorum” dürtüsü yeterli değil. Biraz araştırma ile Türkiye’deki e-ticaret hacmi rakamlarına ulaşabilirsiniz. Potansiyeli görüp “biz bu işi yaparız” cümlesi de yeterli.
SAYFA-BOLUMU
Neymiş o rakamlar?
- 2013 itibariyle Türkiye’de online (çevrimiçi) alışveriş yapan 10 milyon kişi var.
- 5000‘i aşkın e-ticaret sitesi, 10 milyon kişiye hizmet veriyor.
- Kredi kartı penetrasyon oranında ise %77 ile Avrupa ikincisiyiz. Taksitle ya da krediyle internetten son model cep telefonu alan bir ülkeyiz. Bu rakam şaşırtıcı olmamalı.
- Kullanıcı başına online olarak bugün 182 euro harcıyoruz. Lüks ürünleri tercih edenlerin oranı %40; mutlu olmak için alışveriş yapan kadınların oranı %64; daima en ucuz ürünleri alanların oranı ise %30. Yani “ucuz olsun, çok satılsın” mantığı ile hareket ediyorsanız, bir kez daha düşünün.
- Güçlü lojistik altyapımız sayesinde bir kargo, en geç 3 gün içinde, ülkemizin en batısından en doğusuna iletilebiliyor. Trafik lambalarının üstünde, saniyelerin geriye sayışını gösteren sayaçların olduğu bir ülkeyiz; beklemeyi sevmediğimiz buradan belli.
- Mobil ticarette yüksek bir potansiyelimiz var. Örneğin 2011’den 2012’ye geçildiğinde mobil bankacılık hizmetinden yararlananların sayısı %68, mobil para transferi işlem sayısı %118, mobil uygulamalar ise %185 artmış.
- Sosyal medya ile e-ticaretin yakın bir ilişkisi olduğunu bilmeyen yok. Dünya sıralamasında facebook kullanımında 7., twitter’da 11., youtube’da ise 14. sıradayız.
Tüm bu verilere ek olarak, iyi bir web sitesi, sıkı bir reklam bütçesi, uzman bir müşteri hizmetleri yöneticisi ile dijital pazarlamaya hakim bir kadroya ihtiyacınız var. Hepsinden önce, online alışveriş konusunda epey deneyimli olmalısınız.