Konfüçyüs der ki: Müzik, yer ile gök arasındaki uyumdur. Biliyor musunuz, kendini müzikle ifade etmek, mutlaka nota okumayı ya da bir enstürmanı çalmayı öğrenmeyi gerektirmiyor. Tüm varlığıyla bir şarkıyı dinlemek, bir melodi uydurmak, dans etmek, alkışla tempo tutmak, çocuğunuzun seçeceği meslek ya da yaşam tarzı ne olursa olsun yararlanabileceği bir dizi bilişsel ve yaşama ilişkin beceri edinmesine yardımcı oluyor.
TRT Radyo 3’teki Arkadaşım Müzik programından tanıdığımız İdil Akçıl’ın çocuklar için yazdığı Modi Çalgıların Peşinde, müzik dinleyerek motive olabildiğimizin, duygularımızı dönüştürebildiğimizin, müzikle ruh halimizi değiştirebildiğimizin güzel bir hatırlatıcısı. Yıla bir müzik kitabıyla veda ederken, İdil Akçıl’la müzik hakkında tatlı tatlı söyleştik. Fonda sevdiğiniz bir şarkı eşliğinde okuyunuz
Biraz senden, biraz da Modi’den bahseder misin? İdil Akçıl ile başlayalım, Modi ile devam edelim.
Merhaba! Kitabımın önsözünde de yazdığım gibi ben müziği, sanatı, denizi izlemeyi, ağaçları, hayvanları ve özellikle çocukları çok seven biriyim. Hayatı ise mucizelerle dolu sihirli bir yolculuk olarak görüyorum. Tıpkı Modi gibi oldukça meraklı biri olduğum için kendimi bildim bileli yeteneklerimi keşfetmenin peşindeyim. Kalbimin en çok attığı alanlarda pek çok sanatsal projede çalıştım. Beni en çok mutlu eden şeyin çocuklarla çalışmak olacağını ise -biraz ilginç ama- aslında çocukluğumdan beri biliyordum. Son 12 yıldır çeşitli müzik kursları ve okullarda piyano dersleri veriyor, piyano çalmayı isteyen çocukların bu yolculuklarında onlara keyifle eşlik ediyorum. Her çocuk bir başka dünya, bir başka yolculuk. Uluslararası sertifikalandırma sınavlarına piyano branşında öğrenci hazırlamanın yanı sıra, başka branşlarda eğitim alan öğrencileri eşlikçi olarak çalıştırıp sınavlarında çalıyorum. Bir başka tutkum, bir sesle şifa projesi olan “The Mush Project” te (Music Sound and Healing) çalışmak. Bu alan benim için yepyeni bir keşif, yepyeni bir heyecan. Bütün bunların dışında yine çocuklara yönelik ilk klasik müzik programı olma özelliği taşıyan “Arkadaşım Müzik” adlı radyo programının metin yazarıyım. Radyo duayeni annem Gaye Çağlayan’ın yapımcısı olduğu ve çoğunluğu çocuklardan oluşan değerli ekibimizle birlikte gerçekleştirdiğimiz programımız, 2009 yılından beri TRT Radyo 3’te her pazar saat 11.15’te yayında. Şu anda bu röportajı gerçekleştirmemize vesile olan Modi Çalgıların Peşinde ise ilk kitabım ve ne mutlu bana ki gerçekleşmiş bir çocukluk hayalim.
Modi’den bahsetmek ise kendimden bahsetmekten biraz daha zor. Bildiğim bir şey varsa kaşif ruhlu ve çok meraklı bir çocuk olduğu. Akıllı olduğunu da biliyorum. Müziği çok sevdiğini ve müzisyen olmak istediğini. Bana izin verdi, ben de takıldım peşine ve birlikte Çalgıların Dünyası’nı keşfettik. Kitap 20 Aralık’ta dünyaya geldi ve şimdiden pek çok çocuğun eline ulaştı. Modi, okurları ile tanıştıkça bakalım bana daha ne heyecanlar yaşatacak..
