Jean Haner
Çin Yüz Okuma Sanatı
Yaşamınız boyunca kaç yüze gözünüz takılıp kaldı? Gördüğünüz her yüz benzersizdir, yalnızca o insan ruhuna aittir. İnsanların çoğu ebeveynlerden ve atalardan gelen bir gen karışımı yoluyla miras edinilen yüz hatlarının bir birleşimine sahip olduklarını ve yaşlanmaya bağlı olarak kırışıklıkların oluştuğunu varsayarlar. Her yüzün, o insanın kim ve neden o kişi olduğuna dair derin gerçekler taşıdığını asla tasavvur etmeyebilirsiniz.
Peki ya birisine sadece bakarak içinde kimin olduğunu söyleyebilseydiniz -nasıl bir yaşamı olmuş, nasıl düşünür, ne hisseder ve nasıl davranır? Ya evlendiğiniz günün neşesini, zor bir görevde öğrenilen dersleri ya da çocuğunuzun doğduğu o mucizevî anı kendi yüzünüzde görebilseydiniz? En önemlisi de, ya aynanızdaki yansıma içsel varlığınızın açığa çıkmasına yardımcı olan ve doğrudan ifadesine olanak tanıyan bir sırlar hazinesi olsaydı?
Birçok insan yüz okumanın bir eğlence, kozmetik cerrahi ile ilgili bir şey veya insanları sınıflandırmanın ya da yönetmenin bir yolu olduğunu düşünür. Aslında, akupunktur ve geleneksel Çin tıbbı ile aynı eski ilme dayanır. Bu bilgiye ait referanslar M.Ö.600’e kadar dayanan metinlerde bulunmuştur ve köklerinin M.Ö. 2697 ile 2597 arasındaki Sarı İmparator dönemine kadar izlendiği söylenir. İlk yüz okuyucuları, rollerinin rahip, sağaltımcı ve müşfik danışman karışımı olduğu söylenen yüksek eğitimli Taocu rahipler ve bilginlerdi.
Yüz okuma, ilk olarak bedenin her parçasının tüm bedenin bir ifadesi olduğu bütüncü inanışla ilintili olarak gelişti. Lazer ışınını bir imgenin bir bölümünden yansıtıp tüm resmi yarattığınız bir hologram gibi, yüz de tüm fiziksel benlikte neler olup bittiğinin eksiksiz ve mükemmel gösterimi olarak düşünüldü. Her önemli organın sağlık durumunun farklı bir yüz çizgisine yansıdığına inanıldı. Eski Çin’de, hekimlerin kadınlara dokunmaları yasaktı, hastalığı teşhis etmek için böylece yüz önemli bir teknik haline geldi.
Bu ilk hekimler, Batı’nın önemli bir bölümünün ancak birkaç on yıl önce kabul etme noktasına geldiği bir şeyin daha farkına vardılar: beden ve zihin dairesel bir etkileşim içinde var olur. Çin tıbbı, duyguların sağlıkta tamamlayıcı bir etken olduğunu çok önceden algılamıştı. Fiziksel ve zihinsel benlikler birbirinden ayrılamaz ve aslında vücudunuzun durumunu tetkik etmek için yüzünüzden okunan bilgi aynı zamanda duygusal doğanızın niteliklerini de ele verir.
O halde, Çin yüz okuma sanatı sağlık durumunuzu değerlendirmek üzere kullanılabilirken, öte yandan cebelleştiğiniz duygu örüntüsüne, bireysel güçlerinize ve zorlanmalarınıza ve hatta ilgi duyacağınız insanlara ve seveceğiniz işe parlak bir kavrayış getirir. En önemlisi, yüz okuma yaşamınız için elzem olan iki sorunun yanıtını verir: Siz kimsiniz? İçinizde nasıl bir çağrı duyuyorsunuz?
Yüzünüz genetiğinizin, çevrenizin ve yaşam deneyimlerinizin bir ürünüdür. Kim olduğunuzu, nereye gitmiş ve nereye gidiyor olduğunuzu gösterir; özgün potansiyelinizi ve mutlu olmak için neye gereksinim duyduğunuzu açığa çıkartır. Yüz hatlarınızdaki bilgi gerçekten anlamlı ve tatmin edici bir yaşam yaratmakta size yardımcı olacak harika bir kaynak olabilir. Tüm yapmanız gereken aynaya bakmaktır.
Yüz okuma ilk olarak Çin’de binlerce yıl önce bir sağlık tanılama yöntemi olarak gelişti ama gücü daha iyi kavrandıkça etkisi tıbbın ötesine yayıldı ve çöpçatanlık ya da iş yapılacak kişiyi seçmek gibi önemli yaşam kararlarında kullanıldı. Ancak zaman içinde, bu bilgi, feng shui gibi, halk arasında yavaş yavaş yozlaşarak bâtıllaştı. Taocu kökeninin zengin felsefesinden sıyrılınca, geriye sadece arkasındaki ilkelerin hiç idrak edilmediği bir sürü kural kaldı. Öyle ki, derinliğini kaybetti ve oldukça kaderci bir hale geldi. Yüzünüz yazgınızı belirlerdi. Eğer “uğursuz” yüz hatlarıyla doğmuşsanız sizin için olup olacağı bu kadardı!
Bu bakış açısı, günümüz bir yana, kadim Çin’de bile faydalı ya da anlamlı değildir. “Kötü” ve “iyi” yüz hatlarının olduğunu varsaymak, aklı, hiç kimseye yararı olmayan bir dizi korkuya dayalı bildirime indirger.
Yüzünüz yalnızca herhangi bir andaki içinizdeki sizin bir yansımasıdır. Siz değiştikçe görüntünüz de değişir. Geleceğiniz yüz hatlarınıza, sadece o ana kadarki kişiliğinizi yansıttıkları kadarıyla yazılmıştır. Siz kendi içinizde dönüştükçe, o da değişir. Geleceğiniz önceden belirlenmemiştir.
Yüzünüz yaptığınız her ayarı yansıtır. Kişisel gelişim ve değişim yaşayan insanlarda çarpıcı fiziksel değişikliklere tanık oldum. Kaşların farklı bir şekilde büyüdüğünü, dudakların değiştiğini ve kırışıkların azaldığını ya da kaybolduğunu gördüm. Bazen cilt, kıkırdak ve kemik yapısının bile içteki gerçek çalışmanın bir sonucu olarak değiştiği görülür. Yüzünüz içsel olarak kim olduğunuzun gerçek bir aynası gibidir.
Buda’ya atfedilen harika bir alıntı vardır: “Bugün kim olduğunuz dünkü seçimlerinizin sonucudur, yarın kim olacağınız bugünün kararlarının sonucu olacaktır.” Yüzünüz, geçmişte kim olduğunuzu ve bunun dönüştüğünüz insana nasıl katkıda bulunduğunu gösterir.
Değişmek için gücünüz her an ve hep vardır.