Bu itirafı dört sene önce kendime yapmıştım. Ve o gün hayatımda büyük bir değişiklik yapmaya karar verdim.
Hepimizin hayatında pişmanlıklar olabilir. Olmalıda… ki, her yapılan hatanın bize bir tecrübe olarak döndüğünü anlamamız için sanırım bu hataları yapmamız gerekiyor.
Benim en büyük hatam, kendimle otuz beş yaşında dost olmam oldu. Daha önce fark etseydim keşke dediğim bir dönemdi bu.
O yaşa kadar kendimi tanımak ve geliştirmek adına bir şeyler yaptım elbette ama korkularım vardı.
Paylaşımlarımı, öncelikle başkalarıyla yaşamayı tercih etmiştim. Çünkü her şeyin paylaşınca güzel olduğuna inandırmıştım kendimi. Oysa önce kendiyle paylaşmalıymış insan. Başkasına verdiğiniz değerlerin, sizin hayatınızı engellediğini fark ettiğinizde yaşadığınız olumsuzluklar, uğradığınız hayal kırıklıkları, beklentilerinizin sadece bir beklentiden öteye gidemeyişi sizi zamanında üzse de bardağın o son damlasında, ARTIK YETER dediğiniz o kısımda bir değişiklik yapmak gerekiyormuş.
Kendisi ile yalnız kalmaktan korkan ben, kendimi keşfettiğimde ne kadar çok şey kaçırdığımı anladım. Buna bir son vermeliydim… Ve bir gün kendime çıkma teklifi ettim.
Ön balayı tadında başlayan, sorular ve cevaplarla geçen tanıma randevularım hep olumlu geçti. Kendini sevmeyen biri değildim ama kendim ile beraber bir şeyler yapmaktan kaçan biriydim.
Kendime öncelikler tanımalıydım artık.
Denizi tek başına seyretmek de güzelmiş, kahveyi yalnız yudumlamak da… Çakır keyif olup tek başınıza fasıl yapmak sarhoşluk ya da delilik değil, ruhunuzun özgürlüğüymüş. Kendinle dalga geçip eğlenirken çevrendekilerin de eğlendiğini görmek çifte keyif veriyormuş.
Kendinizle olan bu birlikteliğinizdeki pozitiflik, bulunduğunuz ortama da yansıdığı için, dostlarınız seviniyor, düşmanlarınız üzülüyormuş.
Artık hak ettiğime inandığım hiçbir şeyi esirgemiyorum kendimden. Bilinçaltımdaki her şeyin karanlıkta kalıp, bir gün beni vurmaması için cesurca ışık tutuyorum üstlerine.