KIRILMAK…
Bu kelimenin hayatıma yansımasının sonuçlarının iyi olabileceğini pek düşünmezdim. Kırılmak kelimesi şimdiye kadar ya bir eşyanın ya da bir kalbin kırılmasını çağrıştırırdı. Demek ki ilk başta olumsuz gibi görünen kelimeler de yeri geldiğinde gayet mutluluk ve heyecan verici olayları anlatmak için kullanılabiliyor. İşte bu da bir düşünce kırılması ve bu yazının ne anlatmak istediği.
Son zamanlarda düşünce şekillerimde çatlaklar meydana gelmeye başladı. Kendi yaşamıma, fiziksel, maddi ve manevi durumuma dair bildiğim doğrular artık sallantıda. Aman iyi sallansınlar, 30 sene boyunca orada tahtın keyfini sürdüler de ne oldu?
Gözlerimi kapadığımda bir görüntü meydana geliyor. Kapalı bir alanda uçsuz bucaksız alaca karanlık bir boşluk. Bulunduğum noktanın üzerinden, altından, sağından ve solundan ufuktaki sonsuzluğa kadar uzanan hatlar var.
Bu hatlardan kimisi kalın betondan inşa edilmiş, kimi de incecik iplerden.
Bu gördüğüm ve ufka uzanan hatların benim düşünce kalıplarım olduğunu anlıyorum. Bunlar benim hayata dair bildiğim ve zamanında gözlemleyerek yerlerine oturttuğum doğrular.
Mesela çok kalın ve betondan yapılmış bir hat var, bu yerçekimini ifade ediyor. Hasar görmesi veya kırılması neredeyse imkansız. Çok kuvvetli.
Başka yerlerde incecik iplerden meydana gelen hatlar var. Bunlar da yaşamıma yeni giren ve henüz tüm benliğimle benimsemediğim düşünceler, bilgiler. Orada yerlerini almışlar, ancak ne kadar süre ile kalacakları veya güçlenip güçlenmeyecekleri belli değil. Tamamen benim seçimlerime bağlı.
İnce veya kalın, yuvarlak veya köşeli yüzlerce hat var gördüğüm manzarada. Benim hayat bilgilerim. Doğrularım. Kaidelerim…
Loş bir siyahlığın içinde gördüğüm bu manzaraya mutlak bir sessizlik hakim. Arada sırada bu hatlardan bazıları, çok ağır bir geminin bağlı olduğu halatın sakin hareketi gibi usulca sallanıyor. Sonra duruluyor.
Hareketsizlik.
Sessizliğin ortasında, derinden gelmeye başlayan bazı sesler var.
Mutlak doğru olarak bildiğim gerçekleri ifade eden bu hatlardan bazıları artık tehlikede. Bazıları yapısının çoğunu zaman içinde kaybetmiş, incelmiş, güçsüzleşmiş.
Zamanında yaşamımın çok büyük bir kısmını kaplayarak kendini ifade eden bazı kalın beton hatların ise içleri artık boşalmış, dış görünümündeki heybete ve kuvvete rağmen, iç kısımları artık onları destekleyemiyor.
Artık bu boşlukta çatlaklar, kırılmalar, sallanmalar var…
Dün akşam Kuraldışı’nda erteleme sunumum vardı. Onun hazırlık sürecinde edindiğim bilgiler sayesinde, erteleme alışkanlığımı ifade eden kalın beton hattım ciddi bir darbe aldı. Tıpkı depreme maruz kalmış bir bina gibi hat boyu çatlaklar meydana geldi. Duruyor durmasına hala, ancak varlığının devamı şüpheli…
Eskiden gelen ve artık benliğimle de reddettiğim, ancak öyle ya da böyle henüz hayatımdan çıkaramadığım sabit düşünce hatlarının neredeyse tümü beton ve köşeli.
Bunlardan bazıları o kadar büyük ve geniş ki, içine girip kendimi kısıtlamama ve kapatmama izin verecek kadar boşluğa sahip. Ama adı üzerinde… Boşluk. Kendisi de zaten yakında kırılacak, çıkıp gidecek hayatımdan. Demek ki öğretilen düşünce kalıplarımızdan bazıları bizi içine hapsedebiliyor ve engelleyebiliyor. Hmm, bu senaryo pek de yabancı gelmedi bana özellikle günümüz dünyasında…
Aralarda bir yerlerde, incecik yeni hatlar var. Henüz o kadar inceler ki, orta kuvvetli bir rüzgar resmen alıp uçurabilir onları. Bunlar çok yeni tanıştığım ve benimsediğim düşünceler. Zaman içinde ya kuvvetlenip büyüyecekler, ya da eksikliklerini bile hissettirmeden gidecekler.
Bir diğer tarafta ise neşe ve hareket hakim ortama. Yaşamıma yeni giren, keyifle kabul ettiğim ve büyüttüğüm hatlar var yuvarlak, ve bambu benzeri doğal malzemelerden yapılmış… Bilinçaltı gerçekten de ne kadar enteresan, değil mi?
Bunların bir kısmı benim yaşamıma büyük mutluluklarla kendi kattığım yeni hatlar. Bembeyaz bir ışık geçiyor içlerinden, kalın ile ince arasında değişiyor boyları. Onları ben bilinçli olarak getirip ördüm. Gurur duyuyorum onların varlıklarından. Zaman içinde daha da büyüyecekler ve ışıklarını etraflarına daha kuvvetli bir şekilde saçacaklar.
Bilinçaltımın derinliklerinde artık hareketlenmeler var. Olanı olduğu gibi kabul etmeyen, sorgulayan, hala doğru ve geçerli ise kuvvetlendiren, ancak yanlış ve tarihi geçmiş ise de çatlatan, yıkan, bir daha gelmemek üzere yok eden hareketlenmeler var.
Değişim… başladı.