Kaynaklar, ihtiyaçlar ve koşullar hakkında düşünüyorum bir süredir. Aklıma takılan temel soru şu: Doğa hepimize aynı koşullarda ve aynı dünyaya gelme olanağı sunuyor fakat dünyanın hangi noktasına ve hangi aileye geldiğimiz, yaşam koşullarımız üzerinde nasıl bu kadar etkili olabiliyor?
Gezegenin mülkiyeti kimseye tahsis edilmediğine göre üzerindeki kaynaklar da herkese açık olmalıdır. Fakat gerçek yaşam dediğimiz sanal kurguda işler böyle yürümüyor. Kendimizi güvende hissetmek için sürekli bir şeyleri biriktirme, elimizde tutma, hep biraz daha fazlasını elde etme telaşındayız. Parayı, gıdayı, eşyaları, doğal kaynakları… İhtiyacımızdan fazla biriktirdiğimiz her şey ise aslında bir başkasının ihtiyacı. Vaktimizi, enerjimizi bu günlük telaş içerisinde yitiriyoruz, boşa harcıyoruz.
Bu döngüyü kırmak için yapılabileceklerden biri de yeterli kaynaklara sahip olan insanlarda, bunları gerçek ihtiyaç sahiplerine yönlendirmek konusunda farkındalık yaratmak. Bu amaçla yakın zamanda bir çalışma yaptık. Öğrencileri taşımalı sistem ile çevredeki köylerden getirilen bir okula yardım yapmaya karar verdik. Öğrencilerin birçoğunun aileleri çevredeki çiftliklerde asgari ücretle geçici işçi olarak çalışıyorlar. Bu, her an işlerini kaybedebilecekleri ve çocuklarının okul hayatının başlamadan bitebileceği anlamına da geliyor aynı zamanda. Azıcık gelirleriyle ailelerinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar. Çocuklar da hayatı keşfetmeleri, tanımaları gereken dönemde yoklukla mücadele ediyorlar. Ankara’da kış çok sert geçer. Bunu tecrübe etmiş olanlar o havada ince kıyafetlerle titreyerek okula gitmenin ne kadar zor olduğunu anlayacaklardır.
Bu zorluğu fark ettikten sonra harekete geçtik ve durumu açıklayan bir yardım çağrısı yayımladık. İlk başta elimizde tamamlamayı hedeflediğimiz bir ihtiyaç listesi vardı fakat tahmin etmediğimiz kadar destek bulduk ve listeyi tamamlamanın yanı sıra başka çocuklara da yardım malzemesi sevk etme şansımız oldu. Bizim ilk çalışmamızdı. Biraz plansız programsız oldu ama hem çocuklara çok katkısı oldu hem de biz çok şey fark ettik, öğrendik.
Çocuklar artık okula titreyerek gitmek zorunda değiller. Kışın en çetin zamanında, çağrımıza kulak veren duyarlı insanların sıcacık dokunuşu sayesinde artık üşümüyorlar. Oyuncakları, yaratıcılıklarını sergileyebilecekleri boya kalemleri, defterleri var. Daha da önemlisi bu durumdan duydukları mutluluğun, onları da birer yetişkin olduklarında aynı duyarlılığı sergilemeye teşvik edecek olması. Bu, toplum adına çok önemli bir kazanç. Onlar bizim geleceğimiz aynı zamanda. Ve geleceğe umutla bakmak istiyorsak bizzat inşa etmenin sorumluluğunu hissetmemiz gerekir.
Bir konuda harekete geçerken eğer doğru yolda olduğumuzdan eminsek, sonuçlar hakkında tahmin yürütmek yerine yola devam etmeliyiz. Benim kendimi engellediğim en önemli nokta bu olmuş. Ne yapıp ne yapamayacağımı, nerede hangi kapının açılacağını kestirmeye çalışmaktan vazgeçtim. Yapılması gereken şey sadece karar almak ve yılmadan ilerlemek. Böyle yaptığımızda bütün kapılar açılıyor.
Neşeden, mutluluktan gözleri parlayan, hayatının henüz başındaki insanlar çabalarımızın karşılığını bulduğunun göstergesi. Bu çalışmayı sürekli hale getirebiliriz. Etkin bir işbölümü ve özveri ile çok daha fazla insana destek olabilir, yaşam koşullarının biraz daha iyileşmesine katkıda bulunabiliriz. Aslında böylelikle kendi geleceğimizi de adım adım oluşturuyoruz. Yapmamız gereken sadece karar vermek ve harekete geçmek.
Harekete geçmek için doğru zaman ise şimdi.