İnsanların yakınmalarının sonu yok. Sürekli yakınan insanın da mutlu ve huzurlu olmasına imkân yok.
Mutluluğun ve huzurun sırrı, insanın değiştiremeyeceği şeyleri kabul etmesinde, değiştirebileceği şeyler için harekete geçmesinde ve ikisinin arasındaki farkı görebilmesinde yatıyor.
Yıllar boyu gerek özel yaşamımda, gerek eğitimlerimde, geçmişe takılmak yerine yaralı çocukluk deneyimlerini aşmayı bilen, bireysel gelişimlerine önem ve öncelik veren insanlar tanıdım. Bu insanlara daima saygı, sevgi ve hayranlık duydum. Bu “özel” insanlar her türlü sosyoekonomik seviyeden geliyordu. Ama bir konuda ortaklıkları vardı: Kültürlerini arttırmak ve bilinçlerini geliştirmek onların öncelikleriydi. “Kültür” kavramı tek başına bir yazı konusu ve kesinlikle üniversite, doktora, lisans, profesörlük gibi unvanlarla bağlantısı olmayan bir kavram. Kültür, ezberci eğitimin dışında kazanılan bir yaşam deneyimidir. Kültür, insanın ve yaşamın kalitesini arttıran en önemli unsurdur.
Yüzeysel bir değerlendirmeyle aynı “sınıfa” konulamayacak bu “özel” insanların ortak özelliklerini tespit etmek zaten araştırmacı olan ruhuma hitap ediyordu. Bu konu gerçekten derinlemesine irdelemeye değer.
Şu ana kadar tespit ettiğim ortak özellikleri özet olarak sizinle paylaşıyorum:
Mutlu ve özsaygısı yüksek insanların ortak özellikleri:
Vefalı, sevecen ve dürüsttür. Bu insanların insan ilişkileri sağlamdır. Etik değerlere uygun olarak yaşamlarını paylaştıkları, gelişimlerini destekleyici ve besleyici ilişkiler içinde oldukları partneri ve/veya dostları vardır.
Vefa duygusu insanlık kalitesinin turnusol kâğıdıdır.
Öz disipline sahiptir. Hayatımızın her alanında öz disiplin kazandığımızda bu hem enerjimizi yükseltir hem de kendimize duyduğumuz saygıyı arttırır. Öz disiplin geliştirerek, kendimize verdiğiniz sözleri tuttuğumuzda kendimizi daha değerli, daha güçlü, daha iyi ve daha mutlu hissederiz. Kendimize verdiğimiz sözleri tutmadığımızda ise kendimize duyduğumuz saygıda ve sevgide azalma olur. Yaşamı erteler dururuz.
Erteleme alışkanlığı ve mükemmeliyetçilik mutsuzluğun ve huzursuzluğun kaynağıdır.
Çalışkan ve üretkendir. Çalışmak ve üretmek insanın özsaygısı üzerinde etkilidir. Mutlu insanlar uyanık oldukları zamanın en az yarısını geçirdikleri mesleki hayatlarını kendileri seçer. Sevdiği işi yaparak veya yaptığı işi severek faturalarını zorlanmadan ödeyecek gelire sahip olacakları bir yaşamı seçer ve bu yaşamı yaratırlar. İş hayatlarında yaratıcılık/üretmek/hizmet birinci sırada, para kazanmak ikinci sıradadır. Zamanlarını ve yeteneklerini iyi değerlendirdikleri ve severek yaptıkları meslekleri vardır. “Sevdiğin işi yap para ardından gelir” inancına sahiplerdir.
Yapılan araştırmalara göre, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelire sahip olana kadar gelir artışının mutluluk seviyesi artışında da etkisi olduğu gözleniyor ama ayda on bin liranın üzerindeki gelir artışı artık mutluluk seviyesi üzerinde etki yaratmıyor. Yani maddi zenginlik bir noktadan sonra mutluluk getirmiyor ama faturalarımı nasıl ödeyeceğim endişesi mutsuzluk yaratıyor.
Lüks yaşam tutkusu, özsaygı düşüklüğünün göstergesidir.
Hayata şükran duyan bir insandır. Bu insanlar, kendilerinin ve başkalarının içindeki iyiyi görmeye yatkın bir zihin yapısına sahiptir. Olumlu zihinsel tutum, zihinsel huzur için çok önemlidir. Zihinsel huzuru yaratan şey düşünce yapımızdır. Hangi düşünceye daha çok yatkınız? Olumluya mı olumsuza mı? Mutlu insanlar sevecen bir yüreğe sahiptir. Eh, sevecen yürek de olumsuz, karamsar bir zihin yapısıyla yaratılamaz elbette. Bu insanlar sahip olmadıklarından şikâyet etmek yerine sahip oldukları için şükran duymayı bilir.
Şükran duyabilmek, değer bilmeyi göstermektir. Değer bilen değer görür.
Cömert ve paylaşımcı bilince sahiptir. Kimseyi sömürmeden ve kendisini sömürtmeden yaşamayı ve yaşatmayı bilirler. Başkalarına vermeye değer bir şeyleri olduğunu bilerek, başkalarının hayatında olumlu fark yaratmak onların mutluluk nedenlerinden biridir.
Bencil bir insanın mutlu olma şansı yoktur.
Sürekli kendisini geliştiren bir insandır. Birey olarak sürekli gelişim ve bütüne katkıda bulunma arzusu özsaygısı yüksek mutlu insanların olmazsa olmaz bir özelliğidir. Bu insanların hayatında başkalarını suçlama ve mazerete yer yoktur. Hayatlarının her alanında öz sorumluluk alırlar.
Özsaygısı yüksek insan sürekli gelişimin bir lüks değil, bir gereklilik olduğunu bilir. Yaşam daima evrimleşmeyi, gelişmeyi destekler.
Tek başına olmaktan keyif alır. Yaratıcılığın tek başınalık gerektirdiğini bilen insan, kendisine “tek başına” zamanlarını ayırır ve bu anlardan zevk alır. Yalnızlıktan korkmak, kişinin kendisiyle barışık olmamasının göstergelerinden biridir. İnsan sevmediği biriyle baş başa kalmak istemez ki.
Tek başınalığı yalnızlıkla karıştıran ve yalnız kalmaktan korkan insan aslında mutsuzluğunu ve kendisini sevmediğini dünyaya haykırdığının farkında bile değildir.
Herkes mutlu olmak istediğini söylüyor ama mutluluk bir şans kader talih işi değil. Zaten kendimizi tanıma konusundaki cehaletimizin göstergesi de şanssızlığa, talihsizliğe, kadersizliğe olan inancımız ölçüsündedir. Mutluluğun ve huzurun kaynağı dışarıda değil, içimizde. O yüzden onu bulanların sayısı böylesine az.
Mutluluk ve huzurla hoşça olun.
Nil Gün