İnsanların dile getirmekte en çok zorlandıkları iki duygunun adı korku ve sevgi. “Hüzünlüyüm”, “kızgınım”, “suçluluk duyuyorum”, “mutluyum” sözlerini nispeten daha kolaylıkla söylüyoruz da korkularımızı ve sevgimizi ifade etmekte oldukça zorlanıyoruz.

Özellikle erkekler daha küçücük yaşta “erkek adam korkmaz” koşullanmalarıyla yetiştiriliyor. Büyüyünce de -korkuyu hissettiği zamanlar- bu duygusunu öfke ve şiddet perdesinin ardında saklamaya çalışıyor.

Korku, her canlıda var olan doğal bir duygu. İşlevi önemli: fiziksel bedeni tehlikeden korumak. Fiziksel bedenimize herhangi bir tehdit olduğunda, adrenalin guddesi, salgıladığı hormonla beyne “kaç ya da savaş” komutunu veriyor. Yani yaşama temel güdüsü. Canlı, korku duygusu sayesinde gelen tehlikeyi değerlendirerek davranışındaki seçimi belirliyor. Üzerinize saldıran bir kişi ya da vahşi bir hayvana karşı kaçmak ya da savaşmak için gereken ekstra enerjiyi adrenalin sağlıyor.

Ama ne yazık ki insan korkunun gerçek işlevini unutmuş ve bu duyguyu hayatının her alanına yaymış: duygu boyutuna, zihinsel boyutuna, ruhsal boyutuna…

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, kendisine sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten, alay edilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Parasız kalmaktan korkuyor, hastalıktan korkuyor, yalnız kalmaktan korkuyor.

En önemlisi gelecekten korkuyor, özgüvene sahip olmadığı için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

Korkular hayatımızı yönlendiriyor ve bir kanser gibi bizi yavaş yavaş tüketiyor. Gücümüzü azaltıyor, düşlerimizi gerçekleştirmemizi engelliyor ve yaşama sevincimizi yok ediyor. İsterseniz evhamla başlayalım işe. Evham nedir? Kendimiz ya da sevdiğimiz bir kişinin gelecekte başına gelmesi muhtemel kötü olaylar üzerine kafamızda hayali senaryolar üretmek.

Evhamlı insan hem kendisi çeker hem çevresine çektirir. Çünkü kendi yarattığı senaryoları gerçekten olmuş gibi hisseder, kendini yer bitirir.

Gelecek korkusuyla yaşayan insanın anı yaşaması mümkün mü? Ama hayat yalnızca AN’da mevcut arkadaşlar. Yaşamadan yitirdiğimiz her an, yaşanmamış geçmiş oluyor bir an sonra. Yaşanmamış geçmiş, yaşanmamış an ve yaşanmamış gelecekle dolu bir insanın kendisini yaşıyor sanmasından daha büyük bir illüzyon var mı?

Sonra da hayatın ne kadar boş ve anlamsız olduğundan şikayet eder dururuz, hayatımızın senaryosunu kendimizin yazmış olduğumuzun bile farkına varmadan… Düşüncelerimiz hayatımızı yönlendiriyor arkadaşlar. Kafası sürekli olumsuz düşünceler üreten kişinin mutlu olmasına imkan var mı?

Korku, yoğun ve yaratıcı bir duygudur. Sevgi de yoğun ve yaratıcı bir duygudur. Doğamıza uygun olarak sürekli yaratırız; ama olumsuz, ama olumlu. Dünya gezegeninde korkan çok, seven az olduğu için de yarattıklarımız ortada. Dünyanın ve doğanın hali en iyimser bakış açısıyla bile insanın yüreğini sızlatıyor.

“Korkunun ecele faydası yok” ya da “Korktuğun başına gelir” derler. Bunlar doğru sözler. Evhamlı kişiye laf anlatmak zordur. Çünkü bu kişiler duygusal mazoşisttir. Acı çekmekten ve şikayet etmekten yoğun bir haz duyarlar. Hiçbir zaman “Şimdi ve Burada” olmayı bilmedikleri için de sürekli doyumsuzluk -duygusu- içinde yaşarlar.

İnsanı gerçek anlamda doyumlu kılan tek şey ise SEVGİ.

Sevgi sadece bir duygu değil, bir bilinç boyutu.

Sevgi tanrısı yerine başka tanrılar peşinde koşarak doyuma ulaşacaklarını sanan insanları bekleyen şey, kalabalık içinde bile yalnızlık ve kendine yabancılaşmadır.

Ermiş kişi, sevgiye erendir.

Ve korku ile sevgi aynı anda, aynı çatı altında barınamaz.

Seçim sizin.

Sevginin kozmik bağlayıcı gücü ile hoşça olun.

Kaynak: Kuraldışı ve ötesi / Nil Gün

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/korku-uzerine/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/korku-uzerine/" data-text="Korku Üzerine" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/korku-uzerine/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This