İnsan ruhu, evrendeki elektromanyetik alanın bir parçasıdır ve bu frekans, bu bağ ile beslenir. Bu güçlü elektromanyetik alan, hayatımızda gereksindiğimiz şeyleri çeker. Ruhumuz insani irademiz ve zihnimiz olmadığında bile Yaratıcı ile hep bağlantılıdır. Işıklar içinde, renkler arasında yaşıyoruz, en güçlü titreşim gücüne sahip kimi renkler bize çarptığında ya da bizde var olan titreşimlerle buluştuğunda ortaya inanılmaz büyük bir güç dalgası çıkar. Işıldamak kelimesi işte burada büyük anlam kazanır. Bedenimiz üzerinde ki bu güçlü ışık titreşimlerini, farkındalıkla ve sevgi ile karşılamak, Yaratıcı ile olan bağımızı, yine yaratıcı olarak yaşama aktarmak için, ışıktan destek alırız.
“Eğer bir parça yaşama enerjinizi kaybettiğinizi hissederseniz, yüzünüzü ışığa dönün”… Yüzünüzü her sabah bir parça renkle yıkayın, renkli bir nefesle başlayın güne, rengarenk bir meditasyon yapın, bugün giyeceğinizi renklere bakarak ne renk seçtiğinizi unutmayın. Unutmayın bugün hangi renklere temas ettiğinizi. Bu büyük elektromanyetik alanın içinde sizin de özel bir titreşiminiz olduğunu unutmayın. Renklerle gelen mesajları atlamayalım; renk, çağlar boyu yaşamı anlamlı ve anlaşılır kılan ipuçları içermektedir. İnsanlara gördüklerinden çok, verdiği anlamla ilgili gerçek olanı ve ortak bilgi paylaşımlarını gösteren renk, bir bakıma toplumsal iletişim sürecini devam ettirme biçimi olarak kullanılmakta, toplumsal yaşamın her alanında etkin rol oynamaktadır.
İnsanların renklerden etkilenmesi, toplumsal yaşamda önemli bir yer tutar; tekstil, mimari ve gıda sektörü gibi alanlarda bu dikkate alınır ve bu sayede ciddi ekonomik kazançlar elde edilir.
Kullanım alanlarının genişliği ve sıklığı incelendiğinde rengin, insanın yaşam alanının her aşamasında etkin bir rolü olduğu görülmektedir. Renklere atfedilen değer ve anlamların insan yaşamını kolaylaştırıcı ve iletişimi hızlandırıcı özelliğinin vurgulanması açısından, renk kullanımı ve tercihi önem taşımaktadır. İletilmek istenen içeriklerin, farklı unsurlar ve farklı anlamlar yüklenerek gerçekleştirilmesi açısından bakıldığında, renkler iletişim boyutuna çeşitlilik ve ‘renklilik’ kazandırmaktadır. Algılanabilirlikleri yüksek olduğu ve etkili bir iletişim aracı oldukları için renkler toplumsal yaşamın her alanında kullanılmaktadır.
Konuyu küçük örneklerle süslemek isterim. On bin kilometre yolu denetiminde tutan İnka İmparatorluğunda, mesajlar koşucu ekipleri tarafından iletmekteydi. Gelişmiş bir yazı sistemi olmayışından dolayı ve ezberlenemeyecek kadar karmaşık bilgileri, aktarmak için taşınan şeritler renk ve düğümlerden oluşmaktaydı. Siyah tel zamanı, sarı altını, mavi göğü ve tanrıları, kırmızı, koyu morumsu kırmızı ise bizzat İnkaları, yani ordularını ve her şeye gücü yeten imparatorlarını anlatmaktaydı. Tepesine düğümler bağlanmış olan kırmızı şerit ise, büyük savaş anlamına gelmekte ve kan renkli düğümler kaç kişinin öldüğünü göstermekteydi.
Alp Arslan’ın Malazgirt Savaşı’na girmeden önce yüceliği, üstünlüğü simgeleyen beyaz elbise giydiği belirtilmektedir. Yönler, dört renkle simgelenmekteydi. Hun Hakanı ordusunu at renklerine göre düzenlemiş, batıyı beyaz, doğuyu mavi (kır),kuzeyi kara (yağız) ve güneyi de al (kızıl) renkleriyle temsil etmişti. Bu dört rengin ortasında yer alan merkez için ise Şamanizm’den gelen bir anlayışla sarı renk kullanılmaktaydı.
Renk kavramı kültürel boyutta da toplumları etkilemiş, renklendirmiştir. Yeşil renk Malezya’da hastalık ve tehlike, Belçika’da kıskançlık, Japonya’da mutluluk, sevgi, güven ve samimiyeti temsil etmektedir. Kırmızı, Nijerya ve Almanya’da şanssız anlamında, Çin, Danimarka ve Arjantin’de şans anlamına gelmektedir. Çin, Kore ve Japonya’da aşk, Hindistan’da arzu ve hırsı yansıtmaktadır.
Günlük yaşamda çoğu insan yazılı bir bilgi bulunmamasına rağmen, renklerle oluşturulan birçok sembolün ne anlam içerdiğini bilebilmektedir. Su bataryaları üzerinde yer alan kırmızı rengin sıcak su, mavi rengin ise soğuk su akıttığını, toplu alanlarda bulunan tuvalet kapılarında pembe sembolün bayanlar için, mavi sembolün erkekler için olduğunu, telefonlarda bulunan kırmızı tuşun cihazı kapatmaya, yeşil tuşun ise cevap vermeye yaradığını, trafikte kırmızı ışık yandığında durulması, sarı yandığında hareket için hazır olunması ve yeşil ışık yandığında geçme eyleminin yapılması gerektiği bilgisi herhangi bir yazılı ileti olmaksızın insanlar tarafından algılanmakta ve uygulanmaktadır. Yeni doğan bebeklere cinsiyeti ile ilgili ilk toplumsal kimlik renklerle verilmektedir. Erkek bebeklere her zaman mavi, kız bebeklere ise pembe giysiler giydirilmektedir. Erkeklerin nüfus cüzdanı mavi, bayanların ise kırmızı olarak cinsiyete ilişkin bilgileri iletmektedir. Siyah-beyaz bir film eski zamanlara, sinemanın ilk yıllarına ait olduğu bilgisini verirken, günümüzde sıkça rastlanılan siyah-beyaz bir kartpostal geride kalmış bir özlem duygusu anlamını da içerebilmektedir.
İçimizdeki gerçeğin nefesini fark edebilir, onun bu renkli yolculuğunda, ona ne kadar ihtiyacımız olduğunu ve bu gerçeğin yüzyıllar boyunca değişmediğini görürsek belki ikna olabiliriz renklerin gücüne ve varlığına dedim. Renkleri hayatımızda nasıl da ikinci plana attığımızı anlayabilirsek, onların güçlü ve dengeleyici titreşimleriyle nasıl da huzurlu ve mutlu yaşayacağımızı kavrarız belki.
Yüzümüzü ışığa dönmenin zamanı gelmedi mi daha…