Nil Gün’ün Mayıs 2017 Bebeğim ve Biz dergisinde yayınlanan “Bebeğin İlk İlişkisi: Anne” yazısını okumak için tıklayınız.
Nil Gün’ün bu yazısı Haziran 2017 Bebeğim ve Biz dergisinde yayınlanmıştır.
“Doğum ne hayatın başlangıcı ne de gebelik sürecinin sona ermesidir. Yeni doğanı hayata hazırlamak için rahim içinde ve dışında süren gestasyon dönemi için çok önemli ve etkisi büyük bir ara dönem aşamasıdır.” Ashley Montagu
İnsan yavrusu, diğer türlerin yavrularına göre çok daha uzun süre anneye muhtaç bir varlık. Anne karnında geçirilen dokuz ay, onun temel gelişim sürecine yetmiyor. Büyümeye, gelişime anne rahminde devam etseydi, yani gebelik süreci dokuz ay değil de on sekiz ay olsaydı, vajinal doğum mümkün olamazdı. Bu nedenle gebelik boyunca süren gelişim, rahim dışında da devam ediyor. Özellikle doğum sonrasındaki ilk dokuz ay. Bu spesifik dokuz aylık döneme dış gestasyonel dönem deniliyor.
Bir kuzu, bir zürafa, bir fil yavrusu, doğduktan hemen sonra sallanarak da olsa ayağa kalkıp annesini takip edebiliyor. Memelilerin çoğu doğduktan çok kısa bir süre sonra yürüyerek annesinin peşinden gidebiliyor. Oysa insan bebekleri doğduktan sonra uzun süre annelerinin bakımına muhtaçlar.
Evrim ağacının üst seviyelerinde olan memeli ve yumurtadan çıkan hayvanların hepsi yavrularına bakar, onları besler, temizler ve tehlikelerden korur. Kimi yavrularını kollarında, kimi ayaklarının üzerinde, kimi de kesesinin içinde taşır. Kanguruların keselerinde taşıdıkları yavrularıyla olan görüntüleri pek sevimlidir. Dişi kanguruların karnında “kese” denilen ve yavrularının beslenmesini, korunmasını ve gelişmesini sağlayan bir bölüm bulunur. Bir keseli memeli olan kanguru yavruları bir aylık olunca, yeteri kadar gelişmeden doğar. Orada büyürler. Kese minik yavru için kusursuz yaratılmıştır. Süt muslukları servise açıktır. Yavru keseye düşer düşmez hemen memeye sarılır. İlk günlerde hiç ayrılmadan süt emer. Yavru ilk beş ayını kese içerisinde geçirir. Beş aydan sonra, başını dışarı çıkarmaya başlar. Sekiz aylık olunca dışarıda dolaşmak onun için daha eğlenceli olur. Ayrıca artık kese ona dar gelir ve sadece beslenme zamanı kafasını kesenin içine sokarak bir yaşına kadar süt ile beslenmeye devam eder.
Kanguru familyasında gebelik 20-40 gün gibi kısa bir dönemi kapsar. Yavrular ortalama 2cm boyunda ve 1 gram ağırlığında hiçbir organının gelişimi tamamlanmadan doğarlar. Gelişimlerini kesede tamamlarlar.Yavru kanguru annesinin kesesinde ne kadar kalır? “Dış gestasyon” süreci tamamlanana ve kendi başına annesinden uzaklaşabilene kadar.
İnsan yavrusu da tıpkı kangurular gibi tam gelişmeden doğar. Tıpkı kangurular gibi gelişimlerini spesifik bir süre içinde rahim dışında tamamlar. İnsan bebeğinin gelişiminin ana rahmi dışında geçen spesifik bir gelişim süresi var: İkinci dokuz ay. Bu ikinci dokuz aylık sürece “Dış gestasyon dönemi” deniliyor. Doğum, anne ile bebeğin fiziksel olarak ayrıldığı an olarak görülebilir ama bebeğin bebeğin ihtiyacı olan son şey bu fiziksel ayrılıktır. Doğa, bebeklerin gelişimini, rahmin dışında dış gestasyon dönemi tamamlanana kadar annelerinni bedeniyle temas halinde tutulmaları üzerine tasarlamıştır. Bu dış gestasyon dönemi, çocuk gelişimi araştırmacılarının tasarladığı romantik bir dönem değil, doğanın tasarladığı bebeğin fiziksel, duygusal ve psikolojik gelişimine çok derin etkisi olan önemli bir dönemdir.