Modi ve sen en çok hangi enstrümanı seversiniz?
Ben tabii ki öncelikle çalabildiğim için piyanoyu seviyorum. Piyano, siyah-beyaz tuşları, heybetli duruşu, telleri, çekiçleri ritmik ve melodik sesleri ile çok küçük yaşlardan itibaren insanların ilgisini üstüne çekebilen muazzzam bir çalgı. Ama ben aslında çalgıların hemen hepsine farklı farklı hayranlık besleyen biriyim. Bunların içinde kalbimi en çok titreştirenleri saymaya çalışırsam, yaylı çalgılardan çello, nefeslilerden klarinet ve obua, tellilerden arp, vurmalıların hemen hepsi, özellikle gong, vibrofon ve metalofon. Bunun dışında pek çok Hint çalgısı, yepyeni çalgılar olan büyüleyici hang drum ve aqua drum’ı da saymadan geçemem. İnsan sesi de beni çok etkiler. Özellikle alto, tenor ve kontrtenor tonları. Modi’ye gelince, bu keşif yolculuğuna çıkarken en çok merak ettiği şey hangi çalgıyla yakın arkadaş olacağıydı. Sanırım seçimini yaptı ama bana henüz söylemedi.
Bir çocuğun hayatında müziğin olması ne anlama geliyor? Bizim için müzik niye önemli? Bir çocuk müzik eğitimine hangi yaşta başlayabilir?
Bu soruları peş peşe cevaplamaya çalışacağım. Bir çocuğun hayatında müzik olmaması ne demek ben bunu bilmiyor ve anlayamıyorum. Evet, müzisyen bir ailenin çocuğu olarak, müzik dolu bir eve doğmuş olmak gibi bir şansım var. Bu şansımın farkındayım. Ancak müzisyen bir aile, anne/baba olunmasa da günümüzde iyi müziğe ulaşmak gerçekten çok kolay. İyi müzik, dünyaya insan evladı getirmiş olan her ailede, evde, ortamda her zaman çalınıp dinlenmeli, çocuğun yaşına uygun müzikler birlikte keşfedilmeli, üzerine sohbetler edilmeli. Çocukların beslenmesine nasıl dikkat ediliyorsa, müzikal beslenmenin de eşdeğer önemde olduğunu düşünüyorum. Bütçeye göre çeşitli müzik aletleri edinilebilir, çocukların kulakları beslenirken, ilgisi keşfedilebilir. Bizim için müzik, -müzik ve çalgı eğitimi- beynimizin gelişmesi, aklımızın ve ruhumuzun olgunlaşması, kişisel farkındalık, öz disiplin, hayattan keyif almayı öğrenmek gibi aslında insanı insan yapan en temel özellikleri edinmek için faydalanabileceğimiz sonsuz bir kaynak. Bir çocuğun müzik eğitimine başlaması, çocuğa ve ailenin konuya yaklaşımına bağlı olarak değişiklik gösterse de ben bu soruyu şöyle cevaplamak istiyorum. Bence bir çocuğun müzik ile olan ilişkisi, annesinin karnında, başta annesinin ve içinde bulunduğu çevrenin müzikle olan ilişkisinden başlıyor. Daha sonra dalında uzman eğitmenlerin yönlendirmeleriyle hayat boyu süren bir yolculuk. Müzik her zaman her yerde, yeter ki kulak verelim, dinlemeyi seçelim..
Müzik kulağı denen şey nedir, aileler buna nasıl dikkat edebilir?
Müzik kulağı denen şey kısaca, herhangi bir duyma bozukluğu olmayan bir insanın duyduğu sesleri ayırt edebilmesi demek. Bazı çocuklar doğuştan gelen bir yetenek ile daha iyi duyabiliyorlar. Kimi daha da özel yetenekli insanlar ise notaları mutlak frekanslarıyla duyabiliyor. Buna “Absolut Kulak” yani “Mutlak Kulak” deniyor. Örneğin kimi kaynaklara göre, dahi çocuk Mozart, aynı anda 10 notayı duyup ayırt edebiliyormuş. Mutlak kulak elbette bir müzisyen için çok büyük bir avantaj olsa da buna sahip olmak kişiyi doğuştan süper bir müzisyen yapmadığı gibi, diğer yandan kulak eğitilebilen birşey. Kendi tecrübelerimden de yola çıkarak, gerçekten çok büyük oranda pek çok kulağın eğitildiğine şahit oldum, eğitimine katkıda bulundum.
Kendi müzik geçmişinden söz eder misin? Sen çocukken müziğin hayatınızda nasıl bir yer kaplıyordu?
Az önce de dediğim gibi müzisyen bir ailenin çocuğuyum. Annem keman eğitimi almış bir radyo programcısı, yapımcı, klasik müzik aşığı, yaşamının her anında müzikle yaşayan, çok derin müzik bilgisi olan bir insan. Babam, kemancı, eğitmen, profesör, orkestra şefi, klasik müzik dünyasında oldukça iyi bilinen değerli bir müzisyen. Erkek kardeşim de kendi dalında çok küçük yaşlarından itibaren pek çok iş üretmiş, oldukça popüler bir müzik insanı. Çocukluğumuz kelimenin tam anlamıyla müzik dolu bir evde geçti diyebilirim. Ben de işte böyle bir aile ortamında büyüyen, normal eğitim hayatı ile beraber konservatuar yarı zamanlı bölümde piyano eğitimi alan, bol bol kitap okuyan, hayal gücü kuvvetli, klasik müziğin yanı sıra çeşitli müzik türlerinde bol bol müzik dinleyen, meraklı ve çok yönlü bir çocuktum. Gerçekten çocukluğumda müziksiz bir an hatırlamıyorum. Elbette Modi’nin hikayesinde yaşadığım bu keyifli çocuklu zamanlarının etkileri gözüküyor.
Çocuklarla müzik çalışmalarında unutamadığın bir anın var mı?
Çocuklarla çalışmanın her anı gerçekten çok keyifli ve unutulmaz oluyor. Tek bir örnek vermem zor. Şöyle yanıtlayabilirim bu soruyu, ben birlikte çalıştığım her çocukla, paylaştığımız süre boyunca, -tabii ki belli çerçeveler dahilinde- olabildiğince özgür, sevgiyle, onlara söz hakkı ve alanı tanıyarak çalışmaya gayret ediyorum. O zaman çalışmalarımızdan gerçekten keyif alıyor, yaratıcılıklarına dair pek çok sürprizli, komik, unutulmaz an yaşıyor, zorlayıcı anları daha rahat atlatıyor ve verimle yol alabiliyoruz. Başarılarına şahit olmak ve çalışmalarımızın hayatlarına yön verirken sağladığı katkıları gözlemlemek ise tarifsiz hisler.
Hadi bize bir playlist yap. Çocuklarımızla bugünden itibaren dinleyeceğimiz beş parça hangisi olsun?
Peki. Şöyle bir şey yapmak istiyorum. İlk aklıma gelen -aslında oldukça bilindik- klasik müzik eserlerinden örnekler tavsiye edeceğim. Ama şöyle bir farkındalık katarak. Tavsiye edeceğim eserlerin isimleri, bestecinin eserini bestelerken anlatmak istediği hikayesi aslında. Ve bu eserleri dinlerken o hikayeyi hayal ederek, kafanızda canlandırarak dinlemenizi rica ediyorum. Benim en keyif aldığım şeylerden biridir. Şimdi eserlerin isimlerine odaklanarak dinlemeye başlayabilirsiniz. Ve umarım siz de keyif alırsınız.
A.Vivaldi- Mevsimler Konçertoları’ndan Kış Konçertosu
F.Chopin- Raindrop Prelude (Yağmur Damlası)
W. A. Mozart- Eine Kleine Nacht Music (Küçük bir Gece Müziği)
Debussy- Clair De Lune (Ayışığı)
P.I.Tchaikovsky- Waltz of the Flowers (Çiçeklerin Valsi)
Sevgilerimle..