Robin Williams intihar edeli neredeyse üç hafta oluyor. Sosyal medya dünyasında artık eski bir haber. Ama intihar her daim yaygın bir haber ve biz çoğundan haberdar olmuyoruz.
Dünyada Cinayet Sonucu Ölen Her İki Kişiye Karşılık Üç Kişi İntihar Ediyor
Gazete sayfalarında, medyada her gün cinayet haberleri görüyoruz ama intihar haberlerine pek rastlamıyoruz. Bu da intihar oranının cinayetle karşılaştırılamayacak kadar az olduğu inancını yaratıyor. Gerçek oran ise çok farklı: Dünyada cinayet sonucu ölen her iki kişiye karşılık üç kişi intihar ediyor.
Bu şaşırtıcı bir rakam değil mi?
Medya intiharın özendirilmemesi için intihar haberlerine cinayet haberleri kadar yer verilmediğini savunuyor. Oysa şu da başka bir gerçek: Medya için cinayet haberi intihardan daha çekici; intiharda katil ve kurban aynı kişi. Hikâye ölümle son buluyor. Oysa cinayette iki ayrı kişi var. Hikâye ölümle başlıyor. Soruşturmalar, öldürme nedenleri, diğer kişilerin rolleri, mahkeme süreci, türlü çeşitli hayat dramları… Bu nedenle cinayet haberleri medyada yer alırken intihar haberleri kişi ünlü olmadıkça medyada pek yer almıyor.
İşte intiharla ilgili birkaç istatistikî bilgi:
Kadınlar erkeklerden üç misli fazla intihar girişiminde bulunuyor ama erkeklerin ölümle sonuçlanan intihar oranı kadınların üç misli.
Genç kadınlar genç erkeklerden daha fazla intihara teşebbüs ederken 50 yaşın üzerindeki erkekler 50 yaş üzeri kadınlardan daha çok intihar ediyor.
İntiharın en yaygın yolları: böcek öldürücü zehir içmek, ateşli silah kullanmak ve yüksek miktarda ağrı kesici hap yutmak. Erkekler silah gibi şiddet içeren yolları daha sık tercih ederken, kadınlar ilaç içmek gibi daha “acısız” yolları tercih ediyor.
Bir intihar girişiminin ölümle sonuçlanması sanıldığından daha az: 33 de 1. Yani intihara teşebbüs eden 33 kişiden bir kişi ölüyor ve diğer 32 kişi ise kısa ya da uzun vadeli sağlık sorunları yaşıyor. Hatta bakıma muhtaç bir yaşam sürmek zorunda kalabiliyorlar.
Gerçekten ölmeye kararlı insanları korkutan şey ölüm değil, ölüm esnasında çekebileceği acılar oluyor.
Kişinin hissettiği acı, acıyla baş edebilme yetisinin önüne geçtiğinde intihar, acıdan kurtulmanın bir yolu haline geliyor.
Çoğu insan, çok ciddi olmasa bile, hayatının bir anında intiharla ilgili düşünceleri aklından geçiriyor. Ama hemen herkes yaşamayı seçiyor çünkü krizin geçici olduğunun farkına varıyor. Yaşanan sorunun tam ortasında insanlar çoğu kez sorunun çözülmez olduğu ve kontrolü tümüyle kaybettikleri duygusuna kapılıyor. Çünkü acıyı dindiremiyorlar, net düşünemiyorlar, sağlıklı kararlar veremiyorlar, depresyondan çıkamıyorlar, uyuyamıyor, yiyemiyor (ya da çok yiyorlar), çalışamıyorlar, durumun değişeceğine ihtimal vermiyorlar, kendilerini değerli görmüyorlar, istedikleri kişinin dikkatini / ilgisini çekemiyorlar.
İnsanlar Neden İntihara Teşebbüs Eder?
Birilerini cezalandırmak, suçluluk hissettirmek, intikam almak için
“Hey, bana yardım edin, değerli olduğumu hissettirin” yardım çığlığının duyulması için
“Beni kaybettiğinizde değerimi anlayacaksınız” mesajını iletmek için
Yaşama dair hiç bir umut kalmadığı için
Gerçekten ölmeyi istedikleri için.
