Çoğu insan çözülmesini istediği bir gizem olduğu için terapi görmek ister. Yirmi yılı aşkın süredir mesleğini icra eden bir klinik uzman olarak daha hiç kimsenin “Babam beni sevmedi” diye yardımımı istemeye geldiğini duymadım. İnsanlar şimdiki zamanda olan bir şey nedeniyle yardım arar. Esasen, yıkıcı olduğunu bildikleri bir şeyi yapar, hisseder ya da düşünürler ama bunu durduramazlar. Çoğu insan talihsiz bir çocukluk geçirmiş olduğu halde bunun yaşadıklarıyla ilgisiz olması gerektiğine inanır; çünkü hepsi geçmişte kalmıştır. İşi daha da kötü hale getiren bu “olması gerekenler”dir, çünkü “Farklı şeyler yapıyor, hissediyor veya düşünüyor olmam gerekir” demek insanları daha da başarısız hissettirir ve sahip oldukları kendilerine dair her türlü olumsuz görüşü arttırır.
HEPSİ BİR YERDE KAPANIP KALMIŞTIR
Sorunlardan biri insanların çoğunun geçmişi sadece bir “öğrenme deneyimi” olarak görmesidir. Şöyle düşünürler: “Bir şey oldu, bu yüzden ben de belli bir şekilde hissetmeyi veya davranmayı öğrendim. Ama bu yıllar önceydi. Şimdi daha yaşlı ve daha olgunum ve doğruları biliyorum, öyleyse neden peşimi bırakmıyor? Bende bir bozukluk olmalı.”
Ters bir durum olabileceğini ama bunun bizi tanımlaması gerekmediğini aklımızda tutmamız iyi olur. Bunun anlamı beyinlerimizde fizyolojik olarak depolanmış, olayın gerçekleştiği zamanki duyguları ve fiziksel duyumsamaları içeren belirli işlenmemiş anıların mevcut olduğudur. Bu anılar işlenmedikleri için her tetiklenişte olumsuz düşünce ve duygular üretmeyi sürdürürler. Bu yüzden bazı çok başarılı arkadaşlarınızın ailenin bir üyesiyle telefonda konuşurken bir anda çocuk gibi konuşmaya ve davranmaya başladığını duymuş veya görmüş olabilirsiniz. Hatta ebeveynleriyle veya abla veya ağabeyleriyle konuştukları sırada kendilerini aciz hissetmeye başlarken yüz ifadelerinin ve beden duruşlarının değiştiğini bile görebilirsiniz. Biz bu konuda bir şey yapmadıkça duygu, düşünce ve fiziksel duyumsamalar kontrolü ele geçirir. “Yeterince iyi değilim. Rencide olacağım. Başarılı olamam.” Bunlar tekrar tekrar ortaya çıkabilen duygulardır. Bu bölümde sizi istemediğiniz tepkiler içine sıkıştıranın hangi anılar olduğunu keşfetmeye başlayacağız.
Genetik yapının ve ele alınmayı bekleyen güncel durumların da konuyla ilgisi olduğunu vurgulamalıyım. Genetik bir yük nedeniyle beyinlerimizin işlev görme şekli bizi farklı olayların etkilerine karşı daha az veya daha çok duyarlı yapabilir. Genlerimiz, bizi belirli şartlar yerine geldiği takdirde farklı zihinsel bozukluklar geliştirmeye de yatkınlaştırabilir. Ancak, bu durumlarda bile semptomlara zemin hazırlamak için çoğu kez bir yaşam deneyimine ihtiyaç vardır ve başka türlü deneyimler de onlarla savaşmakta yardımcı olabilir. Genetiğimizi değiştiremeyiz ama yaşam deneyimlerimizi doğrudan ele alabiliriz.
