Yaşam okyanusu sonsuz yayılımdaki olasılıklarının dalgalarını kayalara çarparcasına gerçeğe dönüştürürken biz zihnimizin kodesinde volta atıyoruz. Hem de hiç farkına bile varmadan!
Bir bebek şakırcasına gülerken, araba uçamayacağını bilmediğinden önündeki kamyona korna konçertosu verirken, kafede garson hoşlandığı kızı aniden görünce elinden düşen tabak şangır şungur parçalanırken zihin ya geçmişte ya gelecekte. Ya eleştiriyor ya yargılıyor. Örneğin İstiklal’de yürüyorsunuz ve harika bir sokak çalgı grubunun sesini duyuyorsunuz ve zihniniz başlıyor:
Harika çalıyor, yetenek işte. Bende olsa ben de çalacağım ama nerdeee. Bende iyi bir şey mi var sanki? Dur şuna biraz para vereyim, hak ediyor, gerçi daha faturayı yatırmadım. Şimdi faturayı ödedim diyelim. Tamaaam ama hediye alınacaklar bitmedi, hediye alırsam evin masrafından kısmak gerek, e olmaz ben de hediye almam hem beş sene önce de o bana almamıştı. Ben ona değer veriyorum, o bana vermiyor. Hep o Ayşe ile derdi. Ay o Ayşe de ne kıl kız, bir şey sanıyor kendini. Bizim millet hep böyle zaten, içimiz fos aslında…
Bilmem anlatabildim mi?
Orada keman müthiş tınılar yayıyor, belki kar atıştırıyor, soğuk bir kış günü. Bu örneğe tekrar döneceğim. Anda yaşandığında tadına doyulamaz bir deneyim. Aslında anda yaşadığınızda her deneyim muhteşemdir. Yargı, eleştiri, korku, kaygı, endişe bulunamaz. Çünkü bunları zihnimiz ya geçmişte yaşadıklarımıza sırtını yaslayarak bizi inandırır ya da geleceğe dair felaket senaryoları ile. Anda ise sadece olan ve biz varızdır; hayata gerçekten katılan anı yaşayan. Huzurun ve dinginliğin kaynağıdır.
Anda yaşayarak “farkında” olursunuz. Farkında olmak tüm duyularımızı yaşama katarak var oluşumuzu gerçekleştirmek demektir.
Düşünceler zihnimizde hiç durmak bilmeyen bir motor gibi çalışırken farkındalıkla kalmak kolay değil. Hayatımızın fonundaki bu “içsel gürültü” aslında evrene baktığımız bireysel pencerelerimiz. Çünkü geçmişe ait deneyimler özellikle de etkilendiklerimiz (ki bunlar zamanla inançlarımızı ve kişiliğimizi oluşturur) beynin ilgili klasörlerinde dosyalanıp saklanır. Zamanla yer eden bu deneyimler hayati bilgilerimiz olarak şekillenir ve her ama her olay, olgu, kişi ve deneyim biz “farkında olmadıkça” bunlara göre yorumlanır.
Beyin nöron denen sinir hücrelerinden oluşuyor. Bu hücreler arasında beyne verilen her komut ve her düşünce ile elektrik akımı geçiyor. Biz aynı konuyu tekrar tekrar düşünerek aynı nöronları ateşleriz. Bunlar ise zihnimizde aynı yolu sürekli olarak takip ederek zihinsel geçitler oluşturur. Sürekli aynı şekilde ateşlenen nöronlar birbirlerine bağlanarak mental ağlar oluştururlar ki bunlar zamanla inançlarımız yani kişiliğimizin parçası olacaklardır. Biz her gün aynı inançları tekrarladıkça aynı bağlar güçlenerek kişiliğimizin parçasını oluştururlar ve biz buna inandığımız için aynı tür olayları çekerek yaşarız. Aynı olayları yaşamak da aynı nöronları ateşleyerek olayı başa sarar ve bizi çıkmaz bir döngüye sokar. Bu çembere girince kıracak farkındalığa ulaşana kadar her gün aynı duyguları, benzer olayları, benzer insanları yaşantımıza çekeriz.
Örneğimizdeki kişi, başka düşünceler ile anı kaçırırken bir yandan da geleceğini inşa etmektedir.Kimse buna değinmiyor; ancak bu çok önemli. Kendi düşüncelerimizle hayatlarımızı yarattığımıza, enerjimize uygun olayları çektiğimize göre anın dışında kaldığımız her an aslında YARATIM yapıyoruz. Her düşündüğümüz hemen gerçekleşmediği için çok şanslıyız. Eğer öyle olsaydı kendimizi yakaladığımızda düşündüklerimizin etrafımızda olması pek hoş olmazdı!!! Çünkü sürekli olarak olumsuz düşünme eğilimindeyiz. Hem de farkında olmadan!
Andan çıktığımızda yapılabilecek en iyi şey farkına varmak ve yaratım adına yapılacak en iyi şey pozitif inançları zihinde tamamen yerleşinceye kadar tekrarlamak.
Kaçırmayın. Bu cümlenin bile başı sizin için artık geçmiştedir ve henüz okumadığınız sonu ise gelecek. Sadece an ile huzur ve mutluluk dolar, gerçek benliğinize ulaşır, içsel sessizliğiniz ile yaşarsınız. Anda yaşamak, farkında yaşamaktır, farkında yaşamak hayatı meditasyon kadar huzurlu, dingin ve tatmin dolu yaşamamızı sağlar.
Şimdi bir deneyin. Siz neler kaçırıyorsunuz?