Hayatın getirdiklerini olduğu gibi kabul etmeyip, olması gerektiği gibi olmasında ısrar ettiğimiz, olana direndiğimiz ölçüde hayatla aramıza mesafe koyarız. Mesafe arttığı ölçüde umutsuzluk da artar. Umutsuzluk daima hayatı sonlandırmaya yönelik şiddet doğurur: Ya kendine yönelik ya da başkalarına yönelik şiddet. İntihar kendine yönelik, cinayetse başkalarına yönelik şiddettir. İlginç olan intihar oranının yüksek olduğu ülkelerde cinayet oranının düşük, cinayet oranının yüksek olduğu ülkelerdeyse intihar oranının düşük olmasıdır. Bastırılmış şiddet kendine bir hedef arıyor ve ifade buluyor.
İngiliz Psikiyatri Derneğinin bir araştırmasına göre, komedyenlerde psikotik özellik görülme oranı nüfus genelinin üzerinde. Wayne State Üniversitesinden intihar araştırmacısı Steven Stack, sanatçı ve sahne sanatçıları (buna komedyenler de dâhil) arasında intiharla ölüm oranı, ölümlerin yüzde 3′ünü oluşturuyor (nüfus genelindeyse bu oran yüzde 1,5).
Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) ikaz ettiği üzere: İntihar çoğu Avrupa ülkesinde her yıl trafik kazalarından çok daha fazla sayıda can alıyor. Küresel olarak ise her yıl cinayet ve savaşta ölenlerin toplamından daha fazla sayıda kişi hayatını intihar ederek kaybediyor.
Her yıl intihar yoluyla bir milyon kişi hayatını kaybediyor. Yani her 40 saniyede bir kişi intihar ediyor. Bu rakam, dünya çapında şiddet bağlantılı ölümlerin yarısını oluşturuyor. WHO, bu rakamın 2020 yılında 1,5 milyona ulaşacağını yani intiharla ölüm oranının 20 saniyede bire yükseleceğini öngörüyor.
WHO’nun raporunda şu bilgiler de yer alıyor:
Dünya çapında intihar oranları son 50 yılda yüzde 60 oranında arttı.
İntihar, 15-44 yaş grubundaki erkek ve kadınlar arasında en yaygın üç ölüm arasında yer alıyor.
Geleneksel olarak intiharın en yüksek olduğu kesim yaşlı erkeklerdi. Şimdiyse dünya ülkelerinin üçte birinde gençler en yüksek risk grubunda yer alıyor.
Ruh sağlığı bozukluğu (özellikle depresyon ve madde kullanımı) intihar ölümlerinin yüzde 90′ından fazlasını oluşturuyor.
İntihar en çok sosyoekonomik, ailevi ve kişisel krizlerin yaşandığı dönemlerde ve kimlik bunalımı sonucunda başvurulan ölüm yolu oluyor.
İntiharı önlemeye çoğu kez sadece ilaç ve birebir konuşma terapisi yetmiyor. Hatta modern tıp tarafından teşvik edilen bu yöntemler çoğu kez, semptomları geçici olarak baskıladığı için rahatsızlık veren süreci uzatabiliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) , intiharı önlemenin ve zihinsel hastalıkları iyileştirmenin yolu olarak yapılan bazı çalışmalarla ilgili umut verici haberleri var. Bu çalışmalar, İngiltere ve Finlandiya’da intihar riski yüksek kişiler üzerinde yapılıyor. Grup çalışmaları özsaygının yükseltilmesi ve sosyal “bağlantı” kurmaya yönelik psikososyal tedavileri kapsıyor.
İntihar geçici sorunlara kalıcı “çözüm” bulmanın en umutsuz yoludur. İntihar umudun tümüyle yitirildiği ruhsal iflas durumudur.
İnsan zihin, beden ve ruhtan oluşan bir varlık. İyileşmenin insanın üç boyutunda da gerçekleşmesi önemli.
Sevginin yaşam sevinciyle hoşça olun.