Eskiden gafil avlandığımda kızgınlık hissederdim, şimdilerde ise şükran duyuyorum.
Çünkü istemeden de olsa beni herhangi bir korkum ya da zaafım ile gafil avlayan, içe dönmemi ve kendimi sorgulamamı kolaylaştırıyor, kendimle yüzleşme egzersizleri yaptırıyor.
Bana bu kadar değerli bir armağan veren birine şükran duymayayım da ne yapayım?
Yaşayan bilir, bu çok tuhaf bir duygu… Ona alışmak zaman alabiliyor.
Kendimize karşı ne derece objektif olabildiğimizin sınandığı böyle anlar çok ama çok değerli.
Bu işlerin maalesef bir formülü yok, yaşayarak öğreniyoruz.
‘Her şey önce kabul duygusu ile başlar’ söylemini hatırladığım böyle anlarda, kabul duygusuna sadece bir adım mesafede olduğumu hissediyorum, gel gör ki o bir tek adımı atmak bazen çok zorlayabiliyor.
O an öyle bir an ki o adımı atmak için gerekli bilgiye sahip olduğunu biliyorsun, neden adım atman gerektiğini de biliyorsun, ödülünün ne olacağının da gayet iyi farkındasın, ama gene de zaman zaman görünmez bir şey sanki önünde engel duran bir duvar gibi karşına dikiliveriyor.
İşte bunlar maskelerimiz, biliçaltı kayıtlarımız, savunma mekanizmalarımız, egomuz…
Bu yüzleşme anı çok büyük bir enerjiye sahip!
Yüzleşme korkumuzu bir kenara bırakıp adım atmayı başardığımızda müthiş bir rahatlama duygusu ve huzur bizi bekliyor.
Kendimle yüzleşirken çok zorlanıyorsam, önce geriye çekilip kendimi dışarıdan izlemeyi seçiyorum, yaşananlar sanki bir başkasının hayatıymışçasına izliyorum…
O zaman karar vermek ve adım atmak daha kolay oluyor.
Ne de olsa bir başkasına çözüm üretmek bizi bize çok iyi hissettiren bir duygu yaratıyor, yürüdüğümüz yola devam etmemiz için motive ediyor.
Bizi kendimize yeterli hissettiriyor, değerli hissettiriyor…
Yeterlilik ve Değerlilik enerjisi yükselince de adım atmak kolaylaşıyor.
Bana ayna olan, içe dönmemi hızlandıran herkese şükranlarımı sunuyorum.
İyi ki varsınız, iyi ki gelişimimi destekliyorsunuz.