Neden bazı insanlar otoriter dini ya da siyasi liderleri körü körüne takip eder?

 

“Erich Fromm Özgürlükten Kaçış adlı eserinde, çağdaş bireyin özgürlük için verdiği mücadelenin -yani insanın kendisi adına düşünebilmesi, kendi düşüncelerini oluşturabilmesi ve kısıtlanmaksızın düşüncelerini ifade edebilmesinin-  endişe verici ve hatta korkutucu olduğunu söylüyordu. Çünkü özgürlük mücadelesi, insanın kendi nihai yalnızlığıyla, öz sorumluluğuyla yüzleşmesini de içeriyordu. Fromm, kitabında bu yüzleşme gereksinimin nedenlerini ve bedellerini kapsamlı bir şekilde anlatıyordu. İşte bu tür endişeler çoğu insanın gözünü korkutuyor ve özgürlük mücadelesine girmekten alıkoyuyordu; özgürlük mücadelesi yapmak bir yana tam tersine davranıp, otoriter dinci ya da siyasi liderlere körü körüne inanarak kendilerine özgürlükten kaçış ortamı yaratmaya çalışıyorlardı. Bu erk sahibi kişiler de takipçilerine bağımsız, eleştirel düşünme ve kendileri adına karar vermekten vazgeçmeleri, biat etmeleri karşılığında güvence ve mutluluk vaat ediyordu. Fromm’un vurguladığına göre, yirminci yüzyılda insanların çoğu, ne yazık ki bu pazarlığa memnuniyetle rıza gösteriyordu.”

 

Yukarıdaki bölümü şu anda son okumasını yaptığım Abraham Maslow’un biyografisi İNSAN OLMA HAKKI kitabından alıntı yaptım.

 

Kişi Doğulur Birey Olunur

 

Bir insanın “kişi” olarak nitelenmesi için doğmuş olması yeterlidir. “Birey” olması ise tamamen kendi çabasına bağlıdır. Dünyada yedi milyar kişi yaşıyor ama acaba kaç birey var? Birey, kendi adına düşünebilen, sorgulayan, özeleştiri yapabilen, kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenen, sadece bedensel olarak değil, duygusal ve zihinsel boyutta da “yetişkin” olmuş kişidir.

 

Bedensel olarak yetişkin ama zihinsel, duygusal ve ruhsal boyutta çocuk kalmış kişilerin oluşturduğu toplumlar “çocuk toplumlardır.” Bu yetişkin bedenindeki çocuklar kendilerini koruyacak kollayacak, sorumluluklarını üstlenecek, onlar adına düşünecek, onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyecek otoriter ebeveyn figürlerine ihtiyaç duyarlar. Bu insanlar için devlet de “baba”dır, dinsel ya da siyasal gücü elinde bulunduran otoriter erk sahibi kişi de kurum da “baba” konumundadır. Otoriter baba figürü, çocuklarının (ona tabi olanların)  içine korku salarak onları egemenliği altına alır. “Çocuk yetişkin” için egemenlik altına girmek, sorumluluk almaktan daha güvenlidir, daha tercih edilen bir yoldur.   Çünkü çocuğun en hoşlanmadığı, köşe bucak kaçtığı kavram “sorumluluk almaktır”; kendi hayatının sorumluluğunu almak. Çocuk neyi sever? Suçlamayı ve mazeret bulmayı.

 

Bu nedenle, çocuk toplumlarda bağnazlık da yaygındır dinsel sömürü de yaygındır “kesin inançlı” biat kültürü de. Açık fikirlilik düşünebilme, muhakeme edebilme yetisini gerektirir. Kesin inançlı kişi, inandığının aksini gösteren her türlü kanıt gözünün önüne açıkça konsa bile, gözünü yummaya devam eder.  Çünkü kör inancının yıkılması, güvenli sandığı limandan çıkıp açık sulara sürüklenmesi anlamına gelir. İşte bu dayanılmazdır. Bu nedenle inancının sarsılmasına yol açabilecek her türlü gerçeğe büyük direnç gösterir. İhtiyaçları doğrultusunda kendisini aldatmaya devam eder.

Otoriter/ diktatör liderlerin yönetiminde olan iktidarlar, “yetişkin çocukların” çoğunluğu oluşturduğu çocuk toplumlarda egemenlik sürer.  “Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir” sözü acı bir gerçeğin ifadesi.  Bireylerin çoğunlukta olduğu toplumlar otoriter bir kişiliğin, otoriter bir devletin kendisini yönetmesine izin verir mi?

Efendiler köleleri yaratmaz. Efendileri yaratan kölelerdir.

 

Bir gerçek daha var:  Sonsuza dek çocuk kalınamıyor. Elbet çocuk büyüyecektir. Aksi, evrimleşme sürecinin doğasına ters olurdu. Şu anda toplum olarak büyüme sancıları yaşıyoruz… Kaldı ki demokrasinin ancak yetişkin bireylerin çoğunlukta olduğu topraklarda yeşerebildiği de bir başka gerçek.

Sevgiyle hoşça olun.

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/kesin-inanclilar/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/kesin-inanclilar/" data-text="Kesin İnançlılar" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/kesin-inanclilar/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This