Dış Gestasyon, Rahim Dışındaki Gebelik Dönemidir.
Yeni doğan bir bebeğe bakın. Çok çaresiz, çok muhtaç. Anne bedeninin sıcaklığına, beslenmeye, bakıma ihtiyacı var. Bırakın tehlikelerden uzaklaşabilmeyi sağdan sola dönemiyor, ihtiyaçlarını ancak ağlamanın değişik tonlarıyla dile getirebiliyor ve annesinin bu tonlamaların ne anlama geldiğini bilmesini umuyor. Yeni doğan refleksleriyle yaşama tutunmaya çalışıyor. Hayatının ilk yılının büyük kısmında bebek her yere bakıcısı tarafından taşınmak zorunda. Kendisini bir noktadan bir başka noktaya önce emekleyerek sonra yürüyerek taşıması adım adım gelişen bir süreç.
Benim de 1970’li yılların sonunda tanışma ve yakın arkadaşlık kurabilme onuruna sehip olduğum ünlü antropolog Dr. Ashley Montagu, 1986’de yazdığı “Dokunma” (Touching, The Human Significance of the Skin) adlı kitabında bebeğin doğduktan sonraki dönemde anne- bebek ilişkisinin ve dokunmanın yani tensel temasın önemini vurgular. Anne- bebek ilişkisinin, rahim dışında geçen ilk dönemlerinin yoğunluğunun, rahim döneminde geçen büyüme sürecinden daha da hızlı olduğunu uzun uzun anlatır. Yani bebeğin gelişimi anne rahminde başlıyor ve doğduktan sonraki dönemde yoğunluğu artarak devam ediyor.
Özetle; “Doğum ne hayatın başlangıcı ne de gebelik sürecinin sona ermesidir. Yeni doğanı hayata hazırlamak için rahim içinde ve dışında süren gestasyon dönemi için çok önemli ve etkisi büyük bir ara dönem aşamasıdır” diyor Montagu.
İnsan bebekleri biyolojik gereklilikten dolayı erken doğuyor. Bebek- anne ilişkisinin ana rahmindeki doğal iç içeliği gibi, “dış gestasyon” döneminde de annesiyle yakın ilişkide olması, bebeğin gelişen sistemleri için optimal ortam yaratır. Bu da bebeğin ilk dokuz ay sürekli ya annenin kollarında ya da sling’in içinde, annesinin koynunda bedeniyle yakın temas içinde olmasını gerektiriyor.
Doğa, bebeğin gestasyon döneminin, doğumdan sonra beyin ağırlığı en az iki misline çıkana kadar devam etmesini öngörüyor. Bu da genellikle doğumdan sonraki dokuz ay içinde gerçekleşiyor.
Günümüz bebeklerinin çoğu, günlerinin çoğunu yataklarında, bebek koltuklarında, bebek arabalarında, gecelerini ise yalnız başına bebek yataklarında geçiriyor. Annelerinin dokunuşu, kokusu, varlığı olmaksızın. Oysa doğa anne- bebek bir’liğinin doğumdan sonra da devam etmesini öngörüyor.
Ugandalı bebekler, tüm beslenme sorunlarına, imkansızlıklara rağmen, altı yaşına gelene kadar niye el bebek gül bebek büyütülen batılı bebeklerden daha sağlıklı büyüyor biliyor musunuz? İki yaşına kadar sürekli annenin koynuna ya da sırtına yapışık dolaştıkları için.
Sevgiyle hoşça olun.
Nil Gün
Trackbacks/Pingbacks