Elini Kaldır ve Yüreğine Götür. Tut ve Okşa Onu. Ona Dokunamasan bile Hissetmiş Olacaksın! Bunu denemelisin. Ruhun derinliklerine inmelisin zaman zaman. Oradan yüreğine… Bütün bedenini gezmelisin!
Ağaçları İzle! Yapraklarını Döker ve Sonra Tekrar Açar. Meyveler Rengarenk Şekilde O Dallarda Yerlerini Alırlar ve Sonra Tekrar Kaybolurlar. Ve Sonra Kendine Dön; İçeride Olup Biteni İzle. Mutluluk Gelir ve Gider. Huzur Gelir ve Gider. Öfke, Stres Gelir ve Gider.
Yaşamın Akışına Farkındalıkla Tanık Oluyorsun. Akışın İçindesin. Bu En Büyük Meditasyon Halidir. Sadece İzle! Ve Ara Sıra Kendini Ziyaret et.
Kendi içine olan ziyaret, en güzel ve anlamlı olandır.
Bedenine odaklan; ellerine, ayaklarına, gözlerine, burun ve kulaklarına… Sadece tek tek odaklan. Onları izlemelisin. Neler yaptıklarını izle. Bundan müthiş bir keyif alacaksın. Mucizeye dokunuyorsun. Mucizenin içindesin. Bedenden çık ve tekrar gir içine. Buna kimse karışamaz.
Özgürsün!
Düşünebiliyor musun? Özgürsün. Bunun ötesinde bir şey yok! Kendini keşfediyorsun. İçeride her yol seni yüreğinle buluşturacak. İçeride bütün organların sevgiyle yaşıyor. Kalbin ile çok iyi arkadaş onlar.
Arkadaşlıklarını izle!
Onlarla sohbete koyul. Varlıkları için onlara teşekkür et. Onları var eden tanrına şükret. O anı yaşa. Tanrı tam karşında duruyor; onun huzurundasın ve ona şükrediyorsun. Bunu tüm iliklerinde hissediyorsun! Tanrı ile birliktesin. Güvende ve huzurdasın. O sana kollarını uzatıyor ve sımsıkı sarılıyor sana. Görmelisin bunu! Tüm organların bu anı yaşıyor; sen de yaşa, oradasın…
En kutsal yerde! Tanrının yarattığı bedendesin. Tanrı da orada. Seninle… O hep seninleydi zaten. O hep yanında, ama sen bunu hissetmiyordun. Onu sadece korktuğunda dua ederek hatırlayabiliyorsun. Ya da hasta olduğunda aklına geliyor! Ama o kimseye kırgın kalmaz. O affedicidir. Senin bir gün kendisini farkındalıkla, aldığın her solukta hissedeceğini biliyor.
İçerisi çok güzel… Merkez, kaynak, tam ortadasın. Kendi içinde ve tam merkezde…
Tıkır tıkır işleyen bir mekanizma gibi. Kimsenin anlam veremediği bir şekilde çalışıyor. Hayretle izliyorsun. Sadece izle! Nasıl çalıştıklarına dair bir düşünce geliştirmeden izle…
Düşünce yakanı bırakmayacaktır. O seni kıskanıp zihnine dönmen için çabalayacaktır! Onu fark et. Düşünceyi fark et. Ve ona müsait olmadığını söyle! Bunu net ve açıkça belirt. Şimdi uygun değilsin. Ona sonra gelmesini emret. Şimdi kutsal bir yolculuktasın. İnsanlar hacca gidiyorlar. Kendilerini keşfedemeden hac gibi o kutsal toprakları keşfedecekler! Bunu görev olarak yapabilirsin. Bu tanrının emri ve sen yerine getiriyorsun. Buna sözüm yok. Ben de Tanrının emrettiği o kutsal yerlere gideceğim ; ama bunu görev olarak yapmayacağım! Bunu sevgi ile yapacağım! Tanrım bir şeyleri unutmuş olmalı. İnsanlardan kendilerini keşfetmelerini istememiş!
İnsanlara, “ önce kendinize, sonra başkasına aşık olun” diye bir şartta bulunsa dünya şu an sevgi bahçesine dönerdi. Ama onun unutacağını sanmıyorum. Bunu özellikle istememiş olmalı! Onun mutlaka bildiği bir doğru vardır.
Tanrı bunu sana söylememiş olabilir, ama ben sana diyorum ki; önce kendini keşfet. Yoksa bütün ulaştığın yerlerde mutsuz olacaksın. Doyumsuz olacaksın! Kendini keşfedemeyen varlık; elindekilerin kıymetini bilemez. Nasıl bilsin ki?
Sana binlerce dönüm tarla veriyorlar ve sen, ekin ekmiyor; biçmiyorsun. Tarla boş duruyor. Sonra isyan ediyorsun; “Fakirim, param yok” diyorsun. Kendinden uzak kalman buna benziyor. Orada hazine var ama sen farkında değilsin!
Kendini iyi hissetmene izin ver. Ne zaman canın sıkılsa, üzüntü veya öfke içinde kalsan hemen içine yolculuk et. Tanrı orada seni kucaklamak için bekliyor olacak. Bunu sakın unutma!
Hadi şimdi içine dön ve tanrıyla kucaklaş!..