Milyonlarca insanla çalışarak EMDR terapisinde rahatsız edici, kontrolsüz tepkilerin en başta gelen nedenlerinin işlenmeden beyinde depolanmış deneyimlerden oluşan anılar olduğunu bulduk. Doğal yoldan ya da terapist yardımıyla işlenen anılar rahatsızlık veren duygu, inanç ve fiziksel duyumsamaların bellek ağlarımızda daha fazla tutulmaması için öğrenme süreçlerine dönüştürülür. Bu yüzden, bizim aradıklarımız, olumsuz ve sıcak olanlar, TSSB’ye zemin oluşturacak önemli bir travma gibi tek bir olay gibi, çocukluktan kalan zorbalıkla karşılaşmak, alay edilmek, bisikletten düşmek, ebeveynlerinizi kavga ederken duymak, bir arkadaşınızın size ihanet ettiğini keşfetmek, erkek arkadaşınız tarafından reddedilmek, bir eğlenceye davet edilmemek (liste daha uzayabilir) gibi daha olağan olaylar da olabilir. Her ne olursa olsun, bu olumsuz hadiselerin, depolanmış ve hâlâ taze olmaları halinde, şimdiki zamanda olumsuz birer etkisi olabilir.
Sorunlara bazen de yapılmayan şeyler yol açabilir. Örneğin, evde ihmal edilmek, belli bir zamanda, ekseriyetle ya da bir gök gürültülü fırtına sırasında ulaşılamayan bir ebeveyne sahip olmak önemli bir sıcak nokta olabilir. Çocuklar istemsizce ağlar çünkü donanımları yardım istediklerinde bir koruyucudan yanıt almak üzere kurulmuştur. Eğer bu olmazsa, deneyim beynin içinde işlenmemiş bir anı olarak kilitli kalabilir. Bu, savaş sonrası kuşağından birçok kişinin neden bazen anlam ifade etmeyebilen bir umutsuzluk duygusuna kapıldığını açıklar. Ne sıklıkla beslenmeleri gerektiğine dair “kurallar” olduğu için kaç bebeğin karanlıkta tek başına ve aç aç ağlatıldığını düşünün.
EMDR terapisi yaptığımızda, değerlendirme kişi kapıdan içeri girer girmez başlar. Terapist esasen sorunu kapağı vidalanarak hastanın içine hapsedilmiş bir kutuymuş gibi düşünür. Bu durumda onunla ne yaparsınız? Tahtaya çekiçle vurabilir ya da bir manivelayla açmayı deneyebilirsiniz. Ama kapağı kaldırmak için açılması gereken vidaları aramak daha yararlıdır. Ve işte bu bölümde bakmaya başlayacağımız şey budur. Sorununuzun temelinde yatan özel anıların bazıları nelerdir?
HEP ÇOCUKLUKLA MI İLGİLİDİR?
Başlamadan önce, hepimizin özgün bireyler olduğumuzu ve her şeyin kaynağının çocukluk anıları olmadığını açıkça belirtmek isterim. Araştırmalar eski olayların sonraki sorunlar karşısında korunmasız hale gelmemize neden olabildiğini göstermekle birlikte, bazen yeni bir durum da ödümüzü kopartıp feleğimizi şaşırtabilir. Örnek olarak, birlikte çalıştığım ilk savaş gazilerinden biri olan Tony’nin durumunu tarif edeceğim. Onu tanıdığımda, Tony Vietnam’dan döneli on yıldan fazla olmuş ve bu sürede giderek yalnızlaşmıştı. Bir ormanda yaşamaya başlamıştı ve ücretsiz terapi sunduğum için gelmeye karar vermesine rağmen durumunu, “Aman ne kaybederim, diye düşündüm. İşe yaramasını beklemiyorum. Ama neden gitmeyeyim?” sözleriyle ifade ediyordu.
Tony sürekli panik atak geçirdiği için tedaviye girdi. Ne zaman bir uçak geçse, korunmak için başını eğiyordu. Bu denli şiddetli tepki düzeyi TSSB’si olan bazı hastalarda ortaya çıkabilir. Kayıt sırasındaki konuşmadan bana burada önemli bir kontrol sorunu var gibi göründü. Her şeyi denetim altında tutmak için çok büyük çaba gösteriyor ve kontrolün elinden kaçtığını hissederse, panikliyordu. Bu yüzden kendisi için kontrolsüzlüğü en iyi temsil eden anıyı işlemek suretiyle kontrolsüzlük duygusunu araştırmayı önerdim. “Tamam, elbette. Ne olacaksa olsun” dedi. Herhangi bir şeyin işe yaramasını zaten beklemiyordu. Vietnam’da olan hiçbir şey hakkında konuşmak istemedi ama karısının onu tutuklatmasıyla ilgili anısından bahsetmeye istekliydi. Karısı bir gece onu iyice sarhoş etmiş ve polise telefon ettikten sonra karavanını terk etmesini sağlamıştı. Tony, oradan uzaklaşmaya çalışırken alkollü araba kullanmaktan tutuklanmıştı. Bu deneyim kontrolsüzlük duygusunu açık bir biçimde gösterdi.
Bu anısını ve başarısız bir cinsel karşılaşmayla alakalı bir diğer anıyı işledikten sonra Tony kontrolün elinde olmadığını çünkü “nasıl olsa her şeyde olduğu gibi burada da başarısız olacağını” söyledi. Ama artık Vietnam anılarından biri hakkında konuşmaya istekliydi. Tony bir doktor; birliğinde serum bitiyor bu yüzden birlik komutanı yeni serum tedarik etmesi için onu bir başka birliğe gönderiyor. Savaş alanını baştan başa koşarak geçiyor, serumu alıyor ve gerisin geri koşmaya başlıyor, o sırada başının üzerinden bir füze geçiyor ve onu yere yıkıyor. Ne kadar baygın yattığını hiç bilmeden orada ayılıyor, her iki kolu da yerinden çıkmış. Eğiliyor ve serum torbasını dişleriyle tutup kaldırıyor ve koşarak birliğine geri dönüyor. Torbayı ağzından bırakıyor, arkasını dönüyor ve komutan koşarak ona geliyor ve (geç kaldığı için) “Tebrikler, az önce iki adam öldürdün” diyor.
Komutan ve otorite meselesini içeren bu anıyı (ve babasıyla nasıl ilişkilendiğini) birlikte işlemeye başlıyoruz. Tony anıyı rahatsız edici olmadığı şekliyle işledikten sonra artık rahatlıkla kontrolü elinde tutabildiğini hissetti. Bir ay sonra onu tekrar aradığımda panik atakların geçtiğini bildirdi. Yukarıdan bir uçak geçtiğinde saklanmak için kafasını eğmek yerine sadece “Bunlar neden buradan çıkıp gitmiyor?” diye düşündüğünü fark etmesinin yaklaşık üç gün aldığını söyledi. Genellikle olduğu gibi, işlemeden sonraki değişiklikler Tony’nin bile başlangıçta farkında olmadığı şekilde, otomatikti. Panik tepkileri, uygunsuz şekilde depolanmış olan işlenmemiş bilgi nedeniyle tetiklenmişti. İşleme sırasında anıları “sıkışıp kalmış” olmaktan öğrenme deneyimine geçti ve şimdi beyninde yeni sağlıklı tepkilerinin temeli olarak uygun şekilde depolandı.
Sonuç itibariyle Tony’nin başlangıçta babasıyla olan ilişkisinden kaynaklı otoriteyle sorunları olmasına rağmen panik ataklarıyla doğrudan ilişkili olan, bellek ağlarında depolanmış korkunç bir savaş deneyimiydi. Savaşa doktor olarak katıldı. Acı ve ıstırabın hafifletilmesine yardımcı olmayı arzu ediyordu. Gücü çerçevesinde yardım etmek için (her iki kolu da çıkmış, baygın olarak yere serildikten sonra ağrılar içinde ve harcadığı güçten bitkin düşmüş durumdayken) her şeyi yapmış olmasına rağmen asker arkadaşlarını öldürdüğünün söylenmesi büyük olasılıkla her kim için olsa sorunlara neden olurdu. Ama mesele sorunların ne kadar süreyle devam ettiğidir. Eğer zaman içinde kendi kendilerine yok olmuyorlarsa, ilgilenilmeye ihtiyaçları vardır.