“Gezi Parkı” direnişinin o harika “kendiliğinden” oluşumu Türkiye için bir dönüm noktası oldu. İnsanlar medyada yer alan yazılar ve televizyonlarda yapılan söyleşiler sayesinde X, Y, Z gibi harflerle adlandırılan kuşaklar hakkında biraz olsun bilgi sahibi olmaya başladılar. Kuraldışı Dergi’nin Haziran 2013 sayısında yer alan “Gezi Parkı Hareketi ve Y Kuşağı” başlıklı yazımda şöyle bir tanım yapmıştım:
“Şu anda Gezi hareketini yaratanlar Y kuşağı çocukları. Onlar İndigo Çocukları. 1980-2000 yılları arasında doğan Y kuşağı araştırmacı, bireyci ve açık fikirli bir yapıya sahip. Üstelik sorumluluk taşıyan ve özgürlüğe saygılı X kuşağının çocukları bunlar. İlk bakışta sorumsuz ve narsist gibi görünseler de eski hiyerarşik düzen içinde sorumluluk ve görev almak istemiyorlar, yönetilmek istemiyorlar. Bu kuşak için barış ve özgürlük öncelikli. Otoriteye ve dayatmalara boyun eğmeyen bir yapıya sahipler. Kendisini olduğu gibi ifade etmek isteyen, ‘yaşa ve yaşat’ felsefesini benimseyen yeni insan onlar.“
Bu yazıma bir okurdan şöyle bir soru geldi. 1980-2000 yılları arasında doğan BÜTÜN çocuklar İndigo mu?
Cevabım net: HAYIR!
Bir çocuğun, gencin ya da yetişkinin İndigo olması, doğum yılıyla değil, aurasının katmanlarında yer alan HAYAT RENGİ ile ilgilidir. Hayat Rengimiz, auramızda beşikten mezara kadar değişmeyen tek renktir. Bu renk, bir insanın, “ömür” sürecinde vizyon parametrelerini, neler yapabileceğini, yeteneklerinin ve potansiyelinin gücünü belirler. Her Hayat Rengi’nin kendine özgü “ bilinç frekans tayfı“ vardır.
Her Hayat Renginde insanların var olduğu gibi, İndigolar da insanlık tarihi boyunca tek tük de olsa vardı. Bana göre insanlığı ileriye taşıyan bilim, felsefe ve sanat dünyasındaki önemli isimlerin çoğu İndigoydu.
İndigolar resmin bütününe baktığımızda insanlığın en ileri BİLİNÇ POTANSİYELİNE sahip kuşak değil elbette. Hatta ortalarda bile değil. Dünyada bugün yaşayan yetişkin yaştaki insanların çoğu hala evrimleşme sürecinde henüz insanlığın bebeklik, çocukluk ve ergenlik çağında. Evet, teknolojide özellikle son yüzyılda epey yol aldık ama bilinç düzeyimiz hâlâ çok ilkel. Bakın dünyanın haline. “Olmaya” değil “yapmaya” ve “sahip olmaya” önem veren nevrotik egonun hâkimiyeti altında olan ruhlar nasıl gelişebilir ki? Evrimleşme basamak basamaktır. İndigolar insanlığın evrimini bir üst basamağa -genç yetişkin basamağına – taşımak için buradalar. Doğayı talan eden, hırslarına yenik düşen açgözlü türümüzün ortadan kalkmasını engelleyebilmek için, inanlığı bilinçlendirebilmek için buradalar. İndigoların sayısı geçen her on yılda katlanarak artıyor.
Gezi Parkı oluşumu, değişik görüşlere sahip insanların bir arada nasıl barış içinde yaşayabileceğinin bir örneği oldu hepimize. İnsanları birleştiren şey bilgi düzeyi değil bilinç düzeyi. Fikirdaşlık değil duygudaşlık insanları birleştiriyor.
Bu yeni kuşak ile birlikte insanlık ruhsal farkındalık boyutunda bir sıçrama yaşıyor. Yaşı müsait olanlar, çok değil sadece 25 yıl önce, Türkiye’de kitapevlerinin raflarında bireysel gelişim, spiritüellik gibi bölümlerin olmadığını hatırlayacaktır. Çünkü raf açacak sayıda kitap yoktu piyasada.
İndigolar, 50’li yıllardan itibaren her yıl artan oranda dalgalar halinde dünyaya gelmeye başladı. Her dalganın özellikleri ve misyonlarında farklılık vardı elbette. Erken dalgalarda doğan “Bebek patlaması” ve X kuşağı İndigolar, sonradan gelecek olan İndigolara rehberlik yapacak ebeveynler ve eğitmenler oldular. 1976 yılından itibaren “saf” İndigoların doğumu çoğaldı. Onların sahip olduğu potansiyeli ve yetenekleri anlayamayan eski dünya sistemi, onları “Dikkat eksikliği” “hiperaktivite”, “asi””radikal” gibi bir takım tanımların içine hapsetmeye çalışıyor. Bu çocuklar sadece ruhlarının onlara gösterdiği yolda yürümeye çalışıyor ve neden eleştirildiklerini, yargılandıklarını, kısıtlandırıldıklarını, ilaçlarla uyuşturulduklarını anlayamıyorlar. Onlar kontrol edilemeyen asi gençlik değil. “Radikal” sözcüğü Latince “kök” kelimesinden geliyor. Onlar her sorunun kökenine inmeye, gerçek köklerini hatırlamaya ve köklerine uygun yaşamaya hazır varlıklar. Onlar marjinal değil, orijinal.
Yeni insan türü, bilinç potansiyelleri ile rezonansa girmeyen dogma ve inançları “yutmayı” reddediyor.
İndigoların olgunlaşma evresine adım atmaları yirmi sekiz yaşından itibaren hızla gelişiyor. Sevgi ve teşvikle bu kuşak çocukları ve gençleri ruhsal potansiyellerine erişebilir ve nice imkânsızı gerçek kılabilirler. Ama bu çocuklara ve gençlere rehberlik eden bilinçli yetişkinler olmazsa, yollarını kaybedebilir, adaletsizliğe ve baskıya karşı çıkmak adına zarar verici olabilirler. Nitekim son yirmi yılda gençler arasında çetelerin, şiddetin, uyuşturucu ve antidepresan kullanımının, intiharların artması bu bilinçli rehber eksikliğinin bir göstergesi. Civciv olma potansiyelini içinde barındıran her yumurtadan civciv çıkıyor mu? Doğal ortamda bunun gerçekleşmesi için tavuğun 21 gün boyunca yumurtaların üzerinde kuluçkaya yatması gibi, bu çocuklardaki potansiyelin ortaya çıkması için önce onların doğasına uygun ortamların ve rehberliğin sağlanması gerekiyor.
Evrimleşme kuantum sıçramalarıyla olur. İçinde bulunduğumuz dönem, insanlık tarihinin DÖNÜM noktalarından biri. Olağanüstü bir döneme tanıklık ediyoruz. Zamanı gelen değişimi hiçbir güç engelleyemez. Doğmaya hazır çocuğun doğumunu, hiçbir gücün engelleyemeyeceği gibi.
Evrimin bu dönüm noktasında sırada kristal ve gökkuşağı çocuklar var. Onlar da şimdiden aramızda bile.
Halil Cibran’ın ERMİŞ kitabında söylediği gibi:
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler,
Onlar kendini özleyen Hayat’ın oğulları ve kızlarıdırlar.
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler.
Sizlerin yanındadırlar ama sizlerin malı değildirler.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla.
Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye çalışabilirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç.
Çünkü hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.
NOT: İnsanlığın evrimleşme sürecini, dününü, bugününü, yarınını fantastik roman diliyle anlattığım GELECEĞİ HATIRLAMAK başlıklı kitabımda bazı okurlar kendilerini bulacaktır. https://www.kuraldisi.com/?cat_id=13&pro_id=238
Sevgiyle hoşça olun.
Nil